Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9204 - Karar Yıl 2002 / Esas No : 6665 - Esas Yıl 2002





Davacı, ödeme emrinin iptaline karar verilmesini istemiştir. Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar vermiştir. Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ye aşağıdaki karar tespit edildi. 3.11.1997 tarihinde yönetici konumunda çalıştığı şirketin, 1997/3. dönem bordrosunun süresinde verilmemesi nedeniyle tahakkuk ettirilen idari para cezasının işveren şirketten tahsili amacıyla yürütülen takip dosyasından şirketin temsilcisi konumunda olduğundan bahisle adına ödeme emri düzenlenip tebliğ edilen davacının, ödeme emrinin iptali istemiyle Aydın Vergi Mahkemesi'nde açtığı davada Aydın idare Mahkemesi'nin görevli olduğu sonucuna varılmış, Aydın Birinci idare Mahkemesi ise iş Mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar vermiş, sıralanan süreç sonunda iş mahkemesine intikal eden davada, yazılı gerekçelerle dava süresinin geçirildiğinden bahisle davanın reddine karar verilmiştir. Takibe konu alacağın idari para cezasından kaynaklanması ve 506 sayılı Yasanın 140. maddesi uyarınca idari para cezalarının işveren hakkında uygulanması nedeniyle, 506 sayılı Yasanın 80. maddesi uyarınca sorumluluğu yoluna gidilen davacının cebri icra aşamasından önceki dönemde borca itiraz olanağı bulunmadığından, 506 sayılı Yasanın 140. maddesindeki prosedüre uygun davranma zorunluluğundan söz etme olanağı yoktur. Olayda öncelikle çözümlenmesi gereken sorun, prim borcu ve gecikme zammının iptaline ilişkin davanın Vargı yeri yanılgısı" nedeniyle idari yargı mercilerinde açılması ve "görevsizlik" ile sonuçlanması üzerine görevli mahkemede açılmış bulunan iş bu davanın görevsiz mahkemedeki o davanın devamı olup olmadığı ve süresinde açılmış sayılıp sayılmayacağı meselesidir. Bilindiği üzere öğretide; görev uyuşmazlığı, ayni yargı yoluna tabi mahkemeler arasındaki ilişkide söz konusu edildiği halde, idari, askeri ve adli yargı yerleri ile yine adli yargı içerisinde yer alan ceza ve hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki ise (görev değil) yargı yolu uyuşmazlığı olarak nitelendirilmektedir. (Kuru, 1974-158) Oysa bu konudaki uygulamaya bakınca Hukuk ve Ceza Mahkemeleri arasındaki ilişkiye de "görev" münasebeti denildiği görülmektedir. Hukuk Tekniği ve usul hukuku açısından, "yargı yolu uyuşmazlığı"nın dahi "görev uyuşmazlığı" ile aynı sonuçları doğurduğunda kuşku yoktur. Gerçekten de Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 7. maddesinde "diğer bir mahkeme yan idari makam veya yargı merciinin görevine giren bir dava veya iş kendisine arz olunan (görevsiz) mahkeme ... görevsizlik kararı verebileceği" ne işaret edilmekte, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu 593. maddesine göre "kabule şayan müracaatta ... merciinin tayininde yapılan hata müracaat edenin hukukunu ihlal etmeyeceği" gibi 3622 sayılı Yasa ile değişik 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu'nun 14/3-a ile 15/1 -a ve 2, fıkralarında "görevsiz mahkemeye yapılan başvuruların Danıştay veya ilgili (görevli) mahkemeye başvurma tarihi olarak kabul edileceği" öngörülmektedir. Esasen uygulamada İdari yargılama usulünde anılan yasa maddeleriyle belirtilen düzenlemeler getirilmede önceki yasal boşluk, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 7 ve 193 maç delerinin kıyasen uygulanması suretiyle giderilmekte olduğunu görmekteyiz; Bu konuda 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve işleyişi Hakkındaki Kanun'un 10 ve devamında yer alan 18 ve 22. maddelerinde de "başvuru ile ... zaman aşımı ve öbür kanuni sürelerin duracağı" belirtilmektedir. Öte yandan bütün bu yasal düzenlemelere paralel olarak da Borçlar Kanunu'nu 137. maddesinde görevsizlik nedeniyle davanın reddi halinde zaman aşımı bakımından alacaklıya "munzam süre" tanındığı, zaman aşımı konusunda getirilen bu munzam sürenin "hak düşürücü" sürelere de kıyasen uygulanmasında hiçbir yasal engel bulunmadığı gibi, Hukuk Genel Kurulu'nun 13.2.1963 tarih ve 4/51-19 sayılı kararında da belirtildiği veçhile, görevsizlik kararı üzerine Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 193. maddesine uygun olarak görevli mahkemede görülmekte olan bir dava, görevsiz mahkemede açılmış olan davanın devamı olup, görevsi mahkemede dava açılması ile kazanılmış haklar saklı tutulmuş olacağından hak düşürücü sürelerin de görevsiz mahkemede davanın açıldığı zamana göre hesaplanması hukuksal bir gerekliliktir. Bu arada, görevsiz mahkemede eksik bırakılan hususların (Harçlandırma, ve benzeri hukuki ve usuli işlemle vs.) görevli mahkemede tamamlanması doğaldır. Yukardan beri açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetildiğinde, davacının idari yargı mercilerindeki dava dosyaları getirtilerek, ödeme emrinin iptali isteminin yasal sürede yanlış yargı yerinde istem konusu yapılıp yapılmadığı ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 193. maddesindeki yöntem uygun biçimde davanın iş mahkemesine intikal edip etmediği araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gereğinin gözetilmemiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. Sonuç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 26.11.2002,gününde oybirliğiyle karar verildi.