Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10397 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 13613 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : ... ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen davada .... Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 30/01/2014 tarih ve 2012/166-2014/84 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 13/10/2015 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davalılar vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacılar vekili, davalıların her istendiği an geri ödeneceği ve yatırılan paralar karşılığı yüksek faiz verileceği garantisiyle binlerce kişiden para topladıklarını, bu kapsamda müvekkillerinin murisi ...'den de hisse senedi devir ve kabul sözleşmesi başlıklı belge karşılığında para alındığını, ancak müvekkillerince istenilmesine rağmen alınan paranın geri ödenmediğini, davalıların eylemlerinin hukuki dayanağının bulunmadığını, ..., ... Kanunu ve ... hükümlerinin ihlal edildiğini, anılan kanunlar uyarınca müvekkillerin murisinin şirket ortağı yapılmasının mümkün bulunmadığını, şirket yönetim kurulu üyelerinin yürütülen bu faaliyetler nedeniyle defalarca yargılandıklarını ve mahkum edildiklerini, yapılan bu yargılamalar neticesinde şirket defterlerinde bulunan kayıtların gerçeği yansıtmadığının tespit edildiğini, TTK'nın 336. maddesi uyarınca davalı ...'ın da ortaya çıkan zarardan sorumlu olduğunu ileri sürerek, geçerli bir ortaklık ilişkisinin bulunmadığının tespitine, kurulan yatırım ilişkisinin hükümsüzlüğüne, 38.219 EURO karşılığı 90.735,72 TL'nin faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili, davacıların murisinin müvekkili şirketin ortağı olduğunu, bu ortaklığın mevzuata uygun geçerli bir ortaklık niteliğinde bulunduğunu, müvekkili şirketin ... kaydında olan, bu kurul ve diğer ilgili tüm resmi makamlar ile özel denetçiler tarafından faaliyetleri denetlenen çok ortaklı halka açık anonim şirket olduğunu, TTK'nın 329. ve 405. maddeleri gereğince anonim şirket ortaklarının sermaye olarak şirkete verdiklerini geri isteyemeyeceklerini, müvekkili şirketin tasfiye halinde olmadığını, zamanaşımı süresinin dolduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir../..Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, taleple yapılan pay devir işleminin kanuna ve ortaklık ana sözleşmesine aykırılık teşkil etmediği, ortaklık defterlerinin ve genel kurul toplantılarının usulünce olduğu, davacıların murisinin hileli davranışlarla aldatıldığını tespite elverişli somut deliller bulunmadığı, bu nedenle de davacıların murisinin ortaklığın yetkili temsilcilerince yanıltıldığını veya yanlış yönlendirildiğini kabule olanak bulunmadığı, ortaklığın pay kazanımını benimseyerek karar gereğini yerine getirdiği, dosyada mevcut ... raporlarının da tek başına davacıların iddialarını ispata elverişli bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir.Dava, geçerli çekikle ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti, hukuka aykırı şekilde kurutan yatırım ilişkisinin hükümsüzlüğü ve davalılar tarafından tahsil edilen paranın istirdadı istemine ilişkin olup mahkemece yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.Dairemizden geçen emsal dosyalardan anlaşılacağı üzere, davalı şirket hakkında düzenlenen ... raporlarında, hisse senetlerinin izinsiz halka aız edildiği, sermaye artırım kaıan verilmesine ilişkin genel kurul toplamışından önce halka arz işlemine başlandığı. ... 'leri Liralından yasal kayıtlara aktarılması zorunlu hususların yerine getirilmediği. muhasebe kayıtlarında gerçeğe aykırı kayıtlar bulunduğu, kâr ve zarar kalemlerinin gerçeği yansıtmaktan uzak olduğu, hisse devir sözleşmelerinde bazı kişilerin ortaklık pay defterinde gözükmediği, kanun dışı yollardan para toplandığı belirtilmiş, hu kapsamda içinde davalı şirket yöneticisinin de bulunduğu sanıklar hakkında .... Asliye Ceza Mahkeınesi’nin 2006/253 Esas sayılı davasında ihraç edilecek hisse senetlerinin ...'ya kaydettirilmesi aşaması tamamlanmadan halka işlemine başlandığı, pay bedellerinin usulsüz tahsil edildiği belirlenerek mahkumiyet kararı verilmiş. Yargıtay 7. Ceza Dairesi'nin 13.06.2007 tarihli ilamı ile onanmış. .... Asliye Ceza Mahkemesi nin 2006/121 Esas sayılı dosyasında ...'dan izin alınmadan hisse senetleriyle ilgili aracılık faaliyetinde bulunulduğu iddiasıyla dava açılmış, sanıklar hakkında verilen mahkumiyet kararlan Yargıtay 7. Ceza Dairesi'nin ilamı ile zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmış, yine usulüne uygun olarak defterlerin tutulmaması nedeniyle davalı şirket yöneticisi hakkında mahkumiyet kararı verildiği anlaşılmıştır.Taraflar arasında geçerli bir sözleşmenin kurulabilmesi için sözleşme ehliyeti, hukuka, ahlaka, adaba uygunluk, ila imkansızlığının bulunmaması, irade ile beyan arasında uyum, geçerlilik şeklinin arındığı hallerde bu şekle uygunluk gerekmekle olup, bu unsurlardan birinin eksikliği halinde ortada irade açıklaması bulunmasına rağmen, bu irade bir borç doğurmayacaktır, (Bkz. Prof Dr. Ahmet Kılıçoğlu Borçlar Genel Hukuku Genel Hükümler. 