MAHKEMESİ : FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen davada ... Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 27/10/2014 tarih ve 2013/41-2014/91 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ile katılma yoluyla davalılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkiline ait tescilli ''...'' markasının davalılar tarafından haksız olarak kullandığını ileri sürerek, marka hakkına yapılan tacavüzün ve haksız rekabetin tespitini, durdurulmasını, men'ini, tecavüzün sonuçlarının ortadan kaldırılmasını, davalı ticaret unvanında yer alan ''...'' ibaresinin ticaret unvanından terkinini ve şimdilik 90.000,00 TL maddi, 10.000,00 TL itibar tazminatı ve 100,000,00 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili, davacı şirket hisselerinin kendilerine ait iken 13/01/2013 tarihinde davacı tarafa satıldığını, satış protokolünde faaliyet konuları ünvan ve marka kullanımının düzenlendiğini, şirket unvanının kullanımı ile ilgili olarak müvekkillerine bir yıllık süre tanındığını, ayrıca 19 Haziran 2008 tarihli marka lisans sözleşmesi müvekkili şirkete lisans hakkının süresiz verildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu markanın 19 Haziran 2008 tarihinde süresiz ve 500 TL bedel karşılığında lisans sözleşmesi uyarınca davalı şirkete kullanma hakkı tanındığı, bu nedenle markaya tecavüz fiilinin subuta ermediği, 11/01/2013 tarihli hisse devir sözleşmesi uyarınca davalı şirketin 1 yıl süre ile ticaret unvanında ''...'' ibaresini kullanmasına olanak tanındığı, bu süre dolmadan davalı şirketin ''...'' ibaresini ticaret unvanından terkin ettiği, tescilli bir unvan terkin edilinceye kadar sahibine kullanma hakkı da tanıdığı gözetildiğinde 556 sayılı KHK'nın markaya tecavüz ve tazminata ilişkin hükümlerde belirtilen koşullarının gerçekleşmediği, davanın ispat edilemediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili ile katılma yoluyla davalılar vekili temyiz etmiştir. 1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm, davalılar vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.2-Davalılar vekilinin temyiz itirazlarına gelince; dava, marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, ticaret unvanının terkini, maddi ve manevi tazminat ile diğer fer’i istemlere ilişkindir. Davacı taraf, her biri ayrı bir davaya konu olabilecek istemlerini tek bir dava içinde talep etmiştir. Davacının davalıya karşı ileri sürebileceği farklı istemlerini tek bir davada isteyebilmesi mümkün olup, bu duruma objektif dava birleşmesi denilmektedir. Somut olayda marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti ile davalının ticaret unvanının terkini ve maddi ve manevi tazminat olmak üzere üç ayrı dava açılmış ve mahkemece, üç ayrı davanın da reddine karar verilmiştir. Bu durum karşısında, reddedilen üç ayrı dava dolayısıyla davalı yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesi için açıklanan düzenlemelerine göre ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde yalnızca reddedilen maddi ve manevi tazminat istemleri yönünden vekalet ücretine hükmedilmesi doğru görülmemiş, kararın davalılar yararına bozulması gerekmiştir.SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin tüm, davalılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalılar yararına BOZULMASINA, temyiz eden davacı ile katılma yoluyla davalılardan temyiz harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 03/11/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.