Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12327 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 5676 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : ANTALYA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 05/11/2012NUMARASI : 2010/442-2012/445Taraflar arasında görülen davada Antalya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 05/11/2012 tarih ve 2010/442-2012/445 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 27/06/2014 günü hazır bulunan davacı vekili Av. K.. Ç.., davalılardan Ç.. Tur. Tic. A.Ş., S.. B.. ve İ.. B.. vekili Av. E.. T.. ile davalılardan K.. Y.. ve C.. E.. vekili Av. Ö.. S.. E.. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkilinin davalı Ç.. Tur. Tic.ve San. A.Ş.'nin ortağı olduğunu, davalı şirketin A.. mahallesi 20017 ada 1 parsel sayılı taşınmazda beş adet bağımsız bölümün maliki iken 11/05/2009 tarihinde, 5 ve 1 nolu bağımsız bölümleri davalı İsmail M.. B..'na, 4 nolu bağımsız bölümü davalı S.. B..'na, 02/07/2007 tarihinde de 2 nolu bağımsız bölümü davalı C.. E..'a, 3 nolu bağımsız bölümü davalı K.. Y..'a satış gibi göstermek suretiyle aktiflerinden çıkarmış olduğunu, yapılan temliklerin muvazaalı olduğunu ileri sürerek, dava konusu bağımsız bölümlerin tapularının iptali ile davalı Ç.. Tur. Tic.ve San. A.Ş. adına tapuya tesciline karar verilmesini talep ve dava emiş, yargılama sırasında verdiği dilekçe ile davalılar C.. E.. ve K.. Y.. hakkında açtıkları davayı atiye terk ettiklerini bildirmiştir. Davalılar Ç.. Tur A.Ş., S.. B.. ve İ.. B.. vekili, davacının dava açma ehliyeti bulunmadığını, davanın sebebinin davacı ile eşi Hakan arasında devam eden boşanma davasından kaynaklanan husumet olduğunu, 2006 yılında alınmış "Şirket Ana Sözleşme Tadili" kararında şirkete taşınmaz alım satım yetkisinin şirket hissedarlarınca genel kurulda oy birliğiyle tanındığını, bu tadilde davacının da katip üye olarak imzası bulunduğunu, bu karara karşı açılmış herhangi bir iptal davası bulunmadığını, muvazaa iddiasının asılsız olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Diğer davalılar davaya cevap vermemişlerdir. Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalı Ç.. Tur. Tic.ve San. A.Ş.'nin 17/10/2006 tarihinde yapılan olağan genel kurulunda yönetim kurulu üyeleri İsmail M.. B.., S.. B.. ve H.. B..'na şirket ünvanı altına konulmuş imza ile münferiden temsil ve ilzam yetkisi verildiği, şirketin 11/12/2006 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurulunda şirket ana sözleşmesinin 3.maddesinin 3. bendine göre şirketin amaç ve konusu ile ilgili mümessillik, telif ve imalat haklarını almak, satmak ve bu faaliyetlerle ilgili her türlü menkul, gayrimenkul ve tesisler inşa ve imal etmek, almak, satmak, kiralamak veya kiraya vermek konularında aynı yönetim kurulu üyelerine yetki verildiği, şirketin 24/07/2009 tarihli olağan genel kurulunda bu yönetim kurulu üyelerine aynı şekilde şirket unvanı altına alınmış imza ile münferiden şirketi temsil ve ilzam yetkisi verildiği, bu hususun 12/08/2009 tarihinde tescil edildiği, davalılara yapılan satışların genel kurulca verilen yetki doğrultusunda yapıldığı, satışların adı geçenlerin cari hesaplarına mahsuben yapıldığı, davacı ortağın gerek 11/12/2006 tarihli olağanüstü ve gerekse 24/07/2009 tarihli olağan toplantılara bizzat katılmış olması, genel kurul kararlarının iptali için herhangi bir dava açılmamış bulunması, dava konusu bağımsız bölümlerin şirket kayıtlarına göre genel kurul kararı ile verilen yetki doğrultusunda temlik edilmiş bulunması, Türk Ticaret Kanunu'nun Anonim Şirketlere ilişkin düzenlemeleri içerisinde, şirket ortağının şirket faaliyetlerinden dolayı genel kurulca verilen yetkiye istinaden yönetim kurulu yahut müdürlerin yaptıkları işlemler nedeniyle dava açma haklarının mevcut olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.1- Dava, tarafların hissedarı olduğu davalı şirkete ait taşınmazların muvazaalı işlemlerle davalı gerçek kişilere devredildiği iddiası ile devre konu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile davalı şirket adına tapuya kayıt ve tescili istemine ilişkindir. Davacı vekili, müvekkilinin davalı Ç... Tur. Tic.ve San. A.