Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11091 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 6525 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : KONYA 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 19/12/2014NUMARASI : 2014/684-2014/715Taraflar arasında görülen davada Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 19/12/2014 tarih ve 2014/684-2014/715 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, Almanya Essen Eyalet Mahkemesi tarafından verilen 19.10.2009 tarihli 3 O 303/08 numaralı kararın kesinleştiğini ileri sürerek, kararın tenfizine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama ve dosya kapsamına göre, feragat nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.1-Hüküm tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK'nın 186. maddesi uyarınca, tarafların tüm delilleri toplanıp inceledikten ve son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra, hakimin, aynı yasanın 298. maddesi uyarınca, kararı gerekçesi ile birlikte yazması ve hüküm sonucunu 297. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Ne var ki, uygulamada HMK'nın 294/4. maddesi hükmüne dayanılarak, zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır. İşte bu gibi hallerde, HMK'nın 297. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara uygun biçimde gerekçeli kararın yazılması zorunludur. Esasen, kısa karar yazıp tefhim etmekle davadan el çekmiş olan hakimin, artık bu kararını değiştirmesine de yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması yargılamanın aleniyetine, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa'nın 141. maddesi ile HMK'nın yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzenine ilişkin olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksi düşünce ve uygulama yargının, yargıcın ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.Somut olayda; kararın hüküm kısmında feragat nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği belirtilmiş olmasına rağmen karar gerekçesinde davanın feragat nedeniyle reddine karar verildiği açıklanarak hüküm ile gerekçe arasında çelişkiye yol açılması doğru olmamış, kararın bu yönden bozulması gerekmiştir.Ayrıca, dava tarihinde yürürlükte olan HMK'nın 311. maddesinin (1). fıkrasında belirtildiği üzere feragat, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur ve aynı yasanın 309. maddesinin (4). fıkrası uyarınca feragat kayıtsız ve şartsız olmalıdır. Eldeki davada, dosyada mecut "İbraname" başlıklı belge kayıtsız şartsız feragat de içermemektedir. Yine, uyulan bozma ilamında davalı şirket tarafından sunulan söz konusu "İbraname" başlıklı belgenin değerlendirilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği belirtilmiş olmasına rağmen mahkemece bu hususta bir değerlendirme yapılmayarak bozma ilamının gereğinin yerine getirilmemesi de yerinde görülmemiştir.2- Bozma sebep ve şekline göre de davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle kararın BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 27/10/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.