Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1267 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 6 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen davada ... Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 12.10.2011 tarih ve 2008/431-2011/357 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkilinin ...’de bulunan dükkanın güvenliğinin sağlanması konusunda davalı şirket ile anlaştığını, 10/05/2008 günü dükkana hırsız girdiğini, birçok malzemenin çalınmış olduğunu, çalınan malzemelerin kamyonete taşınmasının en az 45 dakika süreceğini, bu süreç içerisinde güvenlik görevlilerinin hiçbir şekilde olayın farkında olmamalarının kusur sayılacağını ileri sürerek 11.010,00 TL’lik maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacı ile yapılan sözleşmede hırsızlık olayında herhangi bir zararın karşılanacağına dair hükmün bulunmadığını, davacı tarafından çalındığı iddia edilen eşyaların davacının dükkanına fiziki olarak sığmayacak ebatta olduğunu, davacının kötü niyetle hareket ettiğini savunarak davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamı uyarınca alınan bilirkişi raporunun yetersiz olması karşısında ek bilirkişi raporu alınması yoluna gidildiği, bilirkişilerin sarf edeceği emek ve mesaileri nazara alınarak 100’er TL ek bilirkişi ücreti ödenmesi hususunda davacı vekiline 31/03/2011 tarihli oturumda süre verildiği, 16.6.2011 tarihli celsede ara kararının yerine getirilmesi hususunda bu defa 20 günlük kesin süre verildiği, celse arası davacı vekilinin müvekkili ile irtibat sağlayamaması gerekçesiyle asile tebligat yapılmasına ilişkin talebinin kalem tarafından yerine getirildiği, ancak tebligatın tebliğ edilemeden iade edildiği ve bu suretle belirlenen süre içerisinde ara kararının yerine getirilmediği, kesin süre içerisinde vekilin müvekkili ile arasındaki iletişimsizliğin kendi aralarındaki iç sorun olması ve usulü hükümlerin ihlal edilmesi sonucunu doğurmayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.Mahkemece, zarar miktarının hesaplanması amacıyla ek bilirkişi raporu alınmasına karar verilmiş olup, verilen kesin süre içerisinde bilirkişi ücreti yatırılmadığından, davacı tarafın zarar yönünden davasını kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Oysa, mahkemece dayanılmasından vazgeçilen ek bilirkişi raporu dışında dosya içerisinde mevcut diğer delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile zarar miktarının belirlenilmesi, bu mümkün olmaz ise 818 sayılı mülga BK'nun 42-43 maddeleri uyarınca zarar ve tazminat miktarının tayin olunması gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, yerel mahkeme kararının bu yönden bozulmasına karar vermek gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin tüm temyiz itrazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 21.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.