Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12128 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 17476 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen davada ... Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 03/06/2014 tarih ve 2013/235-2014/770 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 17/11/2015 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davacı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin ortağı ve yönetim kurulu üyesi olduğunu, yönetim kurulu üyeliği devam etmesine rağmen kendisine herhangi bir bilgi ve belgenin verilmediğini, şirkete alınmadığını, şirketin 07.03.2013 tarihinde olağan genel kurulunu yaptığını, TTK'nın 390. ve 410. maddelerine uygun biçimde bir genel kurula davet kararının bulunmadığını, genel kurula ilişkin yapılan ilanda değiştirilmesi öngörülen anasözleşmenin eski ve yeni maddelerine yer verilmediğini, genel kurul toplantısına katılan müvekkili vekilinin, açıklanan nedenlerle toplantının yapılamayacağına ve gereğinin ifasına ilişkin yazıyı divan heyetine sunduğunu, buna rağmen müvekkilinin taleplerinin yok sayıldığını ileri sürerek, 07.03.2013 tarihli genel kurulda alınan kararların butlanına, bu talebin kabul edilmemesi halinde söz konusu kararların iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, vekili vasıtasıyla toplantıya katılan davacının alınan kararlara olumsuz oy vererek muhalefeteni tutanağa geçirtmediğini, bu nedenle genel kurul kararlarının iptalini isteyemeyeceğini, genel kurul toplantısının yapılmasına ilişkin yönetim kurulu kararının yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, iptali istenilen genel kurulun toplanmasına ve gündeminin belirlenmesine ilişkin yönetim kurulu kararının, iki yönetim kurulu üyesi tarafından alındığı, davalı şirketin yönetim kurulunun üç üyeden oluştuğu gözetildiğinde kararın yasaya uygun görüldüğü, genel kurulda alınan kararların butlanla sakat olmalarını gerektirecek bir halin bulunmadığı, iptali istenilen kararların biri dışında oy birliği ile alındığı, vekili vasıtasıyla toplantıya katılan davacının hiçbir kararın altına muhalefet şerhi koymadığı, bu haliyle kararların iptali koşullarının da bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. 1-Dava, anonim şirket genel kurulunda alınan kararların butlanı, bu talebin kabul edilmemesi halinde genel kurul kararlarının iptali istemine ilişkin olup mahkemece, butlanla sakat olduğu ileri sürülen kararların alındığı genel kurulun toplanmasına ilişkin yönetim kurulu kararının, üç üyeli yönetim kurulunun ikisi tarafından alındığı ve yasaya uygun bulunduğu, genel kurul kararlarını butlanla sakatlayacak bir halin olmadığı gibi iptal koşullarının da oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK'nın 390. maddesinde, anonim şirketlerde yönetim kurulunun ne şekilde karar alacağı düzenlenmiştir. Anılan maddenin 4. fıkrasında, yönetim kurulu üyelerinden hiçbirinin toplantı yapılması isteminde bulunmadığı takdirde, yönetim kurulu kararlarının, kurul üyelerinden birinin belirli bir konuda yaptığı, karar şeklinde yazılmış önerisine, en az üye tam sayısının çoğunluğunun yazılı onayı alınmak suretiyle de verilebileceği belirtildikten sonra aynı önerinin tüm yönetim kurulu üyelerine yapılmış olması, bu yolla alınacak kararın geçerlilik şartı olarak düzenlenmiştir. O halde, açıklanan şekle uyulmadan alınan bir yönetim kurulu kararının geçerliliğinden söz edilemeyecektir. Aynı yasanın 410/1. maddesine göre de genel kurul, süresi dolmuş olsa bile yönetim kurulu tarafından toplantıya çağrılabilir. Yapılan açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde; davalı şirketin 07.03.2013 tarihinde genel kurulunun yapılmasına ilişkin yönetim kurulu kararının, yönetim kurulu toplantısı yapılmadan alındığı yargılamada tanık olarak dinlenilen diğer yönetim kurulu üyelerinin beyanlarından anlaşılmaktadır. Bu durumda, anılan yönetim kurulu kararının yukarıda değinilen TTK'nın 390/4 maddesine uygun biçimde alınması gerekmekte olup davalı tarafından davacı yönetim kurulu başkanına söz konusu karar önerisinin yapıldığı ispat edilemediğinden davalı şirketin 07.03.2013 tarihinde genel kurulunun yapılmasına ilişkin olarak alınan yönetim kurulu kararı geçersiz bulunmaktadır. O halde mahkemece, geçersiz yönetim kurulu kararına dayalı olan ve TTK'nın 416. maddesi uyarınca toplanmadığı da sabit bulunan davalı şirketin 07.03.2013 tarihli genel kurulunda alınan kararlarının da geçersiz olduğunun kabulü ile sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.2) Bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, (2) nolu bentte yazılı nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, takdir olunan 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 17/11/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.