Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12496 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 8499 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 02/12/2013NUMARASI : 2013/524-2013/524 D.İŞ Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 02/12/2013 tarih ve 2013/524-2013/524 D.İş sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi ihtiyati haciz isteyen alacaklı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:İhtiyati haciz isteyen vekili, müvekkili banka ile aleyhine haciz istenilen şirket arasında imzalanan kredi sözleşmeleri çerçevesinde karşı tarafa kredi kullandırıldığını, aleyhine haciz istenilen diğer kişilerin ise müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla bu sözleşmeleri imzaladıklarını, ancak çekilen ihtarnamelere rağmen borcun ödenmediğini, borçluların mal kaçırmak üzere olduklarının öğrenildiğini ileri sürerek, ihtiyati haciz talebinde bulunulmuştur. Mahkemece, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, alacaklı banka ile karşı tarafta bulunan şirket arasında 02.05.2008, 08.03.2010, 29.04.2011 ve 08.08.2011 tarihli kredi sözleşmelerinin imzalandığı, aleyhine haciz istenilen diğer kişilerin ise bu sözleşmelerde kefil olarak yer aldıkları, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6101 sayılı Türk Borçlar Kanunun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un 2.maddesi uyarınca, TBK'nun kamu düzenine ve genel ahlaka ilişkin kurallarının, gerçekleştikleri tarihe bakılmaksızın bütün fiil ve işlemlere uygulanacağı, genel olarak zayıfı koruyan düzenlemelerin kamu düzenine ilişkin olduklarının kabul edildiği, TBK'nun 586. maddesinde, alacaklının borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebileceğinin, ancak bunun için borçlunun ifada gecikmesinin ve ihtarın sonuçsuz kalmasının veya açıkça ödeme güçlüğü içinde olması gerektiğinin düzenlendiği, bu düzenleme karşısında müteselsil kefillere başvurabilmek için asıl borçlunun ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya borçlunun ödeme güçlüğü içinde bulunması koşullarının birlikte gerçekleşmesinin gerektiği, borçluların ifada geciktiği konusunda yaklaşık ispat anlamında bir belge sunulmadığı, iki adet hesap kat ihtarının asıl borçluya tebliğ edilmediği gerekçesiyle borçlu hakkındaki ihtiyati haciz talebinin kabulüne, kefiller hakkındaki talebin ise reddine karar verilmiştir.Kararı, ihtiyati haciz isteyen vekili temyiz etmiştir.Talep, kredi sözleşmesine dayalı ihtiyati haciz istemine ilişkin olup mahkemece, kefilin takip edilebilmesi için asıl borçlunun ifada gecikmesinin ve ihtarın sonuçsuz kalmasının veya borçlunun ödeme güçlüğü içinde bulunmasının gerektiği, borçlunun ifada geciktiği konusunda yaklaşık ispat anlamında bir belge sunulmadığı, hesap kat ihtarlarının da borçluya tebliğ edilmediği gerekçesiyle kefiller hakkındaki ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmiştir. Gerçekten de 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 586. maddesinde, “Kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir. Alacak, teslime bağlı taşınır rehni veya alacak rehni ile güvenceye alınmışsa, rehnin paraya çevrilmesinden önce kefile başvurulamaz. Ancak, alacağın rehnin paraya çevrilmesi yoluyla tamamen karşılanamayacağının önceden hâkim tarafından belirlenmesi veya borçlunun iflas etmesi ya da konkordato mehli verilmesi hâllerinde, rehnin paraya çevrilmesinden önce de kefile başvurulabilir.” düzenlemesi mevcut olup anılan hüküm uyarınca borçlunun ifada gecikmesi ve borçluya gönderilen ihtarın sonuçsuz kalması, müteselsil kefil hakkında ihtiyati haciz kararı verilmesi için yeterlidir. 2004 sayılı İİK'nın 68/b maddesinin 1. fıkrası uyarınca, kredi sözleşmesinde gösterilen adresin değiştirilmesi, yurt içinde bir adresin noter aracılığıyla krediyi kullandıran tarafa bildirilmesi halinde sonuç doğuracak olup taraflar arasındaki sözleşmenin 84. maddesinde de yeni adres bildirilmediği sürece sözleşmedeki adrese gönderilecek ihtarın tebliğ edilmiş sayılacağı düzenlenmiştir. Somut olayda, ihtiyati haciz isteyen tarafça borçlunun sözleşmedeki adresine kat ihtarı gönderildiği ve borçlunun adres değişikliğini usulünce alacaklıya bildirdiğine ya da ihtarnamenin iade tarihi ile ihtiyati haciz talep tarihi arasında borcun ödendiğine dair dosyada bir bilgi ve belge bulunmadığı gözetildiğinde, İİK'nın 257. maddesindeki diğer koşulların varlığı halinde alacaklının talebinin kabulü gerekirken TBK'nın 586. maddesine dayalı olarak yazılı şekilde istemin reddine karar verilmesi yerinde olmamış, alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararının bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle ihtiyati haciz isteyen vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın ihtiyati haciz isteyen yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 30.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.