Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12264 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 5750 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 18/12/2013NUMARASI : 2010/71-2013/513Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 18/12/2013 tarih ve 2010/71-2013/513 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili; müvekkilinin 2008 senesinde davalı şirkete % 50 oranında ortak olduğunu, davalı A.. Y..’ın hissesini devretmesine rağmen aynı anneden olan kardeşi C.. K.. ile birlikte işin başında kaldığını, davalı şirketin oto kiralama işi yaptığını, ortaklıktan sonra müvekkili adına banka kredisi ile dört adet araç satın alındığını ve müvekkilinin 105.000 TL borçlandığını, ödemeler aksadığı için de müvekkilinin icra takiplerine uğradığını, davalı şirketin ihtiyacı için müvekkilinin annesine ait gayrimenkulü 25.08.2008 tarihinde vekâleten A.. Y..’a sattığını, A.. Y..’ın 18.08.2008 tarihinde G.. Bankası’ndan 93.000 TL konut kredisi aldığını, ancak bu kredinin müvekkiline ve annesine ödenmeyerek şirkete yeni araçlar alınması için kullanıldığını, bu şekilde müvekkilinin 30.000 TL'si hisse bedeli, 105.000 TL'si dört adet araç kredisi ve 93.000 TL'si de konut kredisi olmak üzere toplam 228.000 TL'lik kaynağı davalı şirkete aktardığını, taraflar arasında 29.07.2009 tarihinde bir mutabakat metninin imzalandığını, bu anlaşmada müvekkilinin hissesini devir etmesinin, konut kredisi kapatılarak dairenin davacı H.. A..’nın göstereceği kişiye satılmasının, karşılığında H.. A..’nın dört adet araç ruhsatını şirkete ve davalı C.. K..’ya devretmesinin kararlaştırıldığını, müvekkilinin hissesini 14.10.2009 tarihinde C.. K..’nın eşine devrettiğini, ancak hisse devir bedeli ödenmediği gibi davalıların sözleşmeden doğan edimlerini yerine getirmediklerini ileri sürerek; müvekkilinin sözleşmeden doğan alacağının tespiti ile şimdilik 40.000 TL'nin sözleşme tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalılar davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; sözleşmenin tapuda veya noterde düzenleme şeklinde tanzim edilmediğinden, davacının gayrimenkulü geri alma konusunda hukuken yapacağı fazla bir işlem bulunmadığı ancak, davalı A.. Y..’ın sözleşmeye uyarak gayrimenkulü devir etmesi ihtimalinin mevcut olduğu, bunun için de kredi taksitlerinin ödenmesinin beklenmesinin gerektiği, borç bitmesine rağmen devir işlemi yapılmazsa veya devir imkânı ortadan kalkarsa, davacının sözleşmeden ötürü uğradığı zararını tazmin etmesinin mümkün olduğu, bu aşamada, davacının zarar veya alacak isteme şartının gerçekleşmediği, ayrıca davacının kredi kartı ile ilgili dosyaya hiç bir delil sunmadığı, davacının gayrimenkule ilişkin talebinin de henüz şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve dava dilekçesinde 40 bin TL tutarındaki kısmi talebin kuruşlandırılmamış olması, bu çerçevede mahkemece verilen önele karşı da davacı vekilince herhangi bir açıklama yapılmaması nedeniyle dava dilekçesinde her bir talep bakımından 40.000 TL'nin 1/3'i nispetinde talepte bulunulduğunun kabulünün gerekmesine, bu çerçevede, davacının devredilen hissenin bedelinin tahsili istemi bakımından, protokolde davalıların herhangi bir borcu üstlenme taahhütleri bulunmadığı da gözetildiğinde işbu davanın davalılarına husumet yöneltilemeyecek olmasına karşın, mahkemece davalılar hakkındaki bu alacak talebine yönelik dava kesimi bakımından davanın esasına girilmesi doğru değilse de bu yöndeki karar sonucu