MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİTaraflar arasında görülen davada ...Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 09/12/2014 tarih ve 2014/353-2014/401 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 09/02/2016 günü hazır bulunan davacılar vekili Av. ... Tüfekci ile davalı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacılar vekili, müvekkillerinin davalı şirkette ayrı ayrı %16,67 oranında payları bulunduğunu, 29.08.2012 tarihinde genel kurulun toplanması için karar alındığını, genel kurul çağrısının posta yoluyla yapılmadığını, toplantıdan sonra rüçhan haklarını kullanıp kullanmayacaklarına dair gönderilen ihtarname ile haberdar olduklarını, genel kurulda sermayenin 17.500.000 TL'den 58.500.000 TL'ye çıkartılmasına karar verildiğini, yönetim kurulu üyelerinin kendi ibralarında oy kullandıklarını, sermayenin artırılmasının objektif iyiniyet kurallarına aykırı olduğunu, şirketin sermaye artırımına ihtiyacı bulunmadığını ileri sürerek, genel kurulda alınan tüm kararların iptalini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, toplantıya çağrının usulüne uygun olarak yapıldığını, sicil ve yerel gazetede ilanla beraber davacılara iadeli taahütlü mektup gönderildiğini, çağrının usulsüz olmasının tek başına iptal sebebi sayılamayacağını, şirketin ihtiyaçları doğrultusunda sermayenin artırıldığını, davacıların sermaye artırımına katılacaklarını bildirdiklerini, ibranın usulüne uygun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, davacılara genel kurul çağrısına ilişkin iadeli taahütlü bildirimlerin toplantıdan sonra tebliğ edildiği, şirketin sermaye artırımına gerekçe gösterdiği inşaat projesinin büyük kısmının bittiği, inşaatın tamamlanmasına yönelik giderin çok üzerinde sermaye artırıldığı, alınan kararın dürüstlük kurallarına aykırı olduğu, diğer taleplerin yerinde bulunmadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, genel kurulun sermaye artırımına ilişkin hükmünün iptaline karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. Dava, anonim şirket genel kurulunda sermaye artırımına ilişkin olarak alınan kararın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece şirketin sermaye artırımına gerekçe gösterdiği inşaat projesinin kalan maliyetinin çok üstünde artırım yapıldığı, alınan kararın dürüstlük kuralına aykırı olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Oysa, davalı taraf, şirketin ortaklarına borçları bulunduğunu, Kurumlar Vergisi Kanunu 11 ve 12. maddesi gereğince ortaklardan alınan borçların örtülü sermaye olarak kabul edildiğini, bunların vergi borcunda giderlerden sayılması için sermaye artırdıklarını, inşaat projesinin kalan işi ile ortaklara verilen borçların toplamının artırılan sermaye tutarı kadar olduğunu savunmuş, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda muhasip bilirkişi sermaye artırımının Kurumlar Vergisi Kanunu 11 ve 12. maddesine uygun olduğunu belirtirken, şirketler konusunda uzman bilirkişi ise Kurumlar Vergisi nedeniyle sermaye artırılmasının TTK'nın 466. maddesine aykırı olduğunu, TTK hükümlerinin dolanılması anlamına geldiğini beyan etmiştir. Bu durumda, mahkemece kendi içinde çelişkili bilirkişi raporuna itibar edilerek karar verildiği gibi, TTK'nın 466. maddesi ise şarta bağlı sermaye artırımını düzenlemiş olup, somut olayda uygulanma yeri bulunmamaktadır.Bu itibarla, mahkemece içinde vergi ve finans konularında uzman kişinin de bulunduğu bilirkişi heyetinden rapor alınarak, Kurumlar Vergisi Kanunu uyarınca sermeye artırımı gerekip gerekmediği üzerinde durularak, inşaat projesi kalan maliyeti ile birlikte sermaye artırım gereksiniminin ne kadar olduğu incelenerek, alınan kararın yasaya, anasözleşmeye, objektif iyiniyet kurallarına aykırı olup olmadığı değerlendirilerek, neticesine göre bir karar vermek gerekirken, çelişkili bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün anılan taraf yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.350,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 09/02/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.