Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1053 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 15645 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen davada Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 13/06/2014 tarih ve 2010/149-2014/108 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkilinin yurtdışı eğitim danışmanlığı alanında faaliyet gösterdiğini, 1991 yılından beri "..." ibaresini ticari unvanında kullandığını, davalının da aynı sektörde faaliyet gösterdiğini, davalının 2006 yılında "... " markasını tescil ettirdiğini, müvekkilinin markasının tanınmış olduğunu, davalı markasıyla benzer olduğunu, markanın müvekkili tarafından 19 yıldır kullanıldığını, davalının tescilinin kötüniyetli olduğunu, ayrıca davalı markasının "... " olmasına karşın müvekkilinin markası olan "... "i tanıtımlarında kullandığını, bu durumun iltibasa neden olduğunu ileri sürerek, davalının müvekkilinin unvanına vaki tecavüzün ve haksız rekabetin tespitini ve men'ini, davalı markasının hükümsüzlüğünü, 2.000,00 TL maddi, 20.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, müvekkilinin 1996 yılında faaliyetlerine başladığını, müvekkilinin "... " ibaresini markasal olarak kullandığını, ticari sicile tescilli unvanın marka hakkına tecavüz edemeyeceğini, markanın ticari unvanda olduğu şekliyle kullanıldığı, davacının müvekkilinin markasından haberdar olduğunu, uzun süre sessiz kalındığını, müvekkilinin kendi markasına ayırt edicilik kazandırdığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacı markasında "..." ibaresi, davalı markasında ise "... on" ibaresi esas unsurları oluşturduğu, "..." ibaresinin yurt dışı eğitim hizmetleri alanında zayıf marka olduğu, bu nedenle bu işaretin taraflardan birinin tekeline bırakılabilmesinin mümkün olmadığı, davacının sunmuş olduğu delilerin tanınmış marka kabul edilebilmesi için yeterli olmadığı, davalının ticaret unvanının ticari sicile kayıt tarihine kadar geçen süre içerisinde, davacının "..." ibaresini tanınmış hale getirdiği ve davalının bu tanınmışlıktan faydalanmak üzere kendi unvanını kötüniyetle tescil ettirdiği hususunda delil bulunmadığı, davalının tescilli markasını kullanmasının haksız rekabet oluşturmayacağı, aynı hizmet sektöründe faaliyet gösteren davacı ve davalının uzun yıllar boyunca aynı alanda hizmet verdikleri, davacı açısından "sessiz kalma yoluyla hak kaybının" gerçekleştiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. 1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, davalının ticaret unvanını tescil ettirdiği 18.03.1997 tarihinden 13.10.2010 olan dava tarihine kadar uzunca bir süre sessiz kalınması nedeniyle dava hakkını yitirmiş bulunmasına, ayrıca davalı unvanının tescil tarihi itibariyle de somut uyuşmazlıkta 556 sayılı KHK'nın 8/5. maddesine dayanılamayacak olmasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.2-Ancak davacı, ''...'' ibaresi üzerinde marka olarak öncelik hakkına sahip olduğunu, aynı zamanda davalının tescil ettirdiği ''... '' markasını tescil edildiği halinden farklı olarak ''...'' ibaresi şeklinde kullanmak suretiyle kendi markasına tecavüz yoluyla haksız rekabette bulunduğunu iddia etmiştir. Dava konusu hükümsüzlüğü istenen 2006/27592 sayılı ve sicile 09.06.2006 tarihinde tescil edilen davacıya ait ''... '' markasındaki ''...'' ibaresi, markanın asli unsuru niteliğinde bulunmaktadır. Her iki markada da asli unsur olarak yer alan söz konusu ibarenin dava konusu markanın tescilli olduğu eğitim ve öğretim hizmetleri bakımından ortalama tüketici nezdinde iltibas tehlikesine yol açacağının kabulü gerekir. Bu durumda, hükümsüzlük davasının 5 yıllık hak düşürücü sürede açıldığı gözetilerek anılan ibare üzerinde markasal kullanım bakımından öncelik hakkının taraflardan hangisine ait olduğu belirlenmek suretiyle uyuşmazlığın 556 sayılı KHK'nın 8/3 ve 42/1-b maddesi çerçevesinde tartışılması isabetli olmadığı gibi, davalının markasının tescil edildiği halinden farklı olacak bir şekilde ''...'' ibaresinin kullanımına yönelik haksız rekabetin önlenmesine ilişkin talebi bakımından da inceleme ve değerlendirme yapılmaması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacının diğer temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 02.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.