2. baskı. sayfa 50)Mülga 818 sayılı BK'nın 28. madddesine göre hile, diğer tarafla sözleşme yapma düşüncesini uy andıran ya da bu düşünceyi güçlendiren gerçeğe aykırı eylem vc davranışları ifade eder. Hile nedeniyle sözleşmenin geçersiz sayılabilınesi için kişide aldatma kastının bulunması gerekir. Buna göre kişinin ileri sürdüğü ya da açıklanan zorunluluğu bulunmadığı halde susmuş olduğu nitelikler, karşı taralı sözleşme yapmaya ikna etme veya sözleşme düşüncesini pekiştirme amacıyla ortaya konulmuş olmaktadır. Kişi bu eylem vc da ranışlarda bıılunmasaydı diğer tarafın bu sözleşmeyi yapmayacağı bilinç ve düşüncesinde olmalıdır. Aldatma kastında, kişiyi gerçek dışı eylem ve davranışlarda bulunmak suretiyle sözleşme yapmaya ikna etme düşüncesi vardır. Bir başka ifadeyle, sözleşmenin yapılması ile aldatma eylemi arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Hileye uğrayan kişinin iradesi sakatlanmıştır. Bu nedenle sözleşmeyi iptal etme hakkına sahiptir. Sözleşmenin iptali halinde taraftarın aldıklarım iade yükümlülüğü doğacaktır.Somut olayda, mahkemece yazılı gerekçe ile davalı şirket yönünden davanın esastan, diğer davalı Dursun tlyar yönünden ise husumet yokluğundan reddine karar verilmiş ise de, öncelikle davacıların murisinin sahih bir şekilde davalı şirkete ortak olup olmadığının belirlenmesi gerekliğinden mahkemece bilirkişi kuruluna davalının tüm ticari defter ve kayıtları ve ayrıca hisse devir tarihinden dava tarihine kadar davalı şirketin yapmış olduğu genel kurullara ait tutanaklar ve hazirun emelleri incelettirilmek suretiyle davacıların murisine hisse senedi devir ve kabul söyleşmesi başlıklı belge ile satılan hisse senetlerinin bir değerinin bulunup bulunmadığı, bu hisselerin davalı sirkelin sermayesinde temsil edilip edilmediği. hisse satışının davalı şirket ./..kayıtlarında' muhasebeleştirip muhaseheleştirilmediği, genel kurullarda sermayenin ne şekilde temsil edildiği hususlarının yeterince ve denetime elverişli bir şekilde açıklığa kavuşturulması gerektiği açıktır. Bu bağlamda mahkemece davacıların murisinin hisse devraldığı kişinin paylarının davalı şiıkctin sermayesi içinde temsil edilip edilmediği, hisse devreden kişilerin devir tarihi itibariyle hisselerini devreıliği şirketin ortağı olup olmadığı yeterince incelenmediği gibi, davalı şirketin sicil dosyaları tümü ile dosyaya ibraz edilmediğinden belirtilen hususun denetimi de yapılamamıştır.Nitekim, Dairemizden geçen emsal dosyalarda yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda alınan bir başka bilirkişi kurulu raporunda, şirket muhasebe kayıtlarında davacının pay sahibi olduğuna ilişkin bir kayda rastlanmadığı, defterlerin mevcut durumu nazara alındığında pay sahipliği durumunun şirket kayıtlarından tespit edilemeyeceği belirlenmiştir.Bu itibarla, mahkemece bilirkişi kuruluna, davalının tüm Ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yaptırılarak, davalı şirketin hisse satış tarihleri itibariyle sicil dosyalan ile davalı şirket yöneticileri hakkındaki ceza dosyalarının birer suretleri getirtilerek, davacıların murisine satılan hisselerin davalı şirketin sermayesinde temsil edilip edilmediği, davacıların marısmın söz konusu hisseleri salın aldığı tarih itibariyle hisse satışının davalı şirket kayıtlarında muhasebeleşirilip muhasebeleştirilmediği, genel kurullarda sermayenin ne şekilde temsil edildiği hususları açıklığa kavuşturularak, bu inceleme sonucunda davacıların murisinin ortaklığının sahih olmadığı anlaşıldığı taktirde, davacıların kararından davalıların haksız fiil hükümleri uyarınca sorumluluklarının bulunup bulunmadığı üzerinde durularak, haksız fiil, hile ve aldatma olcusunun tespiti yapılırken de yukarıda bahsi geçen ..., ... ve ... raporları, davalı şirketin yöneticileri hakkındaki ceza dosyaları, bu dosyalardaki tanık beyanları da nazara alınarak, her bir davalının hukuki durumu buna göre tayin ve takdir edilerek, sonucuna göre bir karar verilmek gerekirken belirtilen yönler yeterince tartışılmadan düzenlenen bilirkişi kurulu raporuna göre hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.Öte yandan, olay tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK'nın 336. maddesi uyarınca davalı ... hakkındaki davanın pasif husumet yokluğundan yazılı gerckçevlc reddi de doğru değildir, Zira 6762 sayılı TTK'nın 336/5. maddesinde tarif edilen gerek kanunların gerekse sözleşmelerin kendisine yüklediği sair vazifelerin kasten ve ihmal neticesi yapılmaması, TTK'nın 321 son maddesinde de, temsile ve idareye salahiyetli olanların vazifelerini yaptıkları sırada işledikleri haksız fiillerden anonim şirketin sorumlu olacağı hükme bağlandığından davalı ...'ın da davalı şirketlerin yönelim kurulu başkam olarak gerek MK'nın 50. maddesi gerekse de TTK'nın 321/son maddesi uyarınca zarardan sorumlu lululabileceği ve bu nedenle kendisine husumet yöneltilebileceği gözetilmeksizin bu davalı yönünden dahi pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ,: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacılar yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 13/10/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.