Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10963 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 14283 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : EREĞLİ (KONYA) 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 21/01/2014NUMARASI : 2012/521-2014/50Taraflar arasında görülen davada Ereğli (Konya) 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 21.01.2014 tarih ve 2012/251-2014/50 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 20.10.2015 günü tebligata rağmen gelen olmadığı yoklama ile anlaşıldı, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, K.Grubu yönetici ve çalışanlarının yatırılan paranın her istendiği an geri ödeneceği ve yüksek faiz verileceği garantileri ile binlerce kişiden para topladıklarını, müvekkilinden de üzerinde “K. Gıda Petrol Ürünleri Yatırım A.Ş. Teslim-Tesellüm Makbuzu” ibaresi bulunan bir belge karşılığında 20.000 DM tahsil edildiğini ileri sürerek, mevzuat uyarınca geçerli bir hisse senedi satımının yapılmadığının tespitine, mevzuata aykırı şekilde kurulan yatırım ilişkisinin hükümsüzlüğüne, 20.000 DM (10.225,84 Euro) karşılığı 22.645,12 TL'nin temerrüt faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili, davacının sunduğu teslim-tesellüm belgesi karşılığında davalılarca her hangi bir tahsilat yapılmadığını, belge altında imzası bulunan M. K.un davalı şirketin temsilcisi ve çalışanı olmadığını, davalı Ö.S.'a husumet yöneltilemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; iddia edilen ödemenin davalı şirkete yapıldığının ispat edilemediği, zira ödeme yapıldığına ilişkin belgede ismi geçen kişinin davalı şirket yetkilisi olmadığı gibi şirket çalışanı olduğunun da ispat edilemediği, davalı şirket yetkilisi ve çalışanı olduğu ispat edilemeyen bir kişiden alındığı iddia edilen bir ödeme belgesinden şirketin sorumluluğuna gidilemeyeceği gerekçesiyle; davanın reddine karar verilmiştir.Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.Dava, geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tesbiti, hukuka aykırı şekilde kurulan yatırım ilişkisinin hükümsüzlüğü ve davalılar tarafından tahsil edilen paranın istirdadı istemine ilişkindir.Somut olayda davacı vekilince, davalıların Bankacılık Kanunu’na aykırı olarak mevduat topladığı, Sermaye Piyasası Kanunu’na aykırı olarak izinsiz aracılık faaliyetinde bulundukları ve hisse senetlerini kurul kaydına aldırmadan izinsiz halka arz ettikleri, müvekkilinin davalı şirket ile yatırım ilişkisine girdiği, ortak olmak gibi bir amacının bulunmadığı, ödenen para nedeniyle müvekkiline hisse senedi verilmediği, davalıların güveni kötüye kullanarak tahsil ettikleri paraları iade etmedikleri, şirket yöneticileri hakkında bu nedenle açılan çok sayıda ceza davalarının bulunduğu ve davaların devam ettiği ileri sürülmüş ve delil olarak da K. Gıda Petrol Ürünleri Yatırım A.Ş. antetli “Teslim Tesellüm Makbuzu” başlıklı 29.09.2000 tarihli 20.000 DM nin teslim alındığının kayıtlı olduğu, teslim eden olarak S.. Ö..'in, teslim alan olarak Muammer Kurt'un isim, soyisim ve imzalarının yer aldığı belgeye dayanılmıştır.Davalılar vekili ise, davacıdan hiçbir şekilde para alınmadığını, “Teslim Tesellüm Makbuzu” başlıklı belgenin davalıları bağlamadığını, davacının şirket ortağı da olmadığını savunmuştur.Mahkemece alınan birinci bilirkişi raporunda, davacının, davalı K. Gıda Petrol Ürünleri Hayvancılık Ticaret ve Yatırım A.Ş.'ye şirket temsilcisi olduğu dosyadan ve dosya ekinde yer alan Sermaye Piyasası Kurulu Denetleme Dairesi'nin 09.04.2001 tarihli raporunun 45. sayfasından anlaşılan dava dışı Muammer Kurt aracılığıyla 29.09.2000 tarihinde 20.000 DM yatırdığının düşünüldüğü, davacının muhtemel para yatırma tarihi nazara alındığında, davalı şirkete TTK m.409/III, SPK. m.l l/I, 7/III hükümleri uyarınca hamiline yazılı hisse senedi sahibi olarak iştirak etmesinin söz konusu olamayacağı, hamiline yazılı hisse senedi verildiğine ilişkin iddianın herhangi bir geçerlik taşımadığı, zira dosya içerisinde yer alan tarihler nazara alındığında esas sözleşmesi muvacehesinde TK m. 409 hükmüne istinaden davalı K. Holding A.