itibarıyla doğru bulunmakla davacı vekilinin aşağıdaki bentler dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.2- Dava, taraflar arasında akdedilmiş bulunan 29.07.2009 tarihli protokolle üstlenilen yükümlülüklerin yerine getirilmemesi nedeniyle bu protokolden kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir.Ancak davacının şirket envanterinde kayıtlı bulunan 4 adet araç ve protokolde sözü edilen taşınmaz ile ilgili alacak istemleri bakımından mahkemece yapılan inceleme yeterli değildir. Şöyle ki protokolde öncesi davacının annesine ait olan taşınmazın inançlı bir temlik sözleşmesi ile davalılardan A.. Y..'a devredildiği, bu taşınmaz üzerinde ipotek tesis edilmek suretiyle bankadan alınan konut kredisinin davalı şirkete kaynak olarak aktarıldığı, söz konusu kredi borcunun hisse devrinden sonra kalan taksit ödemelerinin davalılardan C.. K.. ve davalı şirket tarafından üstlenildiği, kredi borcu taksitleri hitama erdiğinde (ödendiğinde) sözkonusu taşınmazın davalılardan A.. Y.. tarafından davacıya veya davacının göstereceği kişi adına devredileceğinin kararlaştırıldığı dosyaya mübrez protokol hükümlerinden anlaşıldığı gibi bu husus gerek mahkemenin gerek tarafların kabulündedir. Davacı, davalıların protokol ile kredi borcunu ödeme yükümlülüğü altına giren davalı C.. K.. ve davalı şirket tarafından bu edimlerin yerine getirilmemesi sebebiyle ilgili banka tarafından kredi borcunun tümünün muaccel kılınarak taşınmaz ipoteğinin paraya çevrilmesi için icra takibine girişildiğini ileri sürmüş ise de, mahkemece sözleşmede kredi borcu ile ilgili bilgi ve belgeler ile varlığı ileri sürülen ipotekli takibe ilişkin dosya celbedilmeyerek sözleşme kredi taksitlerinin tümünün henüz vadesi gelmediğinden bahisle taraflar arasında mevcut protokolde taşınmazın davacıya iadesi için gereken şartın dava tarihi itibariyle gerçekleşmediğinden bahisle bu alacak talebinin reddine karar verilmiştir. Halbuki BK 154. maddesi şarta bağlı borçlarda şartın tahakkukuna iki taraftan biri iyiniyet kurallarına aykırı olarak mani olursa o şartın tahakkuk etmiş addolunacağı hükmünü içermektedir. Bu durumda mahkemece davacının bu yoldaki tüm delilleri toplanarak sözkonusu yasa maddesi çerçevesinde şartın tahakkuk etmiş sayılıp sayılmayacağı değerlendirilmeksizin bu alacak kesimine yönelik davanın reddi doğru olmamış ve hükmün bozulması gerekmiştir.3- Davada ileri sürülen diğer bir alacak kesimi, kendisi adına kayıtlı olmakla birlikte halen şirket zilyetliğinde bulunan araçlarla ilgili olarak davacı tarafından kullanılması kredi tutarlarının dava konusu protokolle davalı C.. K.. ve davalı şirket tarafından ödeneceği taahhüt edilmiş olmasına karşın anılan davalılar tarafından bu ödemeler yapılmadığı için bu borçları kendisinin ödemek zorunda kalması nedeniyle davalı C.. K.. ve davalı şirketin kendisi aleyhine sebepsiz zenginleşmesinden kaynaklanan alacağa ilişkindir. Davacı bu yönde kendisi aleyhine girişilen icra dosyalarını delil olarak göstermiş olup mahkemece sözkonusu dosyalar celbedilip incelenerek davacının bu yöndeki iddiası üzerinde durularak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı gerekçeyle bu kesim alacağa ilişkin davanın dahi reddi doğru görülmemiş, davacının bu yöndeki temyiz itirazının kabulü ile hükmün davacı yararına bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) ve (3) nolu bentlerinde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 26/06/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.