Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12279 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 5115 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : MARMARİS 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 20/11/2012NUMARASI : 2010/96-2012/535Taraflar arasında görülen davada Marmaris 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 20/11/2012 tarih ve 2010/96-2012/535 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 27/06/2014 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı vekili Av. M.. A.. ve davalılardan D.. B.. vekili Av. B.. T.. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, davacının kaptanı olduğu Z.. M.. teknesinin kışlama bakım ve onarımının yapılması için davalı A.. M.. İşletmeciliği A.Ş'nin işlettiği marinaya getirildikten sonra marina yetkilileri tarafından davalı Diamond Beach isimli yolcu gemisinin yan tarafına bağlandığını, meteoroloji tarafından 48 saat önceden bilgisi verilen kuvvetli fırtınanın 22-23 Ocak 2009 tarihinde başladığını, 23 Ocak 2009 günü motoru çalışmayan davalı D.. Beach teknesinin palamarlarının koptuğunu, marina yetkilileri tarafından tekne bağlama sistemine aykırı olarak bağlanan ve palamarları kopan davalı D.. Beach gemisinin sürüklenerek sancak tarafında bulunan davacıya ait tekneye çarptığını, çarpma ve aşırı yaslanma sonucu kara ile çarpan gemi arasına sıkışan teknenin yaklaşık 3 saat bu durumda kaldığını, meydana gelen hasardan davalıların sorumlu olduğunu ileri sürerek, 155.014,64 Euro’nun faizi ile birlikte davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı A.. Yat ve M.. İşl. A.Ş vekili, davacıya ait teknenin bağlandığı alanın marina değil çekek yeri olduğunu, bu nedenle denize tonoz atma zorunluluğu bulunmadığını, davacıya ait teknenin 02/05/2008 tarihinde işletmeye gelerek denizde kendi kendine demirlediğini, davalı D.. Beach gemisinin de bağlama yerini kendisinin belirlediğini, bu durum öncesinde tekne kaptanına işletmedeki rıhtımda tonoz bağlama sistemi olmaması nedeniyle kendi demirleme sistemi ile teknenin çapasının denize atılıp onun vasıtası ile denizde rıhtıma çarpmayacak şekilde askıda kalması ve arka halatları ile de rıhtıma bağlanarak denizde park yerinde kalmasının anlatıldığını, davacı teknenin kendisinden daha büyük ve yüksek olan D.. Beach teknesinin rüzgar altı tabir edilen korunaklı tarafına çapasını atarak arka halatlarını rıhtıma bağlamak suretiyle kendi insiyatifi ile park yerini tayin ettiğini, fırtına olacağını bile bile önlem almayan davacı tekne çalışanlarının ihmal ve kusurlarını davalılara yükleyemeyeceklerini savunmuştur.Davalı Hüseyin Baba vekili, müvekkilinin kusuru bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, davacının kaptanı olduğu Z.. M.. teknesinin davalıya ait marinada önce sancak tarafından rıhtıma bağlandığı, o esnada davalı D.. Beach teknesinin yeterli mesafe ile kıç tarafından rıhtıma bağlı bulunduğu ve teknelerin hizasında rıhtıma bağlı başka bir tekne bulunmadığı, olayın meydana geldiği gün Z.. M.. teknesinin yeri değiştirilip D.. Beach teknesinin yanına getirildiği, her iki teknenin de kıçtan kara vaziyette ve Z.. M.. teknesinin diğer teknenin sancak tarafında ve rüzgar altı tarafında kalacak şekilde D.. Beach teknesine halatlarını da vermek suretiyle bağladığı, olay günü rıhtım boyunca bağlı başka bir tekne bulunmadığı, bu durumda Z.. M.. teknesinin diğer tekne yanına bağlamak yerine rıhtımda rahatlıkla yan pozisyonda teknesini bağlayabilecekken bunu yapmadığı, Z.. M.. teknesinin olay anında demir ırgatının açıldığı ve çapasının söküldüğü, demirli olmadığı, bu hali ile denize ve seyre elverişli bulunmadığı, davalı Diamond Beach yolcu teknesi donatanı Hüseyin Baba'nın kusurlu olduğunu gösterecek bir bulguya ulaşılmadığı, diğer davalı A.. Tur. Yat ve Marina İşl. A.