MAHKEMESİ : YOZGAT 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 09/01/2014NUMARASI : 2013/326-2014/10Taraflar arasında görülen davada Yozgat 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 09/01/2014 tarih ve 2013/326-2014/10 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve davalı şirket vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, davalıların her istendiği an geri ödeneceği ve yatırılan paralar karşılığı yüksek faiz verileceği garantisiyle binlerce kişiden para topladıklarını, bu kapsamda müvekkilinden de hisse senedi talep formu başlıklı belge karşılığında para alındığını, ancak müvekkilince istenmesine rağmen alınan paranın geri ödenmediğini, davalıların eylemlerinin hukuki dayanağının bulunmadığını, TTK, Bankalar Kanunu ve SPK hükümlerinin ihlal edildiğini, anılan kanunlar uyarınca müvekkilinin şirket ortağı yapılmasının mümkün bulunmadığını, şirket yönetim kurulu üyelerinin yürütülen bu faaliyetler nedeniyle defalarca yargılandıklarını ve mahkum edildiklerini, yapılan bu yargılamalar neticesinde şirket defterlerinde bulunan kayıtların gerçeği yansıtmadığının tespit edildiğini, TTK'nın 336. maddesi uyarınca davalı D.. U..'ın da ortaya çıkan zarardan sorumlu olduğunu ileri sürerek, geçerli bir ortaklık ilişkisinin bulunmadığının tespitine, kurulan yatırım ilişkisinin hükümsüzlüğüne, 40.000 DM karşılığı 37.258,85 TL alacağın faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili davanın reddini istemiştir. Mahkemece, Dairemizin bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, iddia, savunma ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, temsil olunan hisselerin gerçeği yansıttığı, pay defterindeki kayıtlar lehine olan kişi bakımından karine niteliği taşıması nedeniyle yapılan incelemede pay defteri ile hazirun cetvelinde yer alan kayıtların farklılık göstermediği, ortaklık durumunun ikincil kayıtlar tutulmak suretiyle takip edilip edilmediğinin belirli olmadığı, davacının şirketlere pay senedi satın almak suretiyle ortak olduğu, davacıdan nominal değer üzerinden bedel alındığı, ortaklığın primli hisse senedi çıkarılması yolunda bir kararının bulunduğu, ortaklık -ana- sözleşmesinde bağlam hükmü ön görülmediği, ortaklık genel kurulunun ve hazirun cetvelinin gerçeğe aykırı olduğuna dair herhangi bir dava açıldığı veya genel kurulun ve işlemlerin iptal edildiğine dair taraflarca her hangi bir iddia dahi ortaya konmadığının tespit edildiği, taleple yapılan pay devir işleminin kanuna ve ortaklık ana sözleşmesine aykırılık teşkil etmediği, ortaklık defterlerinin ve genel kurul toplantılarının usulünce olduğu, davacının hileli davranışlarla aldatıldığını tespite elverişli somut deliller bulunmadığı bu nedenle de davacının ortaklığın yetkili temsilcilerince yanıltıldığını, yanlış yönlendirildiğini kabule olanak bulunmadığı, ortaklığın pay kazanımını benimseyerek karar gereğini yerine getirdiği, dosyada mevcut SPK raporlarının da tek başına davacının iddialarını ispata elverişli bulunmadığı, ne var ki; Anonim Ortaklıklarda primli hisse senedi çıkarılabilmesi için TTK.'nın 286 (Yeni TTK.'nun 347) maddesi uyarınca şirket esas sözleşmesinde hüküm bulunması ya da genel kurul kararının bulunması gerektiği, aksi halde primli hisse senedi çıkarılamayacağı, somut olayda davalı şirketin 14.12.1998 tarihinde yapılan genel kurulunda sermaye artırımında rüchan hakkı kullanımında primli hisse çıkarılması yönünde karar verildiği yönetim kurulununda bu karara dayanarak izahname çıkarıp sirküler yayınladığı,yayınlanan sirkülerde ise talepleri süreyle sınırlı tuttuğu,sirkülerde ilan edilen süre dışına çıkılarak talep alındığı,şirket ana sözleşmesinde yönetim kuruluna her an primli hisse senedi çıkarabilmesi için belirsiz süreli bir yetki verilmediği,yönetim kurulunun genel kurulun verdiği yetkiyi kullandığı ,sirkülerde ilan edilen sürenin dışında yeniden primli hisse satışı için genel kurulca yeniden yetkilendirme yapılması gerektiği,yeniden yetkiledirilmenin söz konusu olmadığı, bu durumda davacıya satılan payların nominal bedelden satılması gerektiği halde buna uyulmadığı ve davacıdan fazla alınan bedelin iadesi gerektiği gerekçesiyle 18.513,40 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalı ... İhtiyaç Mad. Paz. ve Tic. A.