Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10312 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 3899 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : NAZİLLİ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 18/11/2014NUMARASI : 2012/47-2014/643Taraflar arasında görülen davada Nazilli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 18/11/2014 tarih ve 2012/47-2014/643 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkili ile dava dışı K. İnş. Tic. Ltd. Şti arasında düzenlenen genel kredi sözleşmesinin davalılarca müşterek borçlu- müteselsil kefil sıfatı ile imzalandığını, kredi borcu ödenmeyince hesabın kat edildiğini, başlatılan icra takibine davalıların "borçlu şirketteki hisselerini devrettikleri, alacaklı ile hiç bir kredi ilişkilerinin bulunmadığı" sebeplerine dayalı olarak itiraz ettiklerini, ipotekli taşınmazların ihale bedellerinin kredi riskini kapatmaya yetmediğini ileri sürerek 21.01.2003 tarihli işletme kredisinden kaynaklanan 184.000 TL kredi alacağının sözleşme temerrüt faizi ve ferileri ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı N.. B.. vekili, davaya konu borcun 21.01.2003 tarihli kredi sözleşmesine ve bu sözleşmeye bağlantılı 14.12.2004 ve 23.12.2004 tarihli limit artırım sözleşmelerine ilişkin olduğu, müvekkilinin 08.02.1999 tarihli ortaklar kurulu kararı ile hissesini devrettiğini, tescilinin de sağlandığını, kredi sözleşmesinde müvekkiline atfedilen imzanın sahte olduğunu, limit artırım sözleşmelerinde ise hiç imzasının bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.Davalı R.T. vekili, sözleşmelerde kefillerin sorumlu oldukları miktarların ayrı ayrı belirtildiğini, limit artırım sözleşmelerindeki imzaların müvekkiline ait olmaması sebebiyle artırımdan sorumlu olmayacağını, müvekkilinin ipotek verdiği taşınmazın satıldığını, taşınmazın müvekkilinin sorumlu olduğu miktarı fazlasıyla karşıladığını savunarak davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, sözleşmedeki imzaların davalı N. B.'e ait olmadığı, davalı R.. T..'ın ise imzaladığı sözleşmeler nedeniyle bankaya 12.780 TL boçlu bulunduğu, davacı vekilinin "bankaya ödeme yapıldığını" beyan etmesi karşısında davalı R. T.'a yönelik davanın konusunun kalmadığı, ancak bilirkişi raporunda belirtildiği gibi R.T.'ın bankaya borcunun 12.780 TL olması nedeniyle bu miktar üzerinden taraflar yararına vekalet ücreti belirlendiği gerekçesiyle davalı N.. B.. yönünden davanın reddine, davalı R.. T.. yönünden yönünden karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm tesis edilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, kredi sözleşmesindeki imzanın davalı N.. B..'e ait olduğunun ispatlanamamış olmasına göre davacı vekilinin davalı N.. B..'e yönelik temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.2- Davalı R.. T..'a ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince, dava, kredi ve kefalet sözleşmesine dayalı alacak istemine ilişkindir. Mahkemece, davalı Raif yönünden davanın konusunun kalmadığı gerekçesiyle anılan davalı yönünden karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm tesis edilmiş, davalının imzaladığı sözleşme nedeniyle 12.780 TL borçlu bulunduğu belirtilerek vekalet ücreti bu doğrultuda belirlenmiştir. Ancak, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, yapılan bir kısım tahsilatlardan sonra 26.03.2014 tarihinde düzenlenen icra dosyası hesabına göre değerlendirme yapılarak anılan miktara ulaşılmıştır. Bu itibarla mahkemece, davalı R.T.'in imzası bulunan kredi ve kefalet sözleşmesi hükümleri, davalının kefalet limiti ve dava konusu kredi ilişkisi için dava tarihine kadar yapılan ödemelerin değerlendirilmesi, dava tarihi itibariyle davalı Raif'in sorumlu olduğu borcun tespit edilmesi ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin buna göre belirlenmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin davalı N.. B..'e yönelik tüm temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 12/10/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.