MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİHasımsız olarak görülen davada ...Sulh Hukuk Mahkemesi’nce verilen 28.12.2011 tarih ve 2011/2084-2011/2082 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkili bankanın müşterisi için bastırılan çek koçanındaki ... ve ... nolu çek yapraklarının eksik olduğunun görüldüğünü, bu çek yapraklarının nerede kaybolduğunun veya çalındığının anlaşılamadığını belirterek ... ve ... nolu boş çek yapraklarının zayi olması nedeniyle iptalini talep ve dava etmiştir.Mahkemece, iddia ve dosya kapsamına göre, henüz keşide edilmemiş çek vasfında olmayan tamamen boş çek yaprakları tedavüle konmuş sayılamayacağından iptal davası açılamayacağı, boş çek yapraklarına dayanarak iptal isteminde bulunmakta hukuki yarar bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. 1- Dava, kıymetli evrakın zayii nedeniyle iptali istemine ilişkindir.01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren HMK’nun 383. maddesinde çekişmesiz yargı işleri ile ilgili olarak “aksine bir düzenleme bulunmadığı sürece” sulh hukuk mahkemesinin görevli olacağı öngörülmüştür. Bu bağlamda konuya yaklaşıldığında, TTK’nun 563 vd. maddelerinde düzenlenen kıymetli evrakın zayi nedeniyle iptaline ilişkin davaların gerek 1086 sayılı Kanun’un yürürlükte kaldığı süreçteki yargısal uygulama ve gerekse de 6100 sayılı HMK’nun 383/2-e/6 maddesi uyarınca ticaret hukukuna dahil çekişmesiz yargı işi niteliğinde olduğu açıktır. Bu nedenle, ilk bakışta, bu nitelikteki davaların da sulh hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiği ileri sürülebilecektir. Ancak bu nitelikteki davalar ve/veya HMK’da tercih edilmiş tanımıyla işlerin, aynı zamanda TTK’nun 4. ve 5. maddeleri uyarınca ticari dava ve/veya iş niteliğinde bulunduğu da kuşkusuzdur. TTK’nun 4 ve 5. maddesinin özel nitelikte birer usul hükmü niteliğinde bulundukları düşünüldüğünde, bu davalar ve esasen ticaret hukukuna dahil ve mahkemece görülecek olan çekişmesiz yargı işlerinin tümü bakımından görevli mahkemenin tayininde, HMK’nun 383. maddesinde belirtilen hükmün aksine ve özel bir düzenlemenin var olduğu; bu durumda TTK’nun 5. maddesinin başlığı ile birlikte nazara alındığında, ticaret hukukunda yer alan çekişmesiz yargı işleri bakımından asıl görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğu, ticaret mahkemesinin bulunmadığı yerler bakımından ise asliye hukuk mahkemesinin görevli kabul edilmesi gerektiği açıktır. Nitekim, 6100 sayılı HMK ile aynı tarihte kabul edilen 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 757/1. maddesinde bu tür işlerde ticaret mahkemelerinin görevli olduğunun belirtilmiş olması da yasa koyucunun iradesinin belirtilen yönde olduğunun göstergesidir. Bu durumda, mahkemece, görevsizlik kararı verilerek dava dosyasının ... Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine karar vermek gerekirken, davanın esasına girilerek sonuçta reddine karar verilmiş olması doğru olmamış, mahkeme kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir. 2- Bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle mahkeme kararının BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenle davacı vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 22.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.