Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12462 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 6427 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 30/10/2013NUMARASI : 2013/90-2013/235Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 30/10/2013 tarih ve 2013/90-2013/235 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, davalı şirketin 2011/21795 sayılı ve “UNO BÜYÜMEK SÜTLÜ EKMEK” unsurlu marka başvurusuna, 2005/43000, 95575 sayılı “MEK” , “ETİ MEK” unsurlu vb. markalarını mesnet göstererek yaptıkları itirazın TPE YİDK tarafından reddedildiğini, oysa müvekkili şirketin ETİ MEK ibaresini içeren markalarının uzun yıllardır nizasız ve fasılasız bir şekilde kullanıldığını ve bu suretle tanınmış bir marka haline geldiğini, müvekkili ile özdeşleştiğini, müvekkili markaları ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olan davalı başvuru markasının tesciline karar verilmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek, YİDK kararının iptaline ve markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı TPE vekili, iptali istenen YİDK kararının yerinde olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.Davalı şirket vekili, müvekkili şirket markasındaki sadece bir hecenin davacı markasında yer aldığını, markalar arasında görsel ve fonetik olarak bir benzerlikten ve iltibas riskinden söz edilemeyeceğini, müvekkilinin tanınmış markasının “UNO” olup ana ürünün ekmek olduğunu, tüketicinin tanınmış “UNO” markalı ürün ile tanınmış “ETİ” markalı ürünü karıştırma ihtimalinin bulunmadığını, müvekkili adına daha önceden tescilli başka “BÜYÜMEK” unsurlu markaların da bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre, davalı başvurusuna konu markanın "UNO BÜYÜMEK SÜTLÜ EKMEK" ibaresi ile "şekil" unsurunun yer aldığı, başvuru kapsamının "EKMEK" emtiası olduğu düşünüldüğünde markanın ayırt edici unsurunun "UNO" ve "BÜYÜMEK" olduğu, "BÜYÜMEK" ibaresinin "büyütücü" etkiye vurgu yapması nedeniyle tanımlayıcılığa çok yakın ve ayırt edicilik düzeyi düşük bir ibare olduğu, davacının itiraz gerekçesi markalarının ise "MEK" veya "MEK" eki alan markalar olduğu, doğrudan bir anlamının bulunmadığı, markalar arasında KHK'nın 8/1 (b) maddesi anlamında, ticari işletmelerin kökeninin karıştırılmasına yol açacak düzeyde bir benzerlik bulunmadığı, markaları karşılaştırırken onları parçalara, hecelere veya harflere ayırarak inceleme yapmanın mümkün olmadığı, davacı markalarının tanınmış olmasının da sonuca etkisinin bulunmadığı, başvuru markasını gören kişilerde davacı markasını çağrıştıracak düzeyde bir benzerlik bulunmadığından, KHK'nın 8/4 maddesi uyarınca davacı markalarının ayırt edicilik düzeylerine ve markanın itibarına zarar vermeyeceği gibi davalı şirkete haksız yarar sağlamasının da mümkün olmadığı, öte yandan davalı şirket adına 05.10.2006 tarihinden bu yana aynı emtia için tescilli 2003/29584 sayılı ve "BÜYÜMEK" ibareli markanın da davalıya önceye dayalı müktesep hak sağlayacak nitelikte olduğu, başvurunun bu açıdan da reddinin mümkün olmadığı, davacının itirazının reddine dair YİDK kararının yerinde olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.1- Temyiz incelemesine konu mahkeme kararının gerekçesinde davacı tarafa ait markalar ile hükümsüzlüğü istenen markanın şekli görünümlerine yer verildiği anlaşılmıştır. Davacının temyiz itirazları incelenmeden önce, ilk olarak mahkeme kararlarının niteliği ile gerekçeli kararın hangi hususları kapsayacağına ilişkin yasal düzenlemeler irdelenmelidir. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297.maddesi;“ Hüküm Türk Milleti Adına verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini.b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini.c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri.ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini.d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını.e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” hükmünü haizdir.Hemen belirtmelidir ki, hükümler davayı esastan halleden ve taraflar arasındaki uyuşmazlığı sona erdiren nihai kararlardır (6100 Sayılı HMK m.294).Anayasa’nın 141. maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup, gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Hakim, hükmün gerekçesini hazırlarken içtihat ve bilimsel görüşlerden yararlanabilir. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini kendiliğinden araştırıp bulmalı ve hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve nedenlerini gerekçede açıklamalıdır. Gerekçe, hakimin tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar (Kuru Baki, Arslan Ramazan,Yılmaz Ejder, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Yetkin Yayınları, Ankara 2011, 22.Bası, s:472)Bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; mahkemece kararının gerekçe kısmında davacı tarafa ait markalar ile hükümsüzlüğü istenen markanın şekli görünümlerine yer verilmiştir. Hüküm kısmında ise bu duruma uygun bir fıkra bulunmamaktadır. Mahkemece, gerektiğinde hükmün eki niteliğinde kroki ve şekillere kararın ekinde yer verebilir ise de; hükmün gerekçe kısmında, yukarıda anılan yasal düzenlemelere uygun düşmeyecek biçimde şekillere yer verilmesi, davadan davalar doğmasına, tarafların yeniden uyuşmazlığa düşmelerine, infazda tereddüde neden olunmasına yol açabilecektir. Örneğin; marka kompozisyonlarının önem taşıdığı davalarda, renk ve diğer özelliklerinden yoksun bir şekilde markaların gerekçeli karara eksik yansıtılmalarının yanıltıcı sonuçlara neden olabileceği gözden uzak tutulmamalıdır (HGK'nun 2.11.2011 gün ve 2011/11-567, 2011/676 ve 14.11.2012 gün ve 2012/11-417, 2012/791 sayılı kararları da aynı yöndedir). Bu itibarla, mahkemece anılan hususlar nazara alınmadan karar tesisi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.2- Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesin gerek görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle kararın resen BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 30/06/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.