Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9809 - Karar Yıl 2006 / Esas No : 3596 - Esas Yıl 2006





Kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurmak suçundan sanık Ç…….. hakkında Akçadağ Asliye Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonunda, 25.10.2005 tarih ve 2005/174 esas, 2005/160 karar sayısı ile mahkûmiyet kararı verildiği; hükmün üst C.Savcısı ve sanık tarafından süresi içinde temyiz edildiği; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca bozma isteğiyle dava dosyasının tebliğname ekinde 14.03.2006 tarihinde Dairemize gönderildiği anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü;Yapılan duruşmaya, toplanılıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre, yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine ancak; 1-5271 sayılı CMK'nın 232/2-c maddesi uyarınca kararda suçun işlendiği yer ve zaman diliminin gösterilmemesi, 2-Sanık hakkında dairemizce bozulmasına karar verilen 06.04.2004 tarihli ilk hükümle 765 sayılı TCK'nın 404/2 ve 59 maddeleri gereğince verilen 10 ay hapis cezası 647 sayılı Kanunun 4. maddesi uyarınca 3.467.100.000 TL ağır para cezasına çevrilerek aynı kanunun 6. maddesi uyarınca ertelenmiştir. Bozmadan sonra kurulan 25.10.2005 tarihli hükümle ise 5237 sayılı TCK'nin 191. maddesinin 1. ve 2. fıkraları ile 62. maddesi uyarınca 10 ay hapis cezası verilmiş, ayrıca sanık hakkında tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanması öngörülmüştür.Bu iki sonuçtan ilki para cezası, ikincisi hapis cezası olduğu için ilk uygulamanın sanığın lehine olduğu açıktır.5237 sayılı TCK uygulanarak belirlenen hapis cezasının da paraya çevrilmiş olduğu varsayılarak değerlendirme yapıldığında aşağıdaki durumlar ortaya çıkacaktır.765 sayılı TCK'ye göre verilip ertelenen ceza ile ilgili mahkumiyet hükmü, sanık deneme süresi içinde suç işlemediği takdirde; 765 sayılı TCK'nin 95/II ve 5352 sayılı Adli Sicil kanununun geçici 2/2. maddesi gereğince "esasen vaki olmamış" sayılacak ve arşiv kaydının silinmesine karar verilecektir. 5237 sayılı TCK'ye göre verilen ceza, sanık tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gerekerine uygun davrandığı takdirde infaz edilmeyecek, bu konudaki mahkumiyet hükmü adli sicilden silinerek arşiv kaydına alınacak; ancak arşiv kaydı hükümlü ölmedikçe veya kayıt tarihinden itibaren 80 yıl geçmedikçe silinmeyecektir. Gerek 765 ve gerekse 5237 sayılı TCK'ye göre belirlenen cezanın hapis olması durumunda, yukarıda yapılan açıklamalara ek olarak şu sonuçlara ulaşılacaktır: 765 sayılı TCK'ye göre hükmolunan hapis cezası ertelenmiş olan hükümlü, deneme süresi içinde suç işlediği takdirde 5237 sayılı TCK'nin 7/3 ve 51/7. maddeleri uyarınca hapis cezasının "kısmen infazına" da karar verilebilecektir. 5237 sayılı TCK uygulanarak hükmolunan hapis cezası ise, hükümlü tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmadığı takdirde tümüyle infaz edilecektir. Bu karşılaştırmalara göre, 765 sayılı TCK'nın 404/2. maddesi ile 647 sayılı Kanunun 4. ve 6. maddelerine göre yapılan uygulama sanığın lehinedir. 765 sayılı Türk Ceza Kanununun sanığın lehine sonuç verdiği gözetilmeden 5237 sayılı TCK'nin 191/1, 2. maddelerinin uygulanması,3- Kabule göre de; A- 5237 sayılı TCK'nın 191/2. maddesi uyarınca uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi hakkında tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine, kullanmamakla birlikte kullanmak için uyuşturucu yada uyarıcı madde bulunduran hakkında denetimli serbestlik tedbirine hükmolunacağı düzenlenmiş olması karşısında, aşamalardaki ifadelerinde daha önce uyuşturucu madde kullanmadığını ve tadına bakmak için kullanmak amacıyla hazırlayarak bulundurduğunu beyan eden sanık hakkında uyuşturucu veya uyarıcı madde kullandığına ilişkin delil bulunmadığı halde tedaviye hükmedilmesi, B- TCK'nın 191. maddesinin (3), (4) ve (5) numaralı fıkralarında öngörülen kararlar ve işlemler hüküm kesinleştikten sonra infaz aşamasında verilecek kararlar ve yapılacak işlemlerdir. Mahkûmiyet hükmü ile birlikte bu konularda infazı kısıtlayacak bir karar verilmesi doğru değildir. Ancak, bir zorunluluk olmamakla birlikte, sözü edilen konularda sanığın uyarılması mümkündür. Somut olayda, kullanmak için uyuşturucu madde bulunduran sanık hakkında, ceza yaptırımına ek olarak denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verilmesiyle yetinilmesi gerektiği gözetilmeden ve Devlet hastanelerinin denetimli serbestlik tedbirinin uygulanması yönünden herhangi bir yetki veya sorumlulukları bulunmadığı halde 20.07.2005 tarihli Resmi Gazete de yayınlanarak yürürlüğe giren 5402 sayılı "Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanununa" aykırı olarak infazı kısıtlayacak biçimde "5237 sayılı TCK'nın 191/2. maddesi gereğince sanığın halen ikamet etmekte olduğu yerdeki Devlet Hastanesinde şayet burada tam teşekküllü hastane yoksa bu yere en yakın devlet hastanesinde denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına" karar verilmesi, Yasaya aykırı, üst C.Savcısı ve sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün istem gibi BOZULMASINA, 19.07.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.