Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10932 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 15930 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : YOZGAT 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 31/01/2013NUMARASI : 2010/507-2013/218Taraflar arasında görülen davada Yozgat 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 31/01/2013 tarih ve 2010/507-2013/218 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, davalının müvekkili tarafından para yatırılması durumunda istediği zaman tamamını geri alabileceğini ve yüksek faiz uygulaması olduğunu belirterek para tahsil edildiğini, bu hususun TBMM, MASAK ve SPK tarafından hazırlanan raporlarla defalarca ortaya konduğunu, müvekkilinden de bu garantilerle şirket temsilcileri tarafından belge ile para tahsil edildiğini, müvekkilinin defalarca istemesine rağmen parasını geri alamadığını, bu nedenle sorumlu davalılar hakkında dava açmak zorunda kaldığını, davalıların bu paranın iadesinden sorumlu olduklarını, davalılarca Borçlar Kanunu, TTK ve SPK mevzuatının ihlal edildiğini ileri sürerek,150.000 Euro'nun ödeme tarihi olan 15/08/2000 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili,davacının müvekkili şirketin ortaklarından olduğunu, TTK'nın 405/2 maddesi gereğince anonim şirket ortakları şirkete sermaye olarak verdikleri parayı geri isteyemeyecekleri hususunun sabit olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, davacının davalı Y.. A..'de nominal değeri 500 DM' den 600 paya ait hisse devir senedinin olduğu, davacıdan 600 pay karşılığı 300.000 DM para tahsil edildiği ancak davalı şirket kayıtlarında 223 payın devrine ilişkin şerh olduğu ve iş bu 223 payın davacı adına şirkette temsil edilmediği, davalı şirketin davacının 223 payının devrini kanıtlamasının gerektiği ancak kanıtlayamadığı, dolayısıyla 223 pay karşılığına denk gelen hisse senedinin davacıya verilmediği, bu hisselerin davacı tarafından devredildiğine dair bir delilin de bulunmadığı, bu nedenle davacıdan 223 x 500DM = 111.500 DM fazla para alındığı,fazladan alınan kısmın davalıdan tahsiline karar vermek gerektiği, ancak davacının fazlaya ilişkin talebi olarak değerlendirilen davalı Y.. A..'de bulunan .. hissesine ilişkin yapılan incelemede, davacının davalı şirkette ortaklık sıfatını kazandığının bilirkişi kurulu raporu ve ek raporları ile sabit olduğu, 6103 Sayılı Yasa' nın 2. maddesine göre davacının davalı Y.. A..'de ortaklığını 15/08/2000 tarihinde hisse devri almak yoluyla kazandığı ve bu tarihte yürürlükte olan 6762 Sayılı Kanunun uygulanacağı ve 6762 Sayılı TTK'nın 405/2 maddesinin "pay sahipleri sermaye olarak şirkete verdiklerini geri isteyemezler; tasfiye payına mütaallik hakları mahfuzdur" şeklinde olduğu ve bu şekilde kanun sermaye şirketlerinde sermaye olarak şirkete verilenin istenemeyeceğinin hüküm altına alındığı, TTK'nın anonim şirketler ve pay sahiplerine ilişkin hükümleri karşısında davacının talebi yerinde olmadığı, bir an davacının davalı şirketten usulünce hissedar yapılmadığı ve ortaklığının geçerli olmadığı düşünülse bile bu kez eylemin haksız fiil niteliğinde olup; haksız fiil sorumluluğunun düşünülebileceği ancak davacının hisse devir ve kabul sözleşmesine göre davalı şirkete 18/05/2000 tarihinde hissedar olduğu, haksız fiil tarihinin de bu tarih olacağı ve davalılar vekilinin de cevap dilekçesinde süresinde zamanaşımı ilk itirazında bulunduğu, davalılar hakkında dolandırıcılık veya başka bir eylem teşkil edebilecek olan haksız fiil sorumluluğundan dolayı yapılmış herhangi bir ceza soruşturması ve kovuşturmasının da olmadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 57.009 Euro'nun 15/08/2000 ödeme