Ş.'nin hamiline yazılı hisse senedi ihraç imkanının bulunmadığı bir dönemde şirkete ödeme yapıldığının anlaşıldığı, şirkete ait bir pay sahipleri defterinin bulunduğu, bunlardan Konya Üçüncü Noterliğimden 03.09.1998 tarih ve 40238 yevmiye numarası ile onaylı 1998 Takvim Yılı Ortaklar Pay Defterinin mevcudiyetinin verilen yetki belgesi çerçevesinde 2008/10 Esas sayılı dosyaya ilişkin olarak tanzim edilen bilirkişi raporu kapsamında Konya Ticaret Sicil Memurluğunda yapılan incelemede tespit edildiği, anonim şirketlere para verilmesinin kural olarak ortak olma amacıyla gerçekleştiği, davacının şirkete ortak olma kasdıyla para yatırıldığı sonucuna ulaşıldığında bunun şirkette herhangi bir şekilde kayıt altına alınmamış olmasının önem arzetmediği, maddi anlamda pay sahipliği sıfatının ortak olma saikiyle şirkete para yatırıldığı anda gerçekleştiğinin düşünülebileceği, davacının şirkete ortak olma kastıyla para yatırmadığı yönünde bir kanaate ulaşıldığı takdirde ise ödenen miktarın faiziyle birlikte davacıya iade edilmesi gerekebileceği belirtilmiştir. Alınan ikinci bilirkişi raporuyla ise; şirket kayıtlarında davacı adına herhangi bir tahsilat kaydı olmadığı ve davacının şirket ortakları arasında adının bulunmadığı, “Teslim Tesellüm Makbuzu” adlı belge şirketin kaşesini ve şirketi temsile yetkili kimsenin eli ile atılmış ıslak imzasını taşımadığından bu belgeye itibar edilerek dava konusu paranın davalı şirkete verildiğinin kabul edilemeyeceği, davalı şirketin ortaklık durumunu ikincil kayıtlar tutmak suretiyle takip edip etmediğine ilişkin somut bir belgeye rastlanmadığı, davalı şirket yöneticileri hakkında açılan ceza dosyalarında kesinleşmiş bir ceza hükmü olmadığından hukuk hakimini bağlamayacağı, davacının davalıya para ödediğini muteber delillerle ispatlayamadığı ifade edilmiştir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş ise de, dosya içindeki SPK raporlarından davalı şirket ve yöneticileri tarafından çok sayıda kişiden para toplandığı, hisse senetlerinin izinsiz halka arz edildiği, muhasebe kayıtlarında gerçeğe aykırı kayıtlar bulunduğu, şirket tarafından gerçek kayıtların yanında ayrı bir hesapta ikincil kayıtların tutulduğu anlaşılmaktadır.Bu itibarla mahkemece, davalı şirketin yöneticileri hakkındaki ceza dosyaları, bu dosyalardaki rapor ve tanık beyanları ve özellikle SPK raporlarında yer alan davalı şirket tarafından para toplanan kişilere ilişkin listelerde davacı adının olup olmadığının, yine 09.04.2001 tarihli SPK raporunun 45. sayfasında yer verilen bir kısım hisse senetleri tahsilat makbuzları ve devir ferağlarının M. K.temsilcisine teslim edildiğine dair yazı ve bu belgenin teslim alan kısmında ismi geçen M. K.'un imzasını taşıdığı da nazara alınarak dava konusu “Teslim Tesellüm Makbuzu” başlıklı belgedeki teslim alan sıfatıyla isim ve imzası bulunan M. K.'un davalı şirket temsilcisi olup olmadığının; yine yönetim kurulu başkan ve üyelerinin sorumluluklarının bulunup bulunmadığının belirlenerek oluşacak sonuç çerçevesinde davalıların hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi gerekirken, iddia edilen ödemenin davalı şirkete yapıldığının ispat edilemediği, zira ödeme yapıldığına ilişkin belgede ismi geçen kişinin davalı şirket yetkilisi olmadığı gibi şirket çalışanı olduğunun da ispat edilemediği, davalı şirket yetkilisi ve çalışanı olduğu ispat edilemeyen bir kişiden alındığı iddia edilen bir ödeme belgesinden şirketin sorumluluğuna gidilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 22.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.