MAHKEMESİ : ANTALYA(KAPATILAN) 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 22/05/2014NUMARASI : 2012/331-2014/208Taraflar arasında görülen davada Antalya(Kapatılan) 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 22/05/2014 tarih ve 2012/331-2014/208 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalı-birleşen davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 13/10/2015 günü hazır bulunan davalı-karşı davacı H.. B.. vekili ve davalı-karşı davacı vekili Av. E.. Ö.. ile davacı-karşı davalı vekili Av. P. Ö. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkili ile davalının dava dışı limited şirketin ortakları olduklarını, söz konusu şirketin kullandığı bir kısım ticari kredilere müvekkilinin ve davalının müteselsilen kefalet verdiklerini, yine şirket adına çekler tanzim edilerek satıcılara verildiğini, şirketin bu kredileri ve çekleri ödemede güçlüğe düştüğünü, müvekkilinin şirket hesabına borç olarak kaydedilmesi suretiyle şirketin söz konusu borçlarını ödediğini, bu şekilde toplam yapılan ödemenin 502.076,30 TL'ye ulaştığını, davalı tarafından müvekkiline verilen 11.04.2012 tarihli taahhütname başlıklı belgede, şirket ortaklarınca şirketin borçlarının ödenmesi halinde davalının şirket hissesi oranına tekabül edecek kısmı ödemeyi tahhüt ettiğini ileri sürerek, 225.934,33 TL'nin avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, davacının, tarafların ortağı olduğu dava dışı şirketin müdürü olduğunu, şirketin tüm faaliyetlerini kendisinin yürüttüğünü, dolayısıyla şirket borçlarından da davacının sorumlu bulunduğunu, davacının dayandığı 11.04.2012 tarihli belgenin mücerret borç ikrarını içeren bir belge veya kambiyo senedi olmadığını savunarak, davanın reddini istemiş, birleşen davada ise şirketin müdürü olan asıl dava davacısının şirketi zarara uğrattığını, davacının neden olduğu zararın şirkete verdiği borçtan mahsubunun gerektiğini ileri sürerek, davalının neden olduğu zararın tespiti ile bu miktarın davacının şirketten olan alacağından mahsup edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Birleşen davada davalı vekili, davacının işbu davada aktif dava ehliyetinin bulunmadığını, ayrıca davanın açılmasına hukuki yararın da olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalı tarafça imzalanan 11.04.2014 tarihli belgede, davalının, diğer şirket ortaklarının ödedikleri veya ödeyebilecekleri şirketin her türlü borcundan, şirket hissesine tekabül edecek bedeli tekeffül ve taahhüt ettiği, davacının, şirketin borçları için 502.076,30 TL tutarında ödeme yaptığı, bu ödemenin şirket kayıtlarında davacı ortağa olan borçlar olarak kayıtlı bulunduğu, şirket borçlarının ödenmesi için davacının kişisel hesabından şirket hesaplarına para aktarılmasının, şirket ile davacı arasında karz ilişkisi olarak değerlendirilmesi gerektiği, yukarıda değinilen belge gereğince bu miktardan, davalının şirketteki hisse oranına tekabül eden kısmından davalının sorumlu bulunduğu, birleşen dava yönünden ise, davanın ilk hali ile sorumluluk davası niteliğinde olduğu, böyle bir davanın şirket tarafından açılabileceği, şirket ortağının şirket zararı için tek başına dava açma ehliyetinin bulunmadığı, ıslah edilmiş hali ile de birleşen davalının şirkete olan borçlarının birleşen davacının ortaklık payına karşılık gelen kısmının, birleşen davalının alacağından mahsubunun talep edildiği, şirketin tasfiyesi gerçekleşip ortakların tasfiye payı alacağı tespit edilmeden davacının söz konusu mahsup iddiasının değerlendirilemeyeceği gerekçesiyle asıl davanın kabulü ile 225.934,33 TL'nin avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, birleşen davanın ise reddine karar verilmiştir.Kararı, davalı birleşen davacı vekili temyiz etmiştir. 