Ş. den tahsiline diğer istemlerinin reddine, davalı D.. U.. yönünden açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.Kararı davacı vekili ve davalı şirket vekili temyiz etmiştir. 1- Dava, geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti, hukuka aykırı şekilde kurulan yatırım ilişkisinin hükümsüzlüğü ve davalılar tarafından tahsil edilen paranın istirdadına ilişkin olup davalılar, davacının şirket ortağı olduğunu ve TTK'nın 329-405. maddeleri gereğince ödediği parayı geri isteyemeyeceğini savunmuşlar, mahkemece de bilirkişi raporu alındıktan sonra davalıların eylemi nitelikli dolandırıcılık olarak değerlendirilmek suretiyle davalıların zamanaşımı def''inin reddiyle davanın kabulüne karar verilmiş, karar Dairemizin 22/02/2013 tarihli kararı ile bozulmuştur. Bozma ilamında, davalıların, davacının ortak olmak amacıyla para verdiğini, kendisine hisse senedi verildiğini ve geçerli bir şekilde ortaklık ilişkisinin kurulduğunu savunmalarına göre evvelemirde davacının davalı şirkete gerçekten ortak olup olmadığının tespiti ve davalıların zamanaşımı def'inin de buna göre değerlendirilmesinin gerektiği, SPK raporunda davalı şirketin resmi kayıtlardan ayrı olarak ikincil kayıtlar tuttuğu belirtilmekte olup, bilirkişi incelemesine sunulan pay defterindeki kayıtların gerçeği yansıtıp yansıtmadığının belli olmadığı, davacının devir aldığı bu payların davalı şirketin sermayesi içinde temsil edilip edilmediği üzerinde durulmadığı belirtilmiş, mahkemece bozma ilamına uyulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Ancak, bozma ilamından sonra alınan bilirkişi raporunda, vaki olay açısından şirket muhasebe kayıtlarında davacının pay sahibi olduğuna ilişkin bir kayda rastlanılmadığı, defterlerin mevcut durumu nazara alındığında pay sahipliği durumunun şirket kayıtlarından tespit edilemeyeceği, ancak birikimlerini değerlendirmek isteyen bir kimse ile fon talep eden bir anonim şirket arasındaki ilişkinin kural olarak ortaklık ilişkisi olabileceği, üçüncü kişi ile şirket arasındaki bir ilişkinin kural olarak ortaklık ilişkisi olacağı yönünde bir karine bulunduğu, bu karinenin dosyadaki delillerle çürütülemediği kanaatine ulaşıldığından taraflar arasındaki ilişkinin bir ortaklık ilişkisi olarak nitelendirilebileceği belirlenmiştir.Bozma ilamından sonra alınan bilirkişi raporunda açıkça, vaki olay açısından şirket muhasebe kayıtlarında davacının pay sahibi olduğuna ilişkin bir kayda rastlanılmadığı, defterlerin mevcut durumu nazara alındığında pay sahipliği durumunun şirket kayıtlarından tespit edilemeyeceği belirlendiğine göre, bilirkişinin kanaatlerine göre davacının davalı şirkete ortak oldukları yönündeki görüşlerinin benimsenmesi yerinde olmamıştır. Bu itibarla mahkemece, bilirkişi kuruluna davalının tüm ticari defter ve kayıtları incelettirilmek suretiyle davacıya verilen hisse senedinin bir değerinin bulunup bulunmadığı, bu hisselerin davalı şirketin sermayesinde temsil edilip edilmediği, genel kurullarda sermayenin ne şekilde temsil edildiği hususları açıklığa kavuşturulmalı ve bu inceleme sonucunda davacının ortaklığının sahih olmadığı, pay defterindeki kaydın diğer kayıtlarla örtüşmediği anlaşıldığı taktirde bu aşamadan sonra davacının zararından davalıların haksız fiil hükümleri uyarınca sorumluluklarının bulunup bulunmadığı üzerinde durularak her bir davalının hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi ve davalıların zamanaşımı def''inin de buna göre değerlendirilmesi suretiyle oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar vermek gerekirken, davacının ortak olup olmadığı açıklığa kavuşturulmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir. 2- Bozma sebep ve şekline göre, davalının temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenle, davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenle davalı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 07.07.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.