MAHKEMESİ : İSTANBUL 4.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 30/12/2014NUMARASI : 2014/36-2014/298Taraflar arasında görülen davada İstanbul 4.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 30/12/2014 tarih ve 2014/36-2014/298 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı-karşı davalı vekili, müvekkilinin 1997 yılında faaliyete başladığını ve “N.N. B. İ.” ibareli markasının 2010/57826 sayısı ile tescilli olduğunu, davalının müvekkili ile aynı sektörde faaliyet gösterdiğini ve müvekkilinin tescilli markası ile ticari faaliyetlerini sürdüğünü, davalının eylemlerinin marka tecavüzü ve haksız rekabet teşkil ettiğini ileri sürerek davalının eylemlerinin, müvekkilinin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun tespitini, bu durumun önlenerek sonuçlarının ortadan kaldırılmasını, davalının müvekkilinin markasını kullandığı alan adlarının kullanımının yasaklanmasını ve iptalini, eğer davalı adına marka tescili yapılmış ise tescilin hükümsüzlüğünü ve sicilden terkinini ve kararın gazetede ilanını talep ve dava etmiş, karşı davanın ise reddini istemiştir.Davalı-karşı davacı vekili, müvekkilinin 1998 yılından bu yana aynı ticaret unvanıyla faaliyet gösterdiğini, davanın zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin “nasa bilgisayar” ibaresini kullanımının tescilli ticaret ünvanına dayandığını, bunun bir hak olduğunu ve marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturmayacağını, tarafların faaliyet alanlarının ve sicile kayıtlı olduğu bölgelerin de farklı olduğunu savunarak asıl davanın reddini istemiş, karşı davada ise “N.” ibaresinin yaygın bir kullanıma sahip olduğunu ve bir kişiye hasredilemeyeceğini, bu çerçevede "N." ibaresinin marka değerinin bulunmadığını ileri sürerek davacıya ait 2010/57826 sayılı "N. N. B.İ." ibareli markanın iptali ile hükümsüzlüğünü talep ve dava etmiştir.Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; davalı-karşı davacının dava konusu kullanımının 1998 yılından itibaren sicile kayıtlı ticaret ünvanının kullanımı niteliğinde olduğu, internet alan adı tescil ve kullanımı da bu kapsamda kabul edildiği, markasal kullanımın ispatlanamadığı, davalı-karşı davacı eyleminin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturmadığı gerekçesiyle davalı-karşı davacı adına kayıtlı 2011/04329 nolu “N. b.” ibareli markanın tescil tarihindeki sınıflandırmaya göre 35. ve 42. sınıftaki hizmetler bakımından hükümsüzlüğüne, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, sonuçlarının ortadan kaldırılması, alan adının kullanılmasının yasaklanması ve iptali talepleri ile koşulları oluşmayan ilan talebinin reddine ayrıca karşı davanın da reddine karar verilmiştir.Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.1-Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. Gerek mülga 1086 sayılı HUMK’nın 382 ve devamı maddelerinde gerekse yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK'nın 294 ve devamı maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca hükme bağlanmıştır. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır ve şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil olarak kurulması ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun bulunması gerekir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş ve mahkeme kararlarına duyulan güven sarsılmış olacaktır. Kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki olmaması gerektiği gibi gerekçe ile hüküm fıkrası arasında da çelişki bulunmaması yasal bir zorunluluk olup, HMK'nın 298/2. maddesinde gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı düzenlenmiştir. Kararların bu hususlara aykırı oluşturulması mahkeme kararlarına duyulan güveni sarsacağı gibi verilen kararların hukuki denetiminin yapılmasını da olanaksız kılmaktadır.Somut olayda, hüküm fıkrasının (1) nolu bendinde davanın kısmen kabulü ile davalı adına kayıtlı 2011/04329 nolu “N. b.” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilip, gerekçeli kararda ise davalı adına marka tescili bulunmadığından hükümsüzlük talebinin yerinde olmadığı açıklanmıştır. Bu durumda mahkemece verilen hüküm ile gerekçenin çelişkili olması doğru olmamış, hükmün bu nedenle bozulmasına karar vermek gerekmiştir. 2-Bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada yer olmadığına, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 26/10/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.