Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 959 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 22129 - Esas Yıl 2012





....Dava, rücuen tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Hükmün, davacı Kurum ile davalılardan.... avukatları, ... ve ... tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 21. maddesinde iş kazası ve meslek hastalığı, hastalık bakımından işverenin ve üçüncü kişinin sorumluluğu konusunda yeni düzenleme getirilmiş ise de, anılan kanunda söz konusu düzenlemenin yürürlüğü öncesinde gerçekleşen olaylardan kaynaklanan rücuan tazminat davalarında uygulanmasına olanak veren bir hüküm bulunmadığı ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi kuralı karşısında, davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 26. maddesidir. Anılan madde uyarınca davalıların Kurumun rücu alacağından sorumlulukları ancak kusurlarının varlığı halinde mümkündür.506 sayılı Yasanın 26. maddesine dayanan rücu davalarında kusurun belirlenmesinde mahkemece, öncelikle zararlandırıcı sigorta olayının ne şekilde oluştuğu, dosya içeriğindeki tüm deliller takdir olunarak ve varsa çelişki giderilerek belirlenmeli ve kabul edilen maddi olgular doğrultusunda kusur oran ve aidiyeti konusunda bilirkişi incelemesine gidilmelidir.Bilirkişilerce kusur durumu saptanırken, 506 sayılı Kanunun 26. maddesi uyarınca inceleme yapılarak, işçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuatına göre hangi önlemlerin alınması gerekeceğini, bu önlemlerin işverence alınıp alınmadığını ve alınmış önlemlere sigortalı işçinin uyup uymadığını ve dayanağı mevzuat hükümlerinin ayrıntılarıyla irdelenerek gösterilmesi, soyut ifadelerin kullanımı ile yetinilmemesi gerektiği de belirtilmelidir. ./...-2-4857 sayılı İş Kanununun 77. maddesi gereğince işveren işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar.İşçinin beden ve ruh sağlığının korunmasında önemli olan yön, bu tedbirin alınmasının hakkaniyet ölçüleri içinde işverenden istenip istenemeyeceği değil, aklın, ilmin, fen ve tekniğin böyle bir tedbirin alınmasını gerekli görüp görmediği hususlarıdır. Bu itibarla işveren, mevzuatın kendisine yüklediği tedbirleri, işçinin tecrübeli oluşu veya dikkatli çalıştığı taktirde gerekmeyeceği gibi, bir düşünce ile almaktan çekinemeyecektir. Çalışma hayatında süre gelen kötü alışkanlık ve geleneklerin varlığı, işverenin önlem alma ödevini etkilemez. İşveren, iş disiplinini sağlamak, çalıştırdığı sigortalının beden ve ruh tamlığını korumak için yararlı her önlemi, amaca uygun biçimde almak, uygulamak, uygulatmak ve denetlemekle yükümlüdür. Kusur oranlarının saptanmasında, ihlal edilen mevzuat hükümleri belirlenirken, zararlı sonuçların önlenmesi için koşulların taraflara yüklediği özen ve dikkatin de neler olduğunun eksiksiz bilinmesinde, kusur raporuna ve dava dosyasına yansıtılmasında yasal zorunluluk vardır.Somut olayda, hak sahipleri tarafından davalılardan .....aleyhine açılan ve kesinleşen .....Karar sayılı tazminat davasında alınan 15.01.2003 tarihli kusur raporunda; ........ % 3, ... % 2 kusurlu bulunmuş, iş bu rücu dosyasında yeniden kusur raporu alınmadan, tazminat dosyasında alınan kusur raporuna itibar edilerek karar verilmiştir. 506 sayılı Kanunun 26. maddesindeki “Halefiyet” ilkesi uyarınca, kurumun rücu alacağı, hak sahiplerinin tazmin sorumlularından, isteyebileceği maddi zarar (Tavan) miktarı ile sınırlı iken; .... Mahkemesinin 23.11.2006 gün ve....sayılı kararı ile anılan yasa maddesinin birinci fıkrasında yer alan “...sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarla sınırlı olmak üzere...” bölümünün Anayasa’ya aykırılık nedeniyle iptalinden sonra bu madde uyarınca açılan davalarda artık “halefiyet ilkesi’ne” dayanılamıyacağı, kurumun rücu hakkının hukuki temelinin (halefiyet değil) bundan böyle; yasadan doğan, sigortalı ya da hak sahibi kimselerin alacaklarından bağımsız, kendine özgü “Basit Rücu” hakkına dönüşmüş olması gözetildiğinde; sigortalı veya hak sahipleri tarafından tazmin sorumluları aleyhine açılan tazminat davalarında alınan kusur../...-3- tespitine ilişkin bilirkişi raporunun, rücu davasında bağlayıcılığından söz edilemeyeceği gibi, tazminat davasında davalılar ... ve ... taraf olmadığından, taraf olmayanlar açısından da güçlü delil niteliğinde değildir.Diğer taraftan, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 74. (818 sayılı Borçlar Kanunu 53.) maddesi gereği; kesinleşmiş bir mahkumiyet hükmünde ceza mahkemesi tarafından belirlenen maddi vakıalar hukuk hakimini bağlayacağından ceza dosyalarının akıbeti araştırılmalıdır. Yukarıda belirtilen hukuki ve fiili durumlar ışığında, Mahkemece ceza dosyaları da celbedilmek suretiyle maddi olgu belirlenmeden, iş kazasının gerçekleştiği iş kolu ile, işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında uzman kişilerden seçilecek bilirkişi kurulundan,ilgili mevzuat uyarınca hangi önlemlerin alınması gerektiği, bu önlemlerin işverence alınıp alınmadığı ve alınmış önlemlere sigortalının uyup uymadığı, varsa, üçüncü kişilerin sorumlulukları, yargısal denetime elverir biçimde irdelenip, ceza davasında kusurlu bulunarak mahkum olanlara da, sigorta olayının meydana gelmesinde az da olsa bir miktar kusur verilmesi gerektiği ilkesinden ayrılmadan, kusur raporu alınmaksızın, eksik ve yetersiz inceleme ile sonuca varılması usul ve yasaya aykırı olup bozma sebebidir.Ayrıca, kabule göre de, davacının 6.433,96 TL rücu alacağını talep ettiği, bu miktarın ilk peşin değerli gelirin kusur karşılığı içinde kaldığı ve tamamına hükmedilmesi gerektiği halde, maddi hataya dayalı olarak 6.344,97 TL'ye hükmedilmesi de ayrıca isabetsizdir. O halde, davacı Kurum ile, davalılardan .... vekilleri, ... ve ...'ın bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde ...., ... ve ...'a iadesine, 25.01.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.