Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 10401 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 14181 - Esas Yıl 2014
MAHKEMESİ : ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 19/03/2014NUMARASI : 2012/130-2014/134Taraflar arasında görülen davada Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 19/03/2014 tarih ve 2012/130-2014/134 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 13/10/2015 günü hazır bulunan davacı vekili Av. C. Ba. ile davalı vekili Av. Z.. Ç.. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkili ile davalının Cezayir'de kurulu şirketin %33 hisseye sahip ortakları olduklarını, müvekkilinin 2010 yılı Temmuz ayına kadar bu şirketin müdürlüğünü yaptığını, müvekkilinin, müdürlük yaptığı dönemde Türkiye'ye gelişlerinde şirket işlerinin aksamaması için şirketin muhasebe bölümüne imzalı boş kağıtlar bıraktığını, bir şekilde bu imzalı boş kağıtlara ulaştığı düşünülen davalının, bunları bono haline dönüştürdüğünü ve müvekkilini kendisine borçlandırdığını, söz konusu bonoya dayalı olarak davalının müvekkili aleyhine icra takibi başlattığını, oysa müvekkilinin davalıya borcu olmadığı gibi herhangi bir bono da vermediğini, bonodaki imzanın sahte de olabileceğini ileri sürerek, müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, davacının Cezayir'de kurulu şirketin ortağı ve müdürü olduğunu, davacının şirketi kendi çıkarına yönettiğinin diğer şirket ortaklarınca anlaşıldığını, bunun üzerine davacının şirketteki müdürlük görevini bıraktığını ve şirket paralarının iadesi maksadıyla diğer iki ortağa 100.000 TL'lik iki bono vermeyi taahhüt ettiğini, daha sonra da bu bonoları müvekkiline verdiğini, davacının iddialarının doğru olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalının takibe konu ettiği bono altındaki imzanın davacının eli ürünü olduğunun tespit edildiği, davacı tarafça kendisi tarafından boş olarak şirkete bırakılan belgenin davalı tarafından doldurulduğu ileri sürülmüş ve bu hususun ispatı için tanık deliline dayanılmış ise de bu iddianın ancak yazılı delille kanıtlanabileceği, davacının bu nitelikte bir delile dayanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. 1-Dava, bono nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkin olup mahkemece, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.Dava ve karar tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK'nun 186. maddesinde mahkemenin, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olunacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet edeceği ve taraflara çıkartılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususunun bildirileceği düzenlenmiştir. Anayasa'nın 36. maddesine göre herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı merciileri önünde iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Adil yargılanma hakkı, hak arama özgürlüğünün uygulamaya yönelik uzantısı niteliğindedir.Somut uyuşmazlıkta 19.03.2014 tarihli celsede davacı bono üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasını talep etmiş, mahkemece bu konuda ayrıca bir karar verilmeden ve tahkikatın bittiği açıklanarak sözlü yargılama için ayrı bir gün tayin edilmeden davanın reddine karar verilmiştir. 6100 sayılı HMK'nun 186. maddesi hükmüne aykırı olarak tahkikatın bitiminden sonra sözlü yargılama için gün tayin edilip taraflara davetiye çıkartılmadan hüküm kurulması savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olduğundan adil yargılanma hakkı ve hukuki dinlenilme hakkına aykırıdır. Mahkemece bu hususlar nazara alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.2- Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, takdir olunan 1,100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, 13/10/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.