Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12145 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 17567 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİTaraflar arasında görülen davada .... Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 13/02/2014 tarih ve 2006/417-2014/86 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 17/11/2015 günü hazır bulunan davacı-birleşen davada davalı vekili Av. ... ile davalı-birleşen davada davacı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Asıl davada davacı vekili, müvekkili Banka'nın ... Şubesi müşterisi olan davalının 19.06.2006 tarihinde şube müdürüne telefon talimatı ile 13.09.2006 vadeli 17,7 Milyon nominal değerli devlet tahvilini ...'tan bulunan hesaplarından bankaya göndereceğini, bu kağıtların bankaca satılarak elde edilen tutar ile 17.10.2007 vadeli devlet tahvilinden 17 Milyon TL nominal tutarlı alış emri verdiğini, işlem gerçekleştirdikten sonra alış emri verdiğini kabul etmediğini, devlet tahvillerinin piyasalardaki dalgalanmaları sonucu alış ve satış fiyatı arasında oluşan 948.000,00 TL farkın şube geçici hesaplarından karşılandığını, 20.06.2006 tarihi itibariyle bu kadar banka kaybı oluştuğunu, bu işlemlerin 19.06.2006 - 21.06.2006 tarihleri arasında gerçekleştiğini, bu hususun 27.06.2006 tarihli ihtar ile davalıya bildirildiğini ileri sürerek banka alacağının ihtar tarihinden itibaren banka kredilerine uygulanan en yüksek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, müvekkilinin yazılı talimatı olmadan herhangi bir bankacılık işlemi gerçekleştirilmediğini, iddia edildiği gibi herhangi bir sözlü talimat da olmadığını, 17 Milyon TL tutarında kapsamlı bir işlemin müvekkilinin hesabında karşılığı olmadan sözlü talimat ile yapılmasının mümkün olmadığını savunarak davanın reddini istemiş, birleşen davada ise, davalı Banka'nın müvekkili ile ilgili ... Bankası'na olumsuz ve aslı olmayan bildirimlerde bulunduğunu, bunların bir tacirin ticari hayatını son verebilecek çok ağır ve tamamen haksız beyanlar olduğunu, bu beyanlar neticesinde davacı ve çalışanlarının çalıştığı bankalar nezdinde itibar kaybettiğini ileri sürerek 750.000,00 TL manevi tazminat ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 250.000,00 TL maddi tazminat olmak üzere 1.000.000,00 TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Birleşen davada davalı Banka vekili,davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, asıl dosyanın davalısı olan ... telefonla bono alımı hususunda banka şubesine talimat verdiği, bu talimata uygun olarak banka tarafından bono alımının gerçekleştirildiği, bono bedelinin bankaya yatırılmaması üzerine banka tarafından bononun daha ucuza satılması nedeniyle 934.900,00 TL zarara uğradığı, ıslah edilen faiz alacağının asıl dava da istenmemesi nedeniyle ıslahla da talep edilmesinin mümkün olmadığı, bankanın müterafik kusuru nedeniyle ihtilafta uygulanması gerekli 818 sayılı BK'nın 43. ve 44. maddeleri gereğince bilirkişiler tarafından belirlenen zararın yarısı olan 467.450,00 TL'nin asıl dosyanın davalısından talep edilebileceği, birleşen dosya yönünden ise davacının maddi ve manevi tazminat talepleri yerinde olmadığı gerekçeleriyle asıl davanın kısmen kabulüne, 467.450,00 TL'nin 30.12.2006 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir. 1- Asıl dava, asıl dosyanın davalısının talimatı ile yapıldığı iddia olunan hazine bonosu alışı nedeniyle oluşan bedellerin ödenmemesi sonucu bankanın söz konusu bonoları daha düşük bedellerle elden çıkarmak zorunda kalması nedeniyle oluşan banka zararının tazminine, birleşen dava ise, birleşen dava davalısı bankanın bu davadaki davacıya yönelik aslı olmayan beyanları sonucu, davacının ticari itibarının zedelendiği iddiasına dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Asıl dava dilekçesinde davacı vekili, müvekkili Banka'nın ... Şubesi müşterisi olan davalının 19.06.2006 tarihinde şube müdürüne telefon talimatı ile 13.09.2006 vadeli 17,7 Milyon nominal değerli devlet tahvilini ...'tan bulunan hesaplarından bankaya göndereceğini, bu kağıtların bankaca satılarak elde edilen tutar ile 17.10.2007 vadeli devlet tahvilinden 17 Milyon TL nominal tutarlı alış emri verdiğini, işlem gerçekleştirdikten sonra alış emri verdiğini kabul etmediğini, devlet tahvillerinin piyasalardaki dalgalanmaları sonucu alış ve satış fiyatı arasında oluşan 948.000,00 TL farkın şube geçici hesaplarından karşılandığını, 20.06.2006 tarihi itibariyle bu kadar banka kaybı oluştuğunu ileri sürmüş, davalı ise bu yönde bir sözlü talimat