Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10689 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 11093 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : SİVAS 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 21/10/2014NUMARASI : 2003/213-2014/447Taraflar arasında görülen davada Sivas 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 21.10.2014 tarih ve 2003/213-2014/447 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi bir kısım davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Asıl ve birleşen davalarda davacılar vekili; Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ile S.. S.. (S. Yatırım San. ve Tic.) A.Ş. arasında 24.04.1998 tarihinde S.Demir Çelik İşletmesi'nin Satışını düzenleyen bir sözleşme imzalandığını, bu sözleşmenin 13. maddesinde işletmenin %5 hissesinin şirket tarafından kapsam içi personele eşit oranda ve bedelsiz dağıtılacağının hükme bağlandığını, davalı şirketin bu güne kadar sözleşme uyarınca hisse dağıtımını gerçekleştirmediğini, ileri sürerek sözleşmenin 13. maddesi hükmü uyarınca müvekkillerine dağıtılması gerekli hisselerin adlarına tescilini talep ve dava etmiş 15/04/2008 tarihli ıslah dilekçesi ile davanın uzamasına sebep teşkil eden pay senedi taleplerinden vazgeçtiklerini, müvekkillerinin %5 payının hisseleri oranında nakit olarak ödenmesine karar verilmesini talep ettiklerini belirtmiştir. Asıl ve birleşen davalarda davalı vekili; davacıların hisse satış sözleşmesi sonrasında kıdem ve ihbar tazminatlarını alarak şirketten ayrıldıklarını, sözleşmenin 13. maddesinin davacılara bu davayı açma hususunda yetki vermediğini savunarak davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; davacıların; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ile S.. S.. A.Ş. arasında imzalanan sözleşmenin tarafı olmadıkları, taleplerine dayanak gösterdikleri sözleşmenin 13. maddesinin 818 sayılı BK'nın 111. maddesinde düzenlenen eksik üçüncü kişi yararına sözleşme niteliğinde bulunduğu, doğrudan doğruya sözleşme uyarınca vaat edilen edimin ifasını talep etme haklarının bulunmadığı, özelleştirme sonrasında iş akitlerinin feshi ile birlikte tazminatlarının ödendiği, sözleşme sonrası kısa süre çalıştırılıp başka kurumlara yerleştirildiği, davacılardan Nilüfer Bahçeci mirasçılarına tebligat çıkartılmasına rağmen davayı takip etmedikleri, diğer davacı F.. K.. tarafından vekilinin azli sonrasında davanın takip edilmediği gerekçesiyle davacılardan N. B. mirasçıları ve F.. K.. tarafından açılan davaların açılmamış sayılmasına, diğer davacıların davalarının reddine karar verilmiştir.Kararı, bir kısım davacılar vekili temyiz etmiştir.Asıl ve birleşen davalar; Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ile dava dışı S.. S.. (S. Yatırım San. ve Tic. A.Ş.) arasında S. Demir Çelik İşletmeleri A.Ş. hisselerinin satışını düzenleyen sözleşmenin 13. maddesi uyarınca bedelsiz dağıtılması öngörülen %5'lik hisseden her bir davacıya isabet edecek pay bedelinin tahsili istemine ilişkin olup mahkemece davacıların aktif dava ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Mülga 818 sayılı BK'nın 111. maddesi uyarınca üçüncü kişi yararına sözleşme düzenlenmesi mümkün olup davalı ile dava dışı Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığı arasında imzalanan sözleşmenin 13. maddesi hükümleri üçüncü kişi yararına sözleşme niteliğindedir. Üçüncü kişi yararına sözleşmelerde kural olarak lehine sözleşme düzenlenen üçüncü kişinin sözleşmede öngörülen edimin ifasını bizzat talep edemeyeceği kabul edilir. Bunun aksine üçüncü kişinin, lehine vaad edilen edimin ifasını talep edebilmesi için bu hususun ya sözleşmede açıkça kayıt altına alınması, ya da tarafların sözleşmede açıklanan iradelerinden bu durumun tespit edilebilmesi veya bu konuda bir örf ve adetin bulunması gereklidir. Somut olayda; davalı ve dava dışı Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığı arasında imzalanan sözleşmede üçüncü kişi konumundaki davacıların sözleşmede öngörülen edimin ifasını bizzat isteyebileceklerine dair açık bir düzenleme bulunmamakla birlikte taahüt edilen edimin yalnız üçüncü kişinin menfaatine bulunması, yapılan özelleştirme sonrasında özelleştirilen şirket çalışanlarının mağdur edilmemesine yönelik taraf iradeleri, örf ve adet, benzer uyuşmazlıklara dair Yargıtay uygulamaları gözetildiğinde davacılar tarafından sözleşmede lehlerine vaad edilen edimin ifasının istenebileceği, yani davacıların aktif dava ehliyetlerinin bulunduğu sonucuna varılmaktadır. Mahkemece bu husus gözetilmeksizin yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle bir kısım davacılar vekilinin temyiz itirazının kabulü ile kararın bir kısım davacılar yararına BOZULMASINA, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz eden bir kısım davacılara iadesine, 19.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.