Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1045 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 11962 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : TOKAT SULH HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 30/04/2013NUMARASI : 2012/390-2013/627Hasımsız olarak görülen davada Tokat Sulh Hukuk Mahkemesi’nce verilen 30.04.2013 tarih ve 2012/390-2013/627 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkilinin dava dışı D. A. K. ile olan ticaretinden dolayı dava dışı D. A. K.'dan keşidecisi N. Tarım Hayvancılık San. Tic. A.Ş. olan Ş. Bank T. Şubesi, 31.000 TL bedelli, 31/03/2012 keşide tarihli, ... çek nolu çeki aldığını, müvekkilinin çekin yasal hamili olduğunu ve çeki kaybettiğini ileri sürerek Ş. Bank T. Şubesi'ne ait olan ... çek nolu ve 31.000 TL'lik çekin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre, davacı vekilinin yargılamanın başından beri duruşmaya gelmediği, sürekli mazeret beyan ettiği, sonrasında dosyanın 05/02/213 tarihli 6. celsede takip edilmemesi nedeniyle işlemden kaldırılmasına karar verildiği, davacı vekilince davanın yenilendiği, ancak yenileme sonrasındaki duruşmalara da mazeret beyan edilerek iştirak etmediği, 9 nolu celsede, davacı vekilinin mazeretinin son kez kabulüne karar verildiği, buna rağmen davacı vekilinin 30/04/2013 tarihli 10 nolu celsede de mazeret dilekçesi verdiği ve mazeretini belgelendirmediği gerekçesiyle HMK'nın 320/4 ve 150/6. maddeleri uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dava, kıymetli evrakın zayii nedeniyle iptali istemine ilişkindir.01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren HMK’nın 383. maddesinde çekişmesiz yargı işleri ile ilgili olarak “aksine bir düzenleme bulunmadığı sürece” sulh hukuk mahkemesinin görevli olacağı öngörülmüştür. Bu bağlamda konuya yaklaşıldığında, TTK’nın 563 vd. maddelerinde düzenlenen kıymetli evrakın zayi nedeniyle iptaline ilişkin davaların gerek 1086 sayılı Kanun’un yürürlükte kaldığı süreçteki yargısal uygulama ve gerekse de 6100 sayılı HMK’nın 383/2-e/6 maddesi uyarınca ticaret hukukuna dahil çekişmesiz yargı işi niteliğinde olduğu açıktır. Bu nedenle, ilk bakışta, bu nitelikteki davaların da sulh hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiği ileri sürülebilecektir. Ancak bu nitelikteki davalar ve/veya HMK’da tercih edilmiş tanımıyla işlerin, aynı zamanda TTK’nın 4. ve 5. maddeleri uyarınca ticari dava ve/veya iş niteliğinde bulunduğu da kuşkusuzdur. TTK’nın 4 ve 5. maddesinin özel nitelikte birer usul hükmü niteliğinde bulundukları düşünüldüğünde, bu davalar ve esasen ticaret hukukuna dahil ve mahkemece görülecek olan çekişmesiz yargı işlerinin tümü bakımından görevli mahkemenin tayininde, HMK’nın 383. maddesinde belirtilen hükmün aksine ve özel bir düzenlemenin var olduğu; bu durumda TTK’nın 5. maddesinin başlığı ile birlikte nazara alındığında, ticaret hukukunda yer alan çekişmesiz yargı işleri bakımından asıl görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğu, ticaret mahkemesinin bulunmadığı yerler bakımından ise asliye hukuk mahkemesinin görevli kabul edilmesi gerektiği açıktır. Nitekim, 6100 sayılı HMK ile aynı tarihte kabul edilen 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 757/1. maddesinde bu tür işlerde ticaret mahkemelerinin görevli olduğunun belirtilmiş olması da yasakoyucunun iradesinin belirtilen yönde olduğunun göstergesidir. Bu durumda, mahkemece, görevsizlik kararı verilerek dava dosyasının asliye hukuk mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş olması doğru görülmemiş, mahkeme kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir. 2-Bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle mahkeme kararının BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenle davacı vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 20.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.