MAHKEMESİ : İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 16/12/2014NUMARASI : 2013/157-2014/309Taraflar arasında görülen davada İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 16/12/2014 tarih ve 2013/157-2014/309 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, İtalya menşeili bir şirket olan müvekkilinin 1910 yılından beri ayakkabı, çanta, aksesuar, giyim eşyaları, kozmetik ve benzeri ürünlere ilişkin faaliyet gösterdiğini, müvekkiline ait ürünlerin dünyaca tanınan kişiler tarafından tercih edilip kullanıldığını, müvekkilinin başta Avrupa Birliği ülkeleri olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerinde ve CTM, WİPO ve USPTO nezdinde Baldinini ibareli markayı adına tescil ettirip kullandığını, müvekkili adına Türkiye'de TPE nezdinde tescilli 2006/02317 sayılı Baldinini ibareli markanın bulunduğunu, davalı şirketin müvekkiline ait markanın birebir aynı olan 2008/34825 sayılı markayı TPE nezdinde 9. sınıfta yer alan mallar yönünden adına tescil ettirdiğini, taraf markalarının benzer olması ve müvekkilinin markasının tanınmış marka düzeyinde bulunması nedeniyle davalı markasının 556 sayılı KHK'nın 7/1-b, 8/1-b, 8/4. maddeleri uyarınca hükümsüzlüğüne karar verilmesinin gerektiğini, aynı zamanda müvekkil şirketin kurucularının soyadı olan müvekkil markasının müvekkilinin ticaret unvanının esas unsurunu da teşkil ettiğini, bu ibare üzerinde müvekkilinin öncelik hakkının bulunduğunu, bu nedenle davalı markasının 556 sayılı KHK'nın 8/3 ve 8/5. maddesi uyarınca da hükümsüzlüğüne karar verilmesinin gerektiğini, davalının dünyaca bilinen müvekkil markasının tanınmışlığından faydalanmak amacıyla kötü niyetle adına Baldinini ibareli markayı tescil ettirdiğini, tacir olan davacının bu davranışının basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğüne ve iyi niyet kurallarına da aykırı olduğunu ve haksız rekabet teşkil ettiğini ileri sürerek TPE nezdinde davalı adına tescilli 2008/34825 sayılı Baldinini ibareli markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı adına Tebligat Kanunu'nun 35. maddesi uyarınca Ticaret Sicil Müdürlüğü'nde kayıtlı adresine tebligat yapılmış davalı duruşmalara iştirak etmediği gibi cevap dilekçesi de sunmamıştır.Mahkemece, iddia ve dosya kapsamına göre; taraf markalarının aynı oldukları ancak farklı mallara ilişkin tescilli bulundukları, bu nedenle KHK'nın 8/1-b maddesi anlamında iltibas tehlikesinin bulunmadığı, davacı markasının tanınmış marka statüsünde olduğunun sunulan belgelerle ispatlanamadığı, davacı markasının tanınmış marka kabul edilmesi halinde dahi davalı markasının kullanımının davacı markasının itibarına ve ayırt ediciliğine zarar vermediği, bu kullanım neticesinde davalının haksız kazanç sağladığına ilişkin dosya kapsamında delil bulunmadığı bu nedenle KHK'nın 8/4. maddesi uyarınca da hükümsüzlük koşullarının gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve davacının; dosyaya sunduğu delillerle, davalı markasının tescil başvuru tarihi itibariyle, adına kayıtlı markanın tanınmış marka sayılacağı hususunu ispatlayamamış olmasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir. 2-Ancak; davacı vekilince, davalının marka tescilinde kötü niyetle hareket ettiği iddiasına dayanıldığı gibi uyuşmazlık konusu Baldinini ibaresinin müvekkilinin ticaret unvanının ayırt edici unsurunu oluşturduğu belirtilip 556 sayılı KHK'nın 8/5. maddesine dayalı olarak da hükümsüzlük isteminde bulunulmuştur. Mahkemece gerekçeli kararda davacının bu iddialarına ilişkin bir değerlendirmeye yer verilmediği gibi hüküm fıkrasında da bu konuda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi de isabetsiz olup hükmün bu sebeplerle bozulması gerekmiştir.SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 19/10/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.