MAHKEMESİ : LÜLEBURGAZ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 06/09/2012NUMARASI : 2009/377-2012/364Taraflar arasında görülen davada Lüleburgaz 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 06.09.2012 tarih ve 2009/377-2012/364 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi asıl davada davacılar-birleşen davada davalılar vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 30.05.2014 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan asıl davada davacılar-birleşen davada davalılar vekili Av. İ.. D.. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacılar (birleşen davada davalılar) vekili, müvekkili M.. D.. ile davalı arasında bulunan acentelik sözleşmesinin 01.08.2002 tarihinde hiç bir sebep yokken davalı tarafından feshedildiğini, sözleşmenin teminatı olarak verilen teminat mektuplarının paraya çevrildiği halde, davacı T. D. tarafından verilen ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibe girişildiğini ileri sürerek, davalıya hiç bir borçlarının bulunmadığının tespiti ile ipotek kaydının terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiş birleşen davanın reddini istemiştir. Davalı (birleşen davada davacı) vekili, müvekkilince ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takibe borçlunun itirazı üzerine takibin durup, itirazın iptali davası açıldığını, bu davada davacıların hiç bir hukuki yararı bulunmadığını, müvekkilince yapılan tüm işlemlerin hukuka uygun olduğunu belirterek davanın reddini istemiş, birleşen davasında ise, müvekkili tarafından ipotek borçlusu davalı T.D.hakkında girişilen ipoteğin paraya çevrilmesi, davalı M.. D.. hakkında girişilen ilamsız icra takiplerine vaki itirazların iptali ile icra taleplerinin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece, Dairemizin 14.07.2009 tarihli bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yapılan yargılama sonunda; taraflar arasında acentelik sözleşmesinin bulunduğu, her ne kadar davacı taraf davalı sigorta şirketi tarafından sunulan belgelerin gerçeği yansıtmadığını belirtmiş ise de; sigorta şirketi ile aralarındaki anlaşmaya esas dikkate alınabilecek vasıfta başka bir belge sunamadığı, taraflar arasında yapılan 31/05/2000 tarihli acentelik sözleşmesinin 16. maddesi gereğince uyuşmazlık halinde sigorta şirketinin defter, kayıt ve belgelerinin kesin delil olacağının kararlaştırıldığı, Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda alınan bilirkişi raporu doğrultusunda sigorta şirketi alacağının ipotek tutarı olan 60.000 TL'yi aştığı, dolayısıyla asıl dosyanın davacılarının davasının reddine, birleşen dosyanın davacısı sigorta şirketi alacağı bakımından ise işlemiş faiz ile birlikte alacak miktarı hesaplandığında ipoteğin paraya çevrilmesine ilişkin takip dosyası dışında ayrıca 1062,12 TL daha alacağının bulunduğunun hesaplandığı gerekçesiyle, asıl davanın reddine, birleşen davanın kısmen kabulü ile Lüleburgaz 1. İcra Müdürlüğü'nün 2003/1224 sayılı dosyası ile yapmış olduğu icra takibine davalı borçlunun yapmış olduğu itirazın iptaline, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibin devamına, Lüleburgaz 2. İcra Müdürlüğü'nün 2003/1203 sayılı dosyası ile yapmış olduğu icra takibine davalı borçlunun yapmış olduğu itirazın iptaline dair davası 1.062,12 TL asıl alacak açısından sübuta ermekle davalının itirazının iptaline, bu kısım yönünden takibin devamına, bu miktara takip tarihinden itibaren reeskont faizi yürütülmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.Kararı, asıl davada davacılar (birleşen davada davalılar) vekili temyiz etmiştir.Davacılar (birleşen davada davalılar) vekili, müvekkili M.. D.. ile davalı arasında bulunan acentelik sözleşmesinin 01.08.2002 tarihinde hiç bir sebep yokken davalı tarafından feshedildiğini, sözleşmenin teminatı olarak verilen teminat mektuplarının nakde çevrildiği halde, davacı T. D. tarafından verilen ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibe girişildiğini ileri sürerek eldeki davayı açmış, mahkemece, Dairemiz tarafından verilen bozma kararına uyulmasına karar verilerek yapılan yargılama sonunda, yukarıda değinilen gerekçeyle, asıl davanın reddine, birleşen davanın ise kabulüne karar verilmiştir.Dairemiz bozma kararında; taraflar arasında düzenlenen acentelik sözleşmesi kapsamında davacı tarafından davalı sigorta şirketinin fesih tarihi sonrasında vade tarihi gelecek olan primlerin de talep edildiğinin iddia edildiği ancak mahkemece bu doğrultuda herhangi bir inceleme ve değerlendirme yapılmadığı hususlarına yer verilmiştir. Dairemiz yerleşik uygulaması gereğince, her ne kadar sigorta şirketlerinin defter ve kayıtları, taraflar arasındaki uyuşmazlıklarda münhasır delil mahiyetinde olsa da, davacı ya da davalı konumundaki acentelerin, yargılama sırasında ödeme belgeleri sunmaları ve talep edilen sigorta şirketi alacaklarının iddia edilen miktarda olmadığına yönelik yazılı kanıt ileri sürmeleri mümkündür. Bu kapsamda, bozma kararı ile birlikte davacı M.. D.. ile davalı sigorta şirketi arasında düzenlenen acentelik sözleşmesi uyarınca, davacının borcunun talep edilen miktarda olmadığı yönündeki iddialarının tespitinin gerektiği bildirilmiş, mahkemece Dairemiz bozma kararına uyulmakla davacılar yararına bu yönünden usuli kazanılmış hak doğmuştur. Nitekim, davacı M.. D.. vekili tarafından, acentelik sözleşmesinin feshinden sonra vade tarihi gelen poliçelere ilişkin olarak detaylı bilgi verilmiş, buna karşın mahkemece bozma kararına uyulmasına rağmen bozma ilamının gereği yerine getirilmemiştir. Bozma kararı sonrasında alınan bilirkişi raporlarının davalı sigorta şirketi tarafından sunulan kayıt ve belgeler üzerinden tanzim edildiği, davacılar vekili tarafından sunulan listeye ilişkin herhangi bir değerlendirme yapılmadığı, davalı sigorta şirketinin defterlerinin incelenmediği ve söz konusu iddia üzerinde durulmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece, davacı sigorta şirketinin ticari defterleri ile taraflar arasındaki ilişkiye yönelik kayıtlar içeren rejisto defterleri incelenmek suretiyle, davacı M.. D.. tarafından ileri sürülen ve detayları bildirilen poliçelere ilişkin değerlendirme yapılmak suretiyle sonuca gidilmesi gerekirken, sigorta şirketi kayıtlarının esas alındığından bahisle, bozma gerekleri yerine getirilmeksizin hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacılar (birleşen davada davalılar) vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacılar (birleşen davada davalılar) yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin asıl davada davalı-birleşen davada davacıdan alınarak asıl davada davacılar-birleşen davada davalılara verilmesine, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz eden asıl davada davacılar-birleşen davada davalılara iadesine, 30.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.