1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, tarafların ortağı olduğu limited şirketin borçlu durumda bulunmasının, başlı başına birleşen davalı şirket yöneticisinin sorumluluğunu gerektiren bir hal olmamasına göre davalı birleşen davacı vekilinin birleşen davaya yönelik tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.2-Asıl davaya yönelik temyiz itirazlarına gelince; Dava, dava dışı limited şirketin, davacı tarafça ödendiği iddia olunan borçlarının, şirketteki payı oranında davalıdan tahsili istemine ilişkin olup yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere davacı, davalının verdiği taahhütname ile şirket ortaklarınca ödenecek şirket borçlarından payına düşen kısmı ödemeyi taahhüt ettiğini ileri sürmüş, mahkemece de yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiştir.Bir sermaye şirketi türü olan limited şirketlerde ortaklar açısından kural olarak sınırlı sorumluluk ilkesi geçerli olup, ortağın asıl borcu, taahhüt ettiği sermayeyi ödemektir. Sermaye borcunu tam olarak yerine getiren ortağın sorumluluğu sona ermektedir. Türk Hukukunda ortaklar, limited şirketin borçlarından şahsen sorumlu değildirler. Somut olayda da, davalı şirket ortağı olduğundan kural olarak şirket borçlarından dolayı bir sorumluluğu bulunmamaktadır. Ancak, davalı dosyada mevcut 11.04.2012 tarihli muvafakatname-taahhütname başlıklı belgeyi imzalamış olup bu belgede belirtilen şartlar çerçevesinde davalının sorumluluğuna gitmek mümkün bulunmaktadır. Anılan belgede, “... diğer şirket hissedarlarının ödedikleri veya ödeyebilecekleri şirketimizin her türlü borç ödemelerine ait şirket hisse oranıma tekabül edecek paya ilişkin bedeli de tasfiye halini beklemeksizin ilk talep anında karşılamak üzere yasal düzenlemelerle ve hususi olarak tekeffül ve taahhüt etmiş olmakla ...” denilerek, diğer şirket ortaklarınca ödenen şirketin her türlü borcundan davalının hissesi oranında sorumlu olduğu kabul edilmiştir. O halde uyuşmazlık, davacı tarafından ödenen ve işbu davanın konusu edilen paranın, yukarıda anılan taahhüt kapsamında olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Dava dilekçesinde, davacının şirket hesabına borç olarak kaydedilmesi suretiyle şirket borcunu ödediği belirtilmiş, dosyada mübrez 12.02.2013 tarihli bilirkişi raporunda da, davacının banka hesabından dava dışı şirketin banka hesabına aktarılmak suretiyle şirket borçlarının ödendiği, bu ödemelerin dava dışı şirketin ticari defterlerinde, “Ortak E.. S..'na borçlar” hesabına alacak kaydedildiği ve davacının şirketten alacaklı bulunduğu açıklanmıştır. Esasen mahkemece de,davacı ile dava dışı şirket arasındaki ilişki karz ilişkisi olarak kabul edilmiştir. Bu durumda mahkemece, davacının, davalının da ortağı bulunduğu dava dışı şirkete borç verdiği, şirketin ise bu parayla kendi borçlarını ödediği, diğer bir deyişle davacı ortağın doğrudan doğruya ödediği bir şirket borcunun bulunmadığı ve davacının şirkete verdiği borç paranın da davacı tarafça dayanılan 11.04.2012 tarihli taahhütname kapsamında kalmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde yanılgılı değerlendirme ile hüküm tesisi doğru olmamış, hükmün bu nedenle davalı yararına bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan sebeplerle birleşen davaya yönelik davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle birleşen davada kurulan hükmün ONANMASINA, (2) no1u bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin asıl davaya yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile asıl davada verilen kararın davalı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100 TL vekalet ücretinin her bir yandan alınarak yek diğerine verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 13/10/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.