Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9828 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 4574 - Esas Yıl 2016





Mahkemesi :İş Mahkemesi Dava, 13.02.2009 tarihinde meydana gelen tarfik-iş kazasında vefat eden bir sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirler ile sürekli iş göremez hale gelen bir sigortalıya bağlanan peşin değerli gelirler ve dört sigortalıya yapılan geçici iş göremezlik ödemeleri ile tedavi giderlerinin davalılardan müteselsilen ve rücuan tazmini istemine ilişkindir.Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Hükmün, davacı kurum ile davalılardan ... ve ... avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.A-Tedavi Giderleri bakımından;Yasa koyucu tarafından, 25.02.2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren, 13.02.2011 tarih 6111 sayılı Yasanın 59. maddesi ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98. maddesi değiştirilmiş, anılan değişiklik ile trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın ...arafından karşılanacağı esası getirilmiştir. 6111 sayılı Kanunun, yayımı tarihinde yürürlüğe giren Geçici 1. maddesi ile, bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedelleri, yine...tarafından karşılanacağı belirtilmiştir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 85/1 maddesine göre “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” 91. maddesine göre de “İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” Tedavi giderleri kapsamında, sigorta şirketinin, Güvence Hesabının, sürücünün ve işletenin, zorunlu olarak sigorta teminatına bağlanması nedeniyle yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı Yasa ile getirilen düzenlemenin yürürlüğe girmesi ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. Bu haktan, sigorta sözleşmesinin tarafı olan işleteni ve sürücülerin yararlanması gerekmekte olup, poliçe limiti kapsamında kalan tedavi giderleri nedeniyle sorumlulukları sona erecektir. Sigorta sözleşmesinin sağladığı teminattan yararlanmayanlar bu haktan yararlanamazlar. Ancak, zorunlu sigorta teminat tutarlarını aşan tedavi giderlerinin, zarara sebep olan veya hukuken sorumlu olanlar tarafından karşılanacağı, bu kişiler yönünden poliçe limitini aşan kısım yönünden sorumluğun devam edeceği de kabul edilmelidir.Mahkemece; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki ilkeler uyarınca, tedavi giderleri kapsamında kalan kurum ödemelerinden temyiz eden sigorta şirketinin, işletenin ve sürücünün sorumluluğunun bulunmadığı ve eldeki davanın yasanın yürürlüğe girdiği 25.02.2011 tarihinden sonra açılmış olması karşısında, tedavi giderleri bakımından karar verilmesine yer olmadığına yerine, bu giderler bakımından davanın reddi gerekeceği hususunun dikkate alınmaksızın karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. B-Peşin Değerli Gelirler ve Geçici İş Göremezlik Ödemeleri Bakımından;Davacı Kurumun, kesinleştiği anlaşılan ceza davasına göre, davalılardan Delta Gıda Ltd.Şti.’nin işlettiği 01 BC 347 plakalı ve davalı ... hâkimiyetindeki minibüsün, karşı yönden gelen ve ... idaresindeki 01 PH 142 plakalı araçla çarpışması sonucunda meydana gelen trafik kazasında yaralanan diğer sigortalılara yapılan sosyal sigorta yardımları nedeniyle açtığı eldeki davanın yasal dayanağı olay tarihinde yürürlükte olan 5510 sayılı Kanunun 23, 21/4’üncü maddeleridir.5510 sayılı Kanunun süresinde bildirilmeyen sigortalılıktan doğan sorumluluk bakımından işverenin sorumluluğunu düzenleyen 23’üncü maddesi hükmüne göre; sigortalı çalıştırmaya başlandığının süresi içinde sigortalı işe giriş bildirgesi ile Kuruma bildirilmemesi halinde, bildirgenin sonradan verildiği veya sigortalı çalıştırıldığının Kurumca tespit edildiği tarihten önce iş kazası meslek hastalığı ve hastalık meydana gelmiş ise, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken her türlü masraflar ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri, 21 inci maddenin birinci fıkrasında yazılı sorumluluk halleri aranmaksızın işverene ödettirilecektir.Sözü edilen madde ile işverenin kaçak işçi çalıştırmasının önlemesi amaçlanmış olup, maddenin düzenleniş şeklinden de açıkça anlaşılacağı üzere, 23’üncü maddeye göre işverenin sorumluluğu kusursuz sorumluluk ilkesine dayanır. Anılan Kanunun 21’inci maddesinin dördüncü fıkrası, üçüncü kişinin sorumluluğunu düzenlemekte olup; buna göre, iş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücu edilebilecektir. Üçüncü kişinin rücu alacağından sorumluluğu kusur sorumluluğu esasına dayanır. Bir başka ifadeyle; üçüncü kişi, ancak kusurlu bir hareketinin varlığı halinde rücu alacağından sorumludur. Anlaşılacağı üzere 23. maddelerde işverenin, 21/4. maddelerde üçüncü kişinin rücu alacağından sorumlulukları düzenlenmiş olup bu maddelere göre açılan rücuan tazminat davalarında işveren ile üçüncü kişi arasında müteselsil borçluluk ilişkisi mevcuttur.01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda eksik ve tam teselsül ayırımına