Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12541 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 6714 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : KAYSERİ 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 05/03/2014NUMARASI : 2011/393-2014/94Taraflar arasında görülen davada Kayseri 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 05.03.2014 tarih ve 2011/393-2014/94 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili; müvekkili adını TPE nezdinde tescilli Şahin+Şekil ibareli 29, 30, 31. sınıflarda tescilli markasının bulunduğunu, davalıyla aralarındaki bayilik sözleşmesi uyarınca davalının müvekkiline ait ürünlerin satışını yaptığını, davalıya bayilik sözleşmesine aykırı eylemlerine son vermesi hususunda ihtarda bulunulmasına karşın davalının eylemlerini sürdürmesi nedeniyle müvekkilinin bayilik sözleşmesini sonlandırdığını, buna rağmen davalının müvekkilinin markasını taşıyan tabelayı kullanmaya devam ettiğini, müvekkiline ait olmayan ürünlere müvekkilinin markasını taşıyan etiketleri kullanmak suretiyle sattığını, bu durumun Sivas 1. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2011/26 D. İş sayılı dosyasında 26.04.2011 tarihinde yapılan tespitle belirlendiğini ileri sürerek davalının müvekkiline ait markaya tecavüzünün durdurulmasına fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 556 sayılı KHK'nın 66/a maddesi gereğince 500.00 TL maddi, 5.000.00 TL manevi taziminatın dava tarihinden itibaren işletilecek ticari avans faiziyle davalıdan tahsiline müvekkiline ait markayı içerir tabela levha vs. eşyanın müvekkiline iadesine, müvekkiline ait olmayan ürünlerin imhasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili; davacı ile aralarında gerek yazılı gerekse sözlü bir bayilik ilişkisinin bulunmadığını, müvekkilinin davacıya ati markayı taşıyan etiketleri başkalarınca üretilen ürünlerde kullanmadığını, müvekkilinin davacının pazarlama elemanlarından aldığı ürünlerin satışını yaptığını, davacının reklam amacıyla markasını içerir tabelayı dükkanına astığını, tabelanın alınıp götürülmesine itirazının olmadığını, müvekkilinin ticari faaliyetine 07.04.2011 tarihinde son verdiğini savunarak davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; davacı tarafından yaptırılan tespit dosyasında yer alan rapora davalı tarafından itiraz edilmediği, davalının stoklu çalıştığına ilişkin savunması nedeniyle verilen kesin süreye rağmen iddiasını ispata yarar defterlerini ibraz etmediği, davalının davacıya ait tabela altında ve davacıya ait markayı taşıyan etiketleri kullanarak davacıya ait olmayan ürünlere sattığı, dava sırasında davalıya ait işyerinde bulunan tabelanın davacı tarafından söküldüğü ve davacı ürünlerine benzer ürünlerin üretiminin sonlandırıldığı, alınan raporlar uyarınca davacının Sivas İlinde 2010-2011 yıllarında satış kaybı yaşamadığı, aksine satışlarının arttığı gerekçesiyle davacının marka hakkına tecavüz teşkil eden eylemlerin sonlandırılmasına yönelik talebi ile davalının işyerindeki tabela, levha vs eşyanın iadesine yönelik talebinin konusuz kalması nedeniyle bu talepler yönünden karar verilmesine yer olmadığına, davacının manevi tazminat isteminin kısmen kabulüyle 2.000.00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek değişken oranlarda avans faiziyle davalıdan tahsiline, maddi tazminat istemlerinin reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir2-Dava; marka hakkına tecavüzden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.Davacı vekili; davalının, davacıya ait markayı taşıyan etiketleri başkalarınca üretilen ürünlere takıp davacının ürünüymüş gibi satmak suretiyle davacının marka hakkına tecavüzde bulunduğunu ileri sürmüş; mahkemece ileri sürülen vakıalar sabit kabul edilmesine karşın davalının ticari defterlerini ibraz etmediği, davacıya ait ticari defterler üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde davacının maddi zararının ispatlanamadığı gerekçesiyle maddi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 42, 43. maddeleri ile sonradan yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50, 51. maddeleri gereğince zararı ispat etmek davacıya düşer ise de zararın hakiki miktarını ispat etmek mümkün olmadığı taktirde hakim, halin mutad cereyanı ve zarara uğrayanın aldığı tedbirleri nazara alarak zarar miktarını adalete uygun şekilde tayin eder. Bu durumda mahkemece; dosyada mevcut deliller, iddia ve savunma gözönüne alınıp, davalının eylemleri nedeniyle davacının her halükarda maddi zararının olacağı ancak davalının ticari defterleri üzerinde inceleme yapılamaması nedeniyle bu zarar miktarının tam olarak tespitinin mümkün bulunmadığı gözetilerek adalete uygun bir maddi tazminata hükmetmek gerekirken yazılı gerekçeyle bu istemin reddi doğru olmamış, kararın temyiz eden davacı yararına bozulması gerekmiştir.SONUÇ:Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlere davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 30.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.