Ş.'nin ortağı olduğunu, davalı şirketin beş adet bağımsız bölümün maliki iken 11/05/2009 tarihinde, 5 ve 1 nolu bağımsız bölümlerin davalı İsmail M.. B..'na, 4 nolu bağımsız bölümün davalı S.. B..'na, satış gibi gösterilmek suretiyle aktiflerden çıkarıldığını, yapılan temliklerin muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmış, mahkemece yapılan yargılama sonunda yukarıda değinilen gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir. Mahkeme karar gerekçesinde, davalı şirketin 2006 yılında yapılan genel kurul toplantısında, şirketin ana sözleşmesinin değiştirildiği, şirketin amaç ve konusu ile ilgili olarak, taşınmaz alım ve satımının ana sözleşmeye eklendiği ayrıca 2009 yılında yapılan genel kurul toplantısında yönetim kurulu üyelerine taşınmaz alım satımı konusunda yetki verildiği gerekçelerine yer verilmişse de, değinilen hususlar, davaya konu taşınmazların muvazaalı şekilde devre konu edilip edilmediği konusunda kanaate varılması için yol gösterici değildir. Davacı tarafından ileri sürülen hususlar, davaya konu üç adet bağımsız bölümün davacıdan mal kaçırma saiki ile düşük fiyatlarla devre konu edildiğine ilişkin olup, değinilen genel kurul toplantıları, yapılan alım satımların muvazaalı olmasına cevaz vermeyeceği gibi dosya kapsamı itibari ile 2009 yılında yapılan genel kurul toplantısı sonucunda, davacının davaya konu devirden haberdar olduğunu gösterir her hangi bir bilgi de mevcut değildir. 24.07.2009 tarihli genel kurul toplantı tutanağı incelendiğinde, genel kurulun 2007 ve 2008 yılları faaliyetlerine ilişkin olduğu açık olup, davaya konu taşınmazların devri yönünde alınmış bir karar da bulunmamaktadır. Davacı, eldeki davayı, 6762 Sayılı TTK’nın 309uncu maddesi bağlamında açmış olup, taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile davalı şirket adına tapuyakayıt ve tescilini talep etmektedir. Bu hali ile davacının genel kurul tarafından verilen yetkiye dayanılarak yapılan işlemler nedeniyle dava açma hakkının bulunmadığı yönündeki saptama da doğru değildir. O halde, iddianın ileri sürülüş biçimi itibari ile taşınmazların muvazaa saiki ile satılıp satılmadığının tespiti amacıyla, devir bedellerinin rayiçlere göre düşük olup olmadığı ve davalılar İsmail M.. B.. ile S.. B..'nun şirketten alacaklı olduklarına yönelik kayıtların gerçeği yansıtıp yansıtmadığının incelenmesi gerekmektedir. Dosya kapsamı itibariyle, yapılan satış işlemleri sonucunda, davalı şirket hesabına herhangi bir ödeme yapılmadığı, devir bedellerinin davalılar İ.. B.. ile S.. B..’nun şirketten olan alacaklarına mahsup edildiği anlaşılmaktadır. Davacı vekili tarafından dosyaya sunulan beyan dilekçelerinde, davalı şirketin ticari defterlerinin adı geçen davalılar tarafından tutulduğu ve bilirkişi incelemelerinde, davalıların şirketten olan alacaklarına ilişkin dayanak kayıt olup olmadığı hususunun incelenmediği yönünde itirazlarda bulunulmuş olmasına karşın, mahkemece, davalı gerçek kişilerin şirketten olan alacağının gerçeği yansıtıp yansıtmadığı araştırılmadığı gibi söz konusu devir bedellerinin rayiçlere göre düşük olup olmadığı da incelenmiş değildir. Bu durumda mahkemece, öncelikle davalılar İ.. B.. ile S.. B..’nun alacak kayıtlarının fiktif olarak düzenlenip düzenlenmediği, varsa dayanak belgelerinin bulunup bulunmadığı, bu yönde şirket defter ve kayıtlarında başkaca açıklama ve bilgi olup olmadığı belirlendikten sonra, davaya konu taşınmazların devir bedelleri üzerinde durularak, taşınmaz devirlerinin muvazaalı olup olmadığının saptanması gerekirken, hatalı tespit ve değerlendirme ile davanın reddi yönünde hüküm kurulması doğru görülmemiş hükmün davacı yararına bozulması gerekmiştir.2– Öte yandan davacı vekili tarafından, davalılar C.. E.. ve K.. Y.. hakkında açılan davaların atiye bırakıldığı yönünde beyanda bulunulmasına karşın, mahkemece bu davalılar yönünden davanın reddine karar verilmesi dahi doğru görülmemiş kararın bu nedenle de bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 27/06/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.