son verilmiş, 61. maddede, birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümlerin uygulanacağı, 62. maddede, tazminatın aynı zarardan sorumlu müteselsil borçlular arasında paylaştırılmasında, bütün durum ve koşullar, özellikle onlardan her birine yüklenebilecek kusurun ağırlığı ve yarattıkları tehlikenin yoğunluğunun göz önünde tutulacağı, tazminatın kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişinin, bu fazla ödemesi için, diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip ve zarar görenin haklarına halef olacağı bildirilmiştir. Diğer taraftan, 5510 sayılı Yasanın 23. maddesinde; “Sigortalı çalıştırmaya başlandığının süresi içinde sigortalı işe giriş bildirgesi ile Kuruma bildirilmemesi halinde, bildirgenin sonradan verildiği veya sigortalı çalıştırıldığının Kurumca tespit edildiği tarihten önce meydana gelen iş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık halleri sonucu ilgililerin gelir ve ödenekleri Kurumca ödenir. Yukarıdaki fıkrada belirtilen hallerde, Kurumca yapılan ve ileride yapılması gerekli bulunan her türlü masrafların tutarı ile gelir bağlanırsa bu gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri tutarı, 21 inci maddenin birinci fıkrasında yazılı sorumluluk halleri aranmaksızın, işverene ayrıca ödettirilir.” hükmü öngörülmüş olup, maddenin açık hükmü karşısında; gerçek zarar tavan hesabı yapılması zorunluluğu bulunmamaktadır. Anılan maddeye göre davalı işverenin sorumluluğu kusursuzluk ilkesine dayanmakta olup, zararlandırıcı sigorta olayında işverenin hiç kusuru olmasa bile, şayet sigortalının işe giriş bildirgesi yasal süre içerisinde Kuruma verilmemişse ve zararlandırıcı sigorta olayı bu yasal süreden sonra meydana gelmişse Kurumca yapılan sigorta yardımlarından 23. maddeye göre sorumlu tutulması, bu durumda tarafların kusur oranı gözetilmeksizin belirlenen ilk peşin sermaye değerinden, Borçlar Kanunu’nun 43-44. maddeleri uyarınca sigortalının kusurunun %50'sinden az olmamak üzere hakkaniyet indirimi yapılarak kurum zararının belirlenmesi gerekecektir.Üçüncü kişi konumundaki kusurlu diğer davalılar yönünden sorumluluğun belirlenmesinde ise; 21/4. madde çerçevesinde, sigortalıya bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısına, tüm davalıların kusurları toplamı oranının uygulanması gereği ile tedavi giderleri bakımından yarı oranındaki sınırlamanın bulunmadığı gözetilmeli ve talebi de aşmamak kaydıyla hükmün infazı da mümkün olacak şekilde bir karar verilmelidir.Eldeki davada da, öncelikle tüm sigortalılar bakımından davada 5510 Sayılı Yasanın 23’üncü maddesinin uygulanma olanağı bulunup bulunmadığı, kaçak çalışmanın varlığı araştırılmalı, varlığı halinde peşin değerli gelirler bakımından işveren sorumluluğu belirlenirken tavan hesabı yapılmaksızın anılan madde hükmü çerçevesinde sorumluluğuna hükmedilmeli, üçüncü kişilerin sorumluluğu belirlenirken de sadece peşin değerli gelirler yönünden bir sınırlamanın bulunduğu, geçici iş göremezlik ödemeleri bakımından yarı oranında herhangi bir sınırlamanın bulunmadığı hususları dikkate alınmalı ve tüm davalılar bakımından müteselsil sorumluluk ilkeleri dikkate alınmak suretiyle infaza elverişli şekilde ve taleple bağlı kalınarak bir karar verilmelidir.C-Ödeme iddiası bakımından;Sigorta Şirketlerinin 2918 sayılı Kanun kapsamında poliçeye dayalı akdi sorumluluğu nedeniyle poliçe limitini teşkil eden miktarın sigortalı ya da hak sahiplerine ödediğinin geçerli belgelerle kanıtlanması durumunda;...n mükerrer ödeme ile karşı karşıya bırakılmaması bakımından ödediği miktar kadar sorumlu tutulmaması, yargılama giderleriyle vekâlet ücretinden sorumluluğun da, poliçe limiti kapsamındaki ödeme yükümlülüğüyle orantılı olarak belirlenmesi gerekir.“Sigorta olayına karışan aracın sigortacısı sıfatıyla, zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesinde, sakatlık ve ölüm giderleri yönünden öngörülen kişi başına poliçede yazan limit ile sorumlu olan davalı ... şirketi, ölen ve sürekli iş göremez hale gelen sigortalıların hak sahiplerine ve sigortalıya zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi kapsamında, ödeme yaptığına dair iddiası gözetilerek, mükerrer ödemeye meydan verilmemesi açısından, ödeme yapılıp yapılmadığı, yapılmışsa tarih ve miktarı yönünden dayanağı belgeler de getirtilerek yöntemince araştırıldıktan sonra, poliçe limitinin ödenmesi halinde hakkındaki davanın reddine karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin karar verilmesi hata olup bozma nedenidir.Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O hâlde, davacı kurum ile davalılardan.... ve ... avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hükmü temyiz etmeyen diğer davalı yönünden davacı Kurum lehine oluşan usuli kazanılmış hak gözetilmek üzere karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır.S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davalılardan... ve ...'ya iadesine, 13.06.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.