Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12546 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 5635 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : SİLİFKE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 05/11/2013NUMARASI : 2012/119-2013/1191Taraflar arasında görülen davada Silifke 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 05/11/2013 tarih ve 2012/119-2013/1191 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, 30.10.2011 tarihinde meydana gelen fırtına sonucu müvekkilinin çeltik ürününün hasar gördüğünü, davalı eksperlerinin %40 oranında ürünün zarar gördüğünü tespit ettiğini, ancak olay günü oluşan şiddetli rüzgarın fırtına kabul edilmediğinden hasar ödemesinin yapılamayacağı yönünde rapor düzenledikleri, ancak ürüne zarar veren hadisenin fırtına olduğunu, sonradan yapılan binaların alçağında kalan Silifke İlçe Meteorolojisinin değerlerinin dikkate alınamayacağını ileri sürerek 9.100 TL zararının 30.10.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, hasardan 1 gün sonra yapılan ekspertiz incelemesi sonucunda ürünler üzerinde bir fırtına hasarının tespit edilmediğini, meteoroloji verilerinin de fırtına hasarını göstermediğini, dekar başına ürün veriminin 500 kg. değil de 300 kg. olduğunun belirlendiği, bu doğrultuda poliçenin zeyl edildiğini, sigorta genel ve teknik şartları, tarife ve talimatlarında en yakın meteoroloji istasyonu verilerinin dikkate alınacağının belirtildiğini, 62 km/saatten yüksek hızla esen rüzgarların fırtına olarak değerlendirileceğini savunarak davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, hasarın fırtına nedeniyle meydana geldiği, dolayısıyla teminat kapsamında kaldığı gerekçesiyle davanın kabulüne, 9.100,00 TL'nin 30.10.2011 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.2- Ancak, taraflar arasındaki sigorta sözleşmesine uygulanması zorunlu olan Devlet Destekli Bitkisel Ürün Sigortası Genel Şartlarında; sigorta bedeli üzerinden hesaplanan muafiyet tutarının indirilmesinden sonra kalan zarar miktarı üzerinden müşterek sigorta tutarının hesaplanarak tazminat miktarından indirileceği düzenlemiş olmasına karşın hükme esas alınan bilirkişi raporunda poliçede gösterilen muafiyet oranı düşülerek hesap yapılmışsa da müşterek sigorta indirimin değerlendirilmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece tazminat miktarının taraflar arasında düzenlenen sigorta poliçesi ve Devlet Destekli Bitkisel Ürün Sigortası Genel Şartları nazara alınarak belirlenmesi gerekirken sadece muafiyet değerlendirmesi yapılan bilirkişi raporuna itibar edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.3- Yine Devlet Destekli Bitkisel Ürün Sigortası Genel Şartları’nın tazminatın ödenmesi başlığı altında yer alan B.7. maddesinde; kesinleşmiş hasar miktarının en geç 30 gün içinde sigortalıya ödeneceği ve tazminatın her halükarda hasat tarihinden önce ödenmeyeceği düzenlenmiş olup, temerrüt tarihinin buna göre belirlenmesi gerekirken, yazılı şekilde fırtınanın meydana geldiği tarihten itibaren faize hükmedilmesi doğru olmamış, kararın bozulmasını gerektirmiştir.4- Davalı vekili, poliçelerin zeyil edildiğini ve sigortalıya prim iadesi gerçekleştiğini bu durumun da tazminatın hesabında dikkate alınması gerektiğini savunmuştur. Ancak, mahkemece bu savunma üzerinde hiç durulmamıştır. O halde poliçe zeyillerinin içeriği, somut olayla bağlantısı, iade edildiği iddia edilen primin tazminat hesabından mahsubunun gerekip gerekmeyeceği hususları üzerinde durulması, gerektiğinde, bu yönüyle ek rapor alınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği halde yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu yönden de bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2), (3) ve (4) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 30.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.