MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen davada .... Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 25/12/2014 tarih ve 2012/117-2014/2116 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava, 6100 sayılı Kanun'un geçici 3/2. maddesi delaletiyle uygulanması gereken HUMK'nın 3156 sayılı Kanun ile değişik 438/1 maddesi hükmü gereğince miktar veya değer söz konusu olmaksızın duruşmalı olarak incelenmesi gereken dava ve işlerin dışında bulunduğundan duruşma isteğinin reddiyle incelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkilinin "..." ibareli şirketini ilk defa "..." unvanı ile 12/02/1988 tarihinde tasdik ettirdiğini, geçen yıllar içerisinde "..." ibaresinden ödün vermeden 27/06/1996 tarihinde "...." şeklinde unvan değişikliği gerçekleştirdiğini, ''...'' ibareli özgün markasını 2003 yılında 19 ve 37. sınıf kapsamında tescil ettirdiğini, müvekkilinden ürün ve hizmet yelpazesi ile ''...'' marka ibaresini 1988 yılından beri kesintisiz kullandığını, ''....'' şeklindeki unvan değişikliğini de 06/03/2008 tarihinde tescil ettirdiğini, davalının kötüniyetli olarak mülkiyet ve kullanım hakkı müvekkiline ait ''...'' ana ibareli markayı kısmi unvan tadilatları ile alma gayreti içerisinde bulunduğunu, ... yapmış oldukları itirazların haksız ve hukuka aykırı olarak reddedildiğini, tarafların unvanlarındaki ortak unsurun, ana karakteristik vurgu sözcüğünün ''...'' ibaresi olduğunu, bu nedenle müvekkili ile aynı sektörde faaliyet gösteren davalının müvekkilinin tescilli markası ve ticaret unvanına iltibas ve tecavüzde bulunmak suretiyle haksız rekabette bulunduğunu ileri sürerek, haksız rekabetin tespit ve men'ini, haksız kullanılan ticaret unvanının sicilden silinmesini ve hükmün ilanını talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin 1988 yılından beridir ...'da mermer sektöründe faaliyet gösterdiğini, 01/01/1990-25/12/1991 tarihleri arasında vergi dairesine gerçek kişi olarak kayıtlı olup, ''...'' adı ile faaliyet yürütüğünü, 1992 yılında ''...'' unvanı ile tescil edildiğini, müvekkilinin marka tecavüzünün söz konusu olmadığını, davacının markasını 2003 yılında tescil ettirdiğini, müvekkilinin ise unvanında bulunan ''...'' ibaresini yaklaşık 12-15 yıl önce kullandığını, davacının ''...'' markası ile müvekkilinin unvanında bulunan ''...'' ibaresinin iltibasa yol açmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece iddia, savunma, toplanılan deliller, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, ticaret unvanının taciri diğer tacirlerden ayırt eden işaretlerden biri, markanın ise, bir teşebbüsün mal ve hizmetlerini ayırt etmeye yarayan işaret ve isim olduğu, davacının ticaret unvanını 1988 yılında ''....'' olarak tescil ettirdiği, davalı şirketin de 1992 yılında ''...'' unvanı ile kurulduğu, davacının tescile dayalı üstün hakkını kullanarak davalının ticaret unvanının sicilden silinmesini isteyebileceği ancak, davacı tarafın terkin istenen hakkını kullanmakta 10 yıldan fazla sessiz kaldığından hak kaybına uğradığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. 1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve ticaret unvanının terkinine yönelik olarak açılan davada sessiz kalma yoluyla hak kaybının gerçekleşmiş olmasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir. 2- Ancak, davacının davalının ticaret unvanının kılavuz sözcüğü olan “...” ibaresini aynı zamanda markasal olarak da kullanmakta olduğu, bu kullanımın adına tescilli 2003/09930 no'lu “...” markasına tecavüz oluşturduğunu ileri sürdüğü ve yargılama sırasında bu hususta bilirkişi incelemesi de yaptırıldığı halde, mahkemece davalının marka hakkına tecavüz yoluyla haksız rekabette bulunup bulunmadığı yönünde olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 18/11/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.