Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10856 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 3475 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : ... ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ(TİCARET MAHKEMESİ SIFATIYLA)Taraflar arasında görülen davada ... Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 28/05/2014 tarih ve 2011/575-2014/152 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkilinin davalı Şirket'in kurucu ortağı olduğunu, davalılardan ...'in şirketin ortağı iken almış olduğu usulsüz yetkiye dair mahkeme kararının müvekkilinin temyizi üzerine bozulduğunu ve bozma sonrası verilen kararla anılan davalıya şirket genel kurulunun toplantısını sağlamak üzere izin ve yetki verildiği halde davalı tarafından karar gereğinin yerine getirilmediğini, bu davalı dışındaki diğer davalıların da usulsüz ve yok hükmünde olan 18/04/2003, 25/05/2005, 25/01/2008 tarihlerinde yapılan genel kurullarda davalı Şirket'e ortak seçilen kişiler olup, anılan mahkeme kararı karşısında bu davalıların şirkete ortak olarak alınması dahil yapılan bütün genel kurulların geçersiz olduğunu, en son yapılan ve geçersiz olan genel kuruldan sonra bir daha genel kurul toplantısı yapılmadığından şirketin temsil edilmediğini, bu nedenle şirkete kayyum tayini gerektiğini ayrıca, 25/01/2008 tarihli genel kurul toplantısına ilişkin hazirun cetvelinde divan başkanı ile bakanlık komiserinin imzasının bulunmadığını, şekil şartı olan bu hususların genel kurulun iptali sebebi olduğunu, diğer genel kurul tutanaklarında da benzer eksiklik ve noksanlıkların bulunduğunu, kaldı ki yapılan genel kurul toplantılarında şirket ortağı olan müvekkiline çağrı yapılmadığını, bu itibarla genel kurulların iptali gerektiğini ileri sürerek, şirkete TTK'nın 435 vd. maddeleri uyarınca tedbiren kayyum atanması ile, 18/04/2003, 25/05/2005, 25/01/2008 tarihli genel kurul kararlarının iptalini talep ve dava etmiştir. Bir kısım davalılar vekili, davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, davacının TTK'nın 381. maddesinde sayılı kişilerden olmaması nedeniyle iptal davası açamayacağını, iptal davalarında hak sahibi hissedarlar olan gerçek kişi davalılara husumet yöneltilemeyeceğini, davacının dava konusu 18/04/2003 ve 25/05/2005 tarihli genel kurulların iptali ve kayyum tayini için açtığı dava bulunması nedeniyle derdestlik durumunun mevcut olduğunu, genel kurul toplantılarının ana sözleşme ve TTK hükümlerine uygun olarak yapıldığını, şirketin yönetiminde herhangi bir aksama ya da şirketin idaresiz bırakılmasının da söz konusu olmaması nedeniyle kayyum tayini talebinin de yersiz olduğunu savunarak, davanın usul ve esastan reddini istemiştir. Diğer davalılar, davaya cevap vermemiştir. Mahkemece iddia, savunma, toplanılan deliller, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, iptali talep edilen 18/04/2003, 25/05/2005 ve 25/01/2008 tarihli genel kurul toplantılarında toplantıya çağrı ilanlarının Ticaret Sicil Gazetesi'nde ve yerel gazetelerde yapıldığı, davacı hamiline yazılı pay sahibi olduğundan ve şirkete tebligat için adres bildirmediğinden kendisine toplantının iadeli taahhütlü olarak bildirilmesinin gerekmediği, bu durumda olan pay sahipleri için toplantıya çağrının ilanla yapılmasının yeterli olduğu, toplantıya yapılan çağrıların kanuna ve ana sözleşmeye uygun yapılmasına rağmen davacının toplantılara iştirak etmediği, yapılan çağrıların usulsüz olduğunun ispatlanamadığı, hamiline yazılı pay senedi sahibi olan davacının genel kurulların toplantı günlerinden en geç 1 gün önce bu senetlere zilyet olduğunu ve giriş kartı da aldığını ispatlayamadığı gibi, kendisine taahhütlü posta ile çağrının gönderilmesi için adres bildirdiğini de ispatlayamadığından çağrısı yapılmış olan genel kurul toplantılarına katılma hakkını kullanmayan davacının genel kurulun çağrısız toplandığı yönündeki iddiasının kanıtlanamadığı ve genel kurulların iptalini talep etme hakkına sahip olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.1-Her ne kadar, genel kurul kararlarının iptali istemli olarak şirket ile birlikte gerçek kişi davalılara da husumet yöneltilmek suretiyle işbu dava açılmış ise de, husumetin davalı Şirket'e yöneltilmesi gerekli ve yeterli olup, gerçek kişi davalılar yönünden davanın husumetten reddine karar vermek gerekirken, anılan davalılar yönünden de işin esasına girilerek davanın esastan reddi doğu değil ise de, sonucu itibariyle doğru olan kararın HUMK'nın 437/7. maddesi gereğince gerçek kişi davalılar yönünden açıklanan bu gerekçe ile onanmasına karar vermek gerekmiştir.2- Dava, anonim şirket genel kurul kararlarının iptali istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda özetlenen gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, dava konusu 18/04/2003 tarihli genel kurulu toplantıya 6762 sayılı TTK'nın 367. maddesi gereğince mahkemeye müracaat eden davalı ... çağırmış fakat, bilahare genel kurulu toplantıya çağırmaya izin ve yetki veren karar bozulmuştur. Anonim şirketlerde genel kurulu toplantıya çağırmaya salahiyetli olanlar; yönetim kurulu, denetim kurulu ve ayrıca TTK'nın 367. maddesi gereğince mahkemeden izin alan pay sahipleri olup, davete yetkili olmayanın yapmış olduğu çağrı nedeniyle yapılan genel kurulda alınan kararlar yok hükmündedir. Davacı tarafça, çağrıya dair mahkeme kararının bozulduğu ve 18/04/2003 tarihli kararın bu nedenle yoklukla malul olduğu iddia edilmiş ise de, bundan sonraki tarihlerde yapılan ve dava konusu olan genel kurullarda çağrıyı kimin veya kimlerin yaptığı ve bu genel kurula çağrıda ne gibi bir usulsüzlük bulunduğu açıklanmamıştır. Her ne kadar, davacının beyanı mahkemece izin verilen davalı ...'in genel kurulu toplantıya çağırdığı şeklinde anlaşılabilir ise de, mahkemece bu husus üzerinde durulup, 25/05/2005 ve 25/01/2008 tarihli genel kurullarda çağrıyı kimin yaptığı, 18/04/2003 tarihli genel kurulda seçilen yönetim kurulu tarafından mı, yoksa davalı .... tarafından mı yapıldığı hususu incelenmemiştir. Bu durumda, yetkisiz kimselerin daveti üzerine toplanan genel kurulda alınan kararların TTK'nın 370. maddesindeki halin gerçekleşmemiş olması koşuluyla yoklukla malul olduğu gözetilmek suretiyle dava konusu edilen her üç genel kurul kararı da bu doğrultuda incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar vermek gerekirken, yazılı olduğu şekilde ve eksik incelemeye dayalı olarak hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile sonucu itibariyle doğru olan hükmün gerçek kişi davalılar yönünden değişik gerekçe ile ONANMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 21/10/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.