Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11876 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 6277 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : YOZGAT 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ(TİCARET MAHKEMESİ SIFATIYLA)TARİHİ : 30/01/2014NUMARASI : 2013/469-2014/66Taraflar arasında görülen davada Yozgat 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 30/01/2014 tarih ve 2013/469-2014/66 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, davalıların her istendiği an geri ödeneceği ve yatırılan paralar karşılığı yüksek faiz verileceği garantisiyle binlerce kişiden para topladıklarını, bu kapsamda müvekkilinden de hisse senedi devir ve kabul sözleşmesi başlıklı belge karşılığında para alındığını, ancak müvekkilince istenmesine rağmen alınan paranın geri ödenmediğini, davalıların eylemlerinin hukuki dayanağının bulunmadığını, TTK, Bankalar Kanunu ve SPK hükümlerinin ihlal edildiğini, anılan kanunlar uyarınca müvekkilinin şirket ortağı yapılmadığını, şirket yönetim kurulu üyelerinin yürütülen bu faaliyetler nedeniyle defalarca yargılandıklarını ve mahkum edildiklerini, yapılan bu yargılamalar neticesinde şirket defterlerinde bulunan kayıtların gerçeği yansıtmadığının tespit edildiğini, TTK'nın 336. maddesi uyarınca davalı D.. U..'ın da ortaya çıkan zarardan sorumlu olduğunu ileri sürerek, geçerli bir ortaklık ilişkisinin bulunmadığının tespitine, kurulan yatırım ilişkisinin hükümsüzlüğüne, 43.016 EURO karşılığı 88.471 TL alacağın faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili, davacının müvekkili şirketin ortağı olduğunu, bu ortaklığın mevzuata uygun geçerli bir ortaklık niteliğinde bulunduğunu, müvekkili şirketin Sermaye Piyasası Kurulu kaydında olan, bu kurul ve diğer ilgili tüm resmi makamlar ile özel denetçiler tarafından faaliyetleri denetlenen çok ortaklı halka açık anonim şirket olduğunu, TTK'nın 329. ve 405. maddeleri gereğince anonim şirket ortaklarının sermaye olarak şirkete verdiklerini geri isteyemeyeceklerini, müvekkili şirketin tasfiye halinde olmadığını, zamanaşımı süresinin dolduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, uyulan bozma ilamı ve tüm dosya kapsamına göre, davacının davalı Y.. A..'ne ortak olduğunun bilirkişi kurulu raporu ile sübut bulduğu, davacının şirket ortaklığını, hisse devralmak yoluyla kazandığı, davacıya hissesini devreden şirketin, devir tarihi itibariyle devre konu payların sahibi olduğu, SPK raporlarında ikincil kayıtlardan bahsedildiği ancak şahıs bazında ve somut olarak herhangi bir tespitin yapılmadığı, herhangi bir isme yer verilmediği, bu durumda davacının davalı şirketteki ortaklığının geçerli bulunduğu, 6762 Sayılı TTK'nın 405/2 maddesinin "pay sahipleri sermaye olarak şirkete verdiklerini geri isteyemezler; tasfiye payına mütaallik hakları mahfuzdur" şeklinde düzenlendiği, bu hüküm uyarınca sermaye şirketlerinde, sermaye olarak şirkete verilenin geri istenemeyeceği, davalı şirketin tasfiye halinde bulunmadığı, Türk Ticaret Kanunu'nun anonim şirketler ve pay sahiplerine ilişkin hükümleri karşısında davacının talebinin yerinde olmadığı, bir an için davacının davalı şirkete usulünce ortak yapılmadığı ve ortaklığının geçerli olmadığı düşünülse bile bu kez eylemin haksız fiil niteliğinde değerlendirilebileceği, davacının 01.01.2004 tarihinde davalı şirkete ortak edildiği gözetildiğinde haksız fiil tarihinin bu tarih olacağı, davalı tarafın süresi içinde zamanaşımı defi'nde bulunduğu, davalılar hakkında dolandırıcılıktan veya başka bir suçtan dolayı yapılmış herhangi bir ceza soruşturmasının bulunmadığı, ayrıca anonim şirket yönetim kurulu başkanı olan davalı D.. U..'ın şahsi sorumluluğunu gerektirir bir durumun da ispat edilemediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.1- Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde değildir.2- Dava, geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tesbiti, hukuka aykırı şekilde kurulan yatırım ilişkisinin hükümsüzlüğü ve davalılar tarafından tahsil edilen paranın istirdadına ilişkin olup mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.Ancak, Dairemiz bozma ilamında, öncelikle davacının sahih bir şekilde davalı şirkete ortak olup olmadığının belirlenmesi gerektiğinden mahkemece bilirkişi kuruluna davalının tüm ticari defter ve kayıtları ve ayrıca hisse devir tarihinden dava tarihine kadar davalı şirketin yapmış olduğu genel kurullara ait tutanaklar ve hazirun cetvelleri incelettirilmek suretiyle davacıya verilen hisse senedinin bir değerinin bulunup bulunmadığı, bu hisselerin davalı şirketin sermayesinde temsil edilip edilmediği, davacının hisse devir aldığı kişinin devir tarihi itibariyle davalı şirkette ortak olup olmadığı, genel kurullarda sermayenin ne şekilde temsil edildiği hususlarının açıklığa kavuşturulması gerektiğine işaret olunmuş, mahkemece bozma ilamına uyulduğu halde, davacıya verilen hisse senedinin bir değerinin bulunup bulunmadığı, davacının dayandığı Hisse Senedi Devir ve Kabul Sözleşmesi'ne göre davacı söz konusu hisseleri Ş.Y.'den devralmış olup bilirkişi kurulu ek raporunda bu yönden bir inceleme yapılmadığı gibi hatalı olarak davacıya payını devredenin Y.Grup Şirketleri olduğu belirtilmiş olup bu hisselerin davalı şirketin sermayesinde temsil edilip edilmediği ve genel kurullarda sermayenin ne şekilde temsil edildiği hususları açıklığa kavuşturulmamıştır. Bu itibarla, mahkemece Dairemiz bozma ilamında tam olarak belirtildiği şekilde bilirkişi kuruluna, davalının tüm ticari defter ve kayıtları ve ayrıca hisse devir tarihinden dava tarihine kadar davalı şirketin yapmış olduğu genel kurullara ait tutanaklar ve hazirun cetvelleri incelettirilmek suretiyle, davacıya verilen hisse senedinin bir değerinin bulunup bulunmadığı, bu hisselerin davalı şirketin sermayesinde temsil edilip edilmediği, davacının söz konusu hisseleri devraldığı Şerife Yeşil'in devir tarihi itibariyle davalı şirkette ortak olup olmadığı, genel kurullarda sermayenin ne şekilde temsil edildiği hususları açıklığa kavuşturulmalı ve bu inceleme sonucunda davacının ortaklığının sahih olmadığı, pay defterindeki kaydın diğer kayıtlarla örtüşmediği anlaşıldığı taktirde bu aşamadan sonra davacının zararından davalıların haksız fiil hükümleri uyarınca sorumluluklarının bulunup bulunmadığı üzerinde durularak her bir davalının hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi suretiyle oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar vermek gerekirken bozma gerekleri yeterince tartışılmadan düzenlenen bilirkişi kurulu ek raporuna göre hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 23.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.