MAHKEMESİ : ANKARA 24. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 18/10/2012NUMARASI : 2012/131-2012/447Taraflar arasında görülen davada Ankara 24. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 18.10.2012 tarih ve 2012/131-2012/447 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkilinin 1972-1979 tarihleri arasında Almanya'da işçi olarak çalıştığını, birikmiş sigorta primi olan 8.523,10 DM'nin 08.02.1982 tarihinde Alman Sigorta Kurumu kararıyla TCMB'ye havale yoluyla gönderdiğini, Merkez Bankası tarafından paranın önce davalı bankanın Kayseri Şubesi'ne, oradan da 09.04.1982 tarihinde bankanın Yozgat Şubesi'ne devredildiğinin anlaşıldığını, bugüne kadar davalı tarafça müvekkiline herhangi bir bildirim ve ödeme yapılmadığını belirterek paranın dava tarihi itibariyle karşılığı olan 10.050,00 TL'nin 09.04.1982 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, açılan davanın zamanaşımına uğradığını, bankanın kayıtları 10 yıl saklama yükümlülüğü bulunmakta olup, aradan 30 yıl geçmesi nedeniyle yapılan ödeme kayıtlarının ibraz edilmesinin mümkün olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu havalenin 09.04.1982 tarihinde, dava tarihinden yaklaşık 30 yıl önce davalı bankaya gönderildiğine dair TCMB'nin defter kaydının sunulduğu, bunun dışındaki kayıt ve belgelere ulaşılamadığı, havale bildiriminin 16.03.1982 tarihinde davacının kocasına tebliğ edildiğine ilişkin kaydın gönderildiği, bankaların kayıtları ve mevduatları saklama süresinin 10 yıl olduğu, 6098 sayılı TBK'nın 146.maddesi ve mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 125. maddesine göre genel dava zamanaşımı süresi olan 10 yılın dolduğu, alacağın zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dava, davalı bankaya gönderilen davacıya ait paranın davalıdan tahsili istemine ilişkindir. Davacı adına Alman Sigorta Kurumu tarafından gönderilen 8.523,10 DM tutarındaki paranın Merkez Bankası tarafından davalı bankanın Kayseri Şubesi'ne devredilmesinden sonra, bu şube tarafından da 09.04.1982 tarihinde davalı bankanın Yozgat Şubesi'ne devredildiği anlaşılmıştır. Mahkemece, uyuşmazlığın havale sözleşmesinden kaynaklandığı kabul edilerek 10 yıllık genel dava zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Davaya konu alacak, davalı bankaya gönderilen havaleden kaynaklanmaktadır. Davalı herhangi bir gerçek ya da tüzel kişi olmayıp, hükümet tarafından kendisine verilen imtiyaza dayalı olarak faaliyette bulunan ve bir güven kurumu olan banka olup, kendisine tevdi olunan para, kıymetli evrak ve diğer değerleri gerek saklamak gerek verimli bir şekilde değerlendirmek gerekse talep halinde bunları hak sahiplerine faizi, getirisi ve kazancıyla birlikte iade etmek konusunda yasal yükümlülük altındadır. Bankaların hak sahiplerinin para ve para ile ölçülebilir değerleri üzerindeki bu derece geniş ve önemli tasarruf yetkileri nedeniyle bu konulardaki hak ve sorumluluklarının salt genel hükümlere göre tayini yeterli görülmediğinden bu alanda özel bir düzenlemeye gidilerek bankaların yapısı ve bankacılık işlemleri konusunda özel hükümler getiren ve öncelikle uygulanması gereken kanunlar çıkarılmış olup, somut olayda da davanın açıldığı tarihte 5411 sayılı Bankacılık Kanunu yürürlükte bulunmaktadır. Anılan Kanun’un “Zamanaşımı”na ilişkin 62. maddesinde bankalar nezdindeki mevduat, katılım fonu, emanet ve alacaklardan hak sahibinin en son talebi, işlemi, herhangi bir yazılı talimatı tarihinden başlayarak on yıl içinde aranmayanların zamanaşımına tabi olduğu belirtilmiştir. Davaya konu paranın davalı bankaya devredilmiş olduğu konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bu durumda mahkemece öncelikle zamanaşımı süresinin başlangıç tarihinin anılan madde uyarınca tespit edilerek bu madde uyarınca tespit edilecek zamanaşımına esas başlangıç tarihinden itibaren işbu davanın 10 yıllık sürede açılıp açılmadığının araştırılarak sonucuna göre davaya konu alacağın zamanaşımına uğrayıp uğramadığının tespiti gerekirken olayda öncelikle uygulanması gereken özel hüküm niteliğindeki anılan 62. madde uyarınca bir inceleme ve değerlendirme yapılmadan yazılı şekilde genel hükümlere göre yapılan değerlendirme sonucu davanın zamanaşımına uğradığına karar verilerek davanın bu nedenle reddi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir. SONUÇ:Yukarıdaki bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 21.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.