tarihinden itibaren işleyecek 3095 Sayılı Yasa'nın 3678 Sayılı kanunla eklenen 4/A maddesine göre Devlet Bankalarının o yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı ile birlikte davalı şirketten tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.1- Dava, geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tesbiti, hukuka aykırı şekilde kurulan yatırım ilişkisinin hükümsüzlüğü ve davalılar tarafından tahsil edilen paranın istirdadına ilişkin olup mahkemece yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulü kısmen reddine karar verilmiştir. Davacı taraf, davalının yüksek faiz verileceği ve her istenildiği an geri ödeneceği garantisiyle kendisinden para alındığını, mevzuata uygun bir biçimde davalı şirkete ortak olunmadığını, geçerli bir ortaklık ilişkisinin kurulmadığını ileri sürdüğüne göre evvelemirde davacının davalı şirkete gerçekten ortak olup olmadığının tesbiti gerekmektedir. Mahkemece, bu hususun tesbiti için bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilerek bilirkişilere davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarını inceleme yetkisi verilmiş ise de bilirkişi kurulu raporlarında, davalı şirkete ait pay defterleri, mali tabloları ve genel kurul tutanaklarının incelemeye sunulduğunu beyanla davacının ortaklar pay defterinde kaydı bulunduğundan bahisle pay senedi devralmak suretiyle ortak olduğunu bildirmişlerdir. Oysa, davalı şirketin resmi kayıtlardan ayrı olarak ikincil kayıtlar tuttuğunun belirtildiği SPK raporlarının mevcut olduğu Dairemizden geçen emsal dosyalardan bilinmekte olup bilirkişi incelemesine sunulan pay defterindeki kayıtların gerçeği yansıtıp yansıtmadığı belli değildir. Davacının dayandığı Hisse Senedi Devir ve Kabul Sözleşmesi'ne göre davacı söz konusu hisseleri Y.. AŞ'den devralmış olup bilirkişi kurulu bu yönden bir inceleme yapmamış, davacının devir aldığı bu payların davalı şirketin sermayesi içinde temsil edilip edilmediği, hisse devreden bu şirketin devir tarihi itibariyle hisselerini devrettiği şirketin ortağı olup olmadığı üzerinde durulmamıştır. Bu durumda, öncelikle davacının sahih bir şekilde davalı şirkete ortak olup olmadığının belirlenmesi gerektiğinden mahkemece bilirkişi kuruluna davalının tüm ticari defter ve kayıtları ve ayrıca hisse devir tarihinden dava tarihine kadar davalı şirketin yapmış olduğu genel kurullara ait tutanaklar ve hazirun cetvelleri incelettirilmek suretiyle davacıya verilen hisse senedinin bir değerinin bulunup bulunmadığı, bu hisselerin davalı şirketin sermayesinde temsil edilip edilmediği, davacının hisse devir aldığı şirketin devir tarihi itibariyle davalı şirkette ortak olup olmadığı, genel kurullarda sermayenin ne şekilde temsil edildiği hususları açıklığa kavuşturulmalı ve bu inceleme sonucunda davacının ortaklığının sahih olmadığı, pay defterindeki kaydın diğer kayıtlarla örtüşmediği anlaşıldığı taktirde bu aşamadan sonra davacının zararından davalıların haksız fiil hükümleri uyarınca sorumluluklarının bulunup bulunmadığı üzerinde durularak davalının hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi suretiyle oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar vermek gerekirken yazılı şekilde eksik incelemeye ve yetersiz bilirkişi raporuna dayalı olarak karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle mümeyyiz taraflar yararına bozulması gerekmiştir.2- Bozma sebep ve şekline göre davacı vekili ve davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, kararın davacı ve davalı taraf yararına BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı ve davalı taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 09/06/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.