Taraflar arasında görülen davada (İstanbul Asliye Onbirinci Ticaret Mahkemesi)'nce verilen 17.11.2005 tarih ve 2004/386-2005/597 sayılı kararın Yargıtay'ca duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olmakla, temyiz dilekçesinin süresinde verildiği anlaşıldıktan, dava dosyası İçin tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: Davacı vekili, davalı sigorta şirketinin kasko sigorta poliçesi ile sigorta güvencesi verdiği davacrya ait aracın çalındığını, davalının poliçede belirtilen teminat tutarını ödememesi üzerine aleyhine icra takibine girişildiğini, ancak, davalı şirketçe borcun kısmen kabulü yoluna gidilip bakiyesinin de inkaredildiğini ileri sürerek, davalının kısmi itirazının iptali ile ıslah ile birlikte %40 inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, sigorta poliçesinde gösterilen değerin, aracın rayiç değerinin üzerinde olduğunu, TTK'nın 1299/2. maddesi gereğince sigortasının gerçek zaran Ödeme yükümlülüğü bulunduğunu, bu yüzden davalının riziko tarihindeki sigortalı aracın rayiç değeri esas alınarak icra dosyasına kısmi ödemede bulunduğunu, temerrüt oluşmadığından faiz istenemeyeceğini, kaldı ki davacının temerrüdünün bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna göre, sigorta poliçesinde aracın değerinin 92.836.800.000.- TL olarak gösterildiği, ancak rayiç değerinin 75.822.530.000.- TL olduğu, TTK'nın 1283. maddesi ve poliçe genel koşulları A.7. maddesi gereğince sigorta değerinin, sigortalanan menfaat değerini aşan kısma ilişkin teminatın batıl olduğu gerekçesiyle davanın reddine, fazla ödenen prim açısından davacının dava açma hakkının bulunduğuna karar verilmiştir. Karan, davacı vekili temyiz etmiştir. 1- Dava, kasko sigorta poliçesine dayalı tazminat istemine ilişkindir. Kasko sigorta poliçesi ile sigorta teminatı altına alınan riziko gerçekleştiği takdirde sigorta şirketinin Ödemekle yükümlü olduğu tazminatın hesabında, rizikonun gerçekleştiği zamandaki aracın rayiç değerinin esas alınması TTK'nın 1299/2. maddesi gereğidir. Sigorta poliçesinde gösterilen değer rizikosunun gerçekleşip gerçekleşmeyeceği ve ne zaman gerçekleşeceği önceden bilinemeyeceği için TSRSB (Türkiye Sigorta Reasürans Şirketleri Birliği)'nin her üç ayda bir yayınladığı liste esas alınarak sözleşmenin ta-raflannca belirlenmiş referans bir değer olup, riziko gerçekleştiği takdirde mutlaka tazminat hesabına esas alınacak bir değer değildir. Bu nedenle, davacı sigortalının çalınan aracının sigorta poliçesinde gösterilen sigorta değerini talep etmesi mümkün değildir. Kaldı ki, poliçeye eklenecek kloz ile de bu değer, riziko tarihi itibarıyla rayiç değerin altında kaldığı takdirde poliçe ile enflasyon korumasının verildiği durumlarda aşılabilir bir değerde olabilir. Nitekim, yanlar arasındaki sigorta sözleşmesinde, riziko tarihindeki rayiç değeri aşmamak üzere %100 enflasyon koruması verilmiştir. Keza TTK'nın 1299/2. maddesine paralel bir hüküm sigorta genel koşullarının B.3.3.1. B.3.3.4. maddelerinde de yer almıştır. Bu çerçevede somut olay bakımından hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının çalınan aracının riziko tarihindeki rayiç değeri konusunda piyasa araştırması yapılmasının salt satış faturasındaki değer üzerinden TEFEVe göre enflasyon oranı esas alınması yoluna gidilmiş ve bulunan tutann da takip sırasında ödendiği sonucuna varılarak dava reddedilmiştir. Bu kabul biçimi yukarıda açıklanan ilke ve yasa ile poliçe genel koşullan düzenlemelerine uygun görülmemiştir. O halde mahkemece yapılacak iş, sigortalı aracın riziko tarihindeki gerçek değerinin ilgili sektörde faaliyet gösteren kuruluşlardan sorulup somutlaştırılması gerekirken, salt alıcı ile satıcı arasındaki ilişki kapsamında düzenlenmiş bulunan fatura değerinden hareketle sonucuna gidilmiş olması doğru görülmemiştir. 2- TTK'nın 1299/1. maddesi gereğince sigortacının tazminat ödeme borcu rizikonun sigortacıya ihbar borcunun TTK'nın 1292. maddesi bölümünce doğduğu tarihte muaccel olacaktır. Ancak, poliçe genel koşullarının B.2.3.3. maddesinde çalınmış araç için ihbar tarihinden itibaren 30 günlük bir bekleme süresi öngörüldüğünden muacceliyetin de 30 günün sonrasında gerçekleştiğinin kabulü gerekir. Her ne kadar davalı sigorta şirketi, icra takibinde kısmen ödeme yaptığı tutann daha öncesinden sigortalı tarafından kabul edilmediğini ve bu yüzden de borçlu temerrüdünün değil, alacaklı temerrüdünün varolduğunu savunmuş ise de, davalı sigorta şirketinin ödeme teklifi davacı sigortalı tarafından tamamen reddedilmemiş, fazlası için talep hakkı saklı tutularak sigorta şirketinin ödemeyi teklif ettiği tutarın yatırılması için banka hesap numarası verilmiştir. Buna rağmen hesaba ödeme yapmayan ve ödemesi teklif edilen tutar için tevdi yoluna gitmeyen sigorta şirketinin temerrüdünün oluştuğunun kabulü ile icra dosyasına ödediği tutar için de temerrüt tarihinin tespit edilerek ödeme tarihine kadar oluşan faiz borcunun belirlenmesi gerekirken yazılı gerekçeyle eksik incelemeye dayalı olarak hüküm kurulması da bozmayı gerektirmiştir. 3- Bozma neden ve şekline göre davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir. Sonuç: Yukarıda 1 ve 2 numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle kararın davaa yaranna (BOZULMASINA), 3 numaralı bentte açıklanan nedenle davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın İsteği halinde temyiz edene iadesine, 20.09.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.