bulunmadığını savunmuştur.Davalı bu olaya ilişkin ... Cumhuriyet Başsavcılığı'na verdiği ifadesinde, 19/06/2006 tarihinde şube müdürünün kendisini aradığını, piyasalardaki dalgalanma sebebiyle yatırım yapılmasının karlı olacağını söylediğini, ancak kendisinin nakit parasının bulunmadığını söylemesi üzerine müdürün bu alımı kredi ile yapmasını teklif ettiğini, teklif edilen %17,25 kredi oranının uygun geldiğini ve bu şekilde anlaştıklarını, ancak daha sonra müdürün faiz oranının %18,50 olabileceğini söylemesi üzerine kendisinin vazgeçtiğini beyan etmiştir. Yine bu olaya ilişkin olarak davacı banka müdürünün verdiği ifadede de, davalının kendisini aradığını, 13.09.2006 vadeli 17,7 Milyon nominal değerli devlet tahvilini ...'tan bulunan hesaplarından bankaya göndereceğini, bu kağıtların bankaca satılarak elde edilen tutar ile 17.10.2007 vadeli devlet tahvilinden 17 Milyon TL nominal tutarlı alış emri verdiğini, bunun üzerine kağıt toplandığını, ancak davalının bu devlet tahvillerini gönderemeyeceğini bildirdiğini, kağıtların toplanmış olması karşısında davalının kredi kullanarak bu işlemi yapmak istediğini beyan ettiğini, bunun üzerine %16 faiz ile davalının ortak olduğu şirket adına 18.000.000 TL kredi kullandırılarak şahsi hesabına aktarıldığını, ancak davalının bu işlemden vazgeçmesi üzerine iptal edildiğini bildirmiştir.Dosya kapsamında ileri sürülen ve karşılıklı olarak çelişki içeren beyanlar irdelendiğinde, davacı bankanın yetkilisi ile davalının telefon ile görüştükleri, bu telefon görüşmesi sırasında devlet tahvili alımı hususunun konuşulduğu, kredi kullanılarak alım konusunda bankaya talimat verildiği hususlarında beyanların birbiri ile kesiştiği görülmektedir. Bunun yanında, taraflar arasında yapılan görüşmeye dair ses kayıtlarının bir kısmı da banka tarafından sunulmuş, bu kayıtta da davalının “Toplayın” dediği, bunun üzerine banka yetkilisinin “Tamam o zaman ben söyledim bulabiliyor mu şimdi baksın toplarsa size döneceğim birazdan” şeklinde cevap verdiği belirlenmiştir. Zira mahkeme de, kesişen bu beyanları ve görüşme dökümünün ilgili kısmını esas alarak dava konusu devlet tahvili alımı talimatını davalının verdiği sonucuna ulaşmıştır. Ancak, banka tarafından sunulan görüşme kayıtlarında davalının “Toplayın” ibaresini kullandığı zaten davalının da kabulünde olan bir husus olmakla beraber, davalı bu beyanından sonra faiz oranının artması nedeniyle alımdan vazgeçtiğini beyan ettiğini de bildirmiş, mahkemece davalının bu ifadesini usulüne uygun bir biçimde ispat edemediği değerlendirmesi ile taraflar arasındaki aktin kurulduğu belirlenmiştir. Oysa sırf bu konuşmadaki “banka yetkilisinin; size dönücem birazdan” ibaresi karşısında, bu konuşmadan sonra da konuşma veya konuşmalar olduğu anlaşılmaktadır.Davada ileri sürülen maddi olay dava dilekçesinde başka şekilde ortaya konulmuş, sonrasında dosyaya dahil olan bilgi ve belgeler ışığında şekillenmiştir. Şekillenen bu maddi olay sonucu davanın temelini oluşturan husus davalı tarafından davacı Banka'ya devlet tahvili alımı hususunda verilmiş geçerli bir talimat bulunup bulunmadığı noktasında düğümlenmiştir. Mahkemece bu husustaki ispat yükü davalıya yüklenerek aradaki akdin kurulduğu yönünde bir değerlendirme yapılmış ise de, esasen davacının, iddiasını ispat kapsamında, davalının alım talimatı verdiğini bir tereddüte yer vermeyecek şekilde kanıtlaması gerekir. Bu itibarla mahkemece, davacının elinde bulunduğu anlaşılan somut olaya ilişkin görüşme kayıtlarının başlangıcından bitişine kadar tümünün dosyaya ibrazının ardından çözümlenmesi ve bu çözüm sonucunda dosyadaki diğer iddia ve savunmalar karşısında davalının açık bir talimatının bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi ve bunun sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, davalının davacı bankaya yönelik bir talimatının bulunduğu açıkça belirlenmeden hüküm kurulması doğru olmamış hükmün bu nedenle asıl dava davalısı lehine bozulması gerekmiştir.2- Bozma sebep ve şekline göre, taraf vekillerinin asıl ve birleşen davaya yönelik diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenle asıl dava davalısı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün mümeyyiz taraf yararına BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenle taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, takdir olunan 1.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin taraflardan alınıp yekdiğerine verilmesine, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 17/11/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.