Taraflar arasında görülen davada Sarayköy Asliye Hukuk Mahkemesi'nce verilen 27.04.2005 tarih ve 2004/389-2005/325 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: Davacı vekili, davalı kooperatif üyesi olan müvekkilinin, yönetim kurulunun 28.05.1998 tarihli kararı ile ihraç edildiğini, çıkarma kararının usulüne uygun müvekkiline tebliğ edilmediğini, noterden gönderilen ihtarnamede "şartları bir ay içinde yerine getirmediğiniz takdirde çıkışınız kesinleşmiş sayılacaktır" ibaresinin olduğunu, bu haliyle usulüne uygun çıkarma kararının olmadığını, ileri sürerek, müvekkilinin ortaklıktan çıkarılma kararının iptalini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davanın yasal süresi içinde açılmadığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, dosya kapsamına ve toplanan delillere göre; davalı kooperatif tarafından davacıya noter kanalıyla gönderilen ihtar yazısının çıkış kararı niteliğinde olmadığı gerekçesiyle kooperatif tarafından alınan 28.5.1998 tarih ve 3 sayılı kararın iptaline karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. Dava, davacı hakkında davalı kooperatif yönetim kurulunca alınan ihraç kararının iptaline ilişkin olup, ihraç kararı davacıya 15.06.1998 tarihinde tebliğ edilmiş, dava ise 06.12.2004 tarihinde açılmıştır. 1163 sayılı Yasa'nın 16 ncı maddesi uyarınca iptal davasının 3 aylık hale düşürücü süre içerisinde açılması gerekir. Bu sürenin dolmasından sonra açılan davanın dinlenebilmesi koşulu ise, alınan kararın yok hükmünde olması veya 09.03.1955 gün ve 22/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gerekçesinde belirtildiği üzere objektif iyiniyet kurallarına aykırı olarak davalının hileli hareketleri ile davacıyı hakkını zamanında ileri sürmekten alıkoymuş olması halidir. Dava konusu işlemde alınan kararın yokluğu sonucunu doğuracak bir husus mevcut olmadığı gibi, davacının hakkını zamanında ileri sürmesini engelleyici bir hileli hareket de söz konusu değildir. Her ne kadar davacıya ihraç kararının tebliği hususunda çıkartılan ihtarnameye yönetim kurulu kararında bulunmayan bir husus eklenmiş ve ihraç kararının belirtilen şartların 1 ay içerisinde yerine getirilmemesi halinde kesinleşeceğinden söz edilmiş ise de, bu husus ihraç kararını ortadan kaldıracak bir husus olmayıp, sadece davacıya tanınan bir atifet mehlidir. Davacı bu süre içerisinde borçlarını ödediğini ve taşımacılık faaliyetinde bulunma koşulunun yerine getirdiğini de iddia ve ispat etmiş değildir ve ihtarnamede belirtilen anılan açıklama dava açma hakkının kullanmayı engelleyici hileli bir işlem sayılmaz. Ayrıca ihraç kararının tebliğinden itibaren 6 yıla yakın bir süre içerisinde üyelik koşullarını yerine getirmeyen, kooperatifle irtibatı bulunmayan davacının böyle bir davayı açmasına TMK'nun 2. maddesi de engeldir. Bu itibarla, mahkemece süresinde açılmayan davanın reddine karar verilmek gerekirken, anılan hususlar gözden kaçırılarak yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 09.10.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.