Ş'nin ise yat çekek yeri olarak yürüttüğü faaliyet çerçevesinde üzerine düşen yükümlülükleri ihlal ettiği saptanamadığından davalıların kusurlu kabul edilemeyecekleri gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dava, davacının kaptanı olduğu teknenin davalı A.. Tur. Yat ve Marina İşletmeciliği A.Ş'nin işlettiği yat çekek yerine getirildikten sonra davalı Hüseyin Baba’ya ait D.. Beach isimli yolcu gemisinin yan tarafına bağlandığı, 23.01.2009 günü meydana gelen fırtınanın da etkisiyle palamarları kopan davalı D.. Beach gemisinin sürüklenerek davacıya ait tekneye çarparak hasara uğrattığı iddiasıyla tazminat istemine ilişkindir.Davacının kaptanı olduğu teknenin 27.11.2008 günü kışlama bakım ve onarımının yapılması için, davalı A.. Tur. Yat ve Marina İşletmeciliği A.Ş’nin Turizm Bakanlığı’nca düzenlenen 27.11.1998 tarihli Turizm İşletme Belgesi’ne istinaden işlettiği Yat Çekek Yerine bağlandığı, 23.01.2009 günü davalı Hüseyin Baba’ya ait D.. B.. isimli yolcu gemisinin yan tarafına bağlanmış vaziyette iken meydana gelen fırtınanın da etkisiyle D.. Beach gemisinin palamarının kopması sonucu kıyı ile anılan gemi arasına sıkışarak hasarlandığı hususları uyuşmazlık konusu değildir. Davacı ile davalı şirket arasında davalının işlettiği yat çekek yerine tekne bağlama konusunda yazılı olmamakla birlikte bir sözleşme bulunduğu şüphesizdir. Taraflar arasındaki sözleşme, bu yat çekek yerinin işletmecisine belli bir ücret karşılığında teknenin muhafaza ve gözetimi yükümlülüğünü de getirmesi itibariyle hukuken BK’nın 463 vd. maddeleri hükümlerine tabi olan bir vedia sözleşmesi olarak nitelendirilebilecektir. Yine taraflar arasındaki bu sözleşme BK’nın 463 ila 471. maddelerindeki özel hükümler dışında BK’nın 96 ve devamı hükümlerine de tabidir. BK’nın vediaya ilişkin hükümlerine göre davalı yat çekek yeri işleticisi şirketin borcu, kendisine tevdi edilmiş olan tekneyi, TTK’nın 20/II maddesi gereğince basiretli bir tacir olarak muhafaza etmek, korumak ve sözleşme sonunda tekne sahibine iade etmektir. Davalı şirket bu borcunu hiç veya gereği gibi yerine getirmezse BK’nın 96. maddesi hükmüne göre de “kendisine hiçbir kusurun isnat edilemeyeceğini ispat etmedikçe” meydana gelen zarardan sorumlu olacaktır. Mahkemece, davalılara atfı kabil bir kusur bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, davacı tarafın talebi üzerine Marmaris 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce yapılan tespit sonunda düzenlenen 25.02.2009 tarihli raporun sonuç bölümünde; meteoroloji tarafından bildirilen olumsuz hava koşullarına rağmen davalı şirketçe tedbir alınmadığı, müteharrik gücü olmayan bir teknenin (Diamond Beach) rüzgar üstü olarak tekne üzerine bağlanmasının sakıncalı olduğu bildirilerek her iki teknenin tonoz bağlamasının olmaması, kendi attıkları demirle bağlı olmaları hususları kusur olarak sayılmıştır. Mahkemece hükme esas alınan kök ve ek raporda ise davalı şirkete ait marinanın koşullarının belli olduğu, davacı bunları bilerek teknesini buraya getirdiğinden davalılara izafe edilebilecek bir kusur bulunmadığı belirtilmiş, ancak bir taraftan da olay sırasında her iki teknenin de denize ve yola elverişli olmadığı, davalının işlettiği yat çekek yerinin yerleşim planının bulunmadığı, gerekli yönetmelik ve belgeler istenilmesine rağmen bakanlığa göndermediği bildirilmiştir. Davacı vekili hem kök rapora hem de ek rapora davalıların kusuru bulunduğuna dair ciddi itirazlar ileri sürmesine rağmen bu itirazlar karşılanmamıştır. Bu itibarla tarafların müterafik kusuru bulunup bulunmadığı konusunda davacı vekilinin kök ve ek rapora karşı ciddi itirazlarını da karşılayacak şekilde alanında uzman yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınarak sonucuna göre karar verilmek gerekirken, yetersiz bilirkişi raporuna göre karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınıp, davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 27/06/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.