Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 906 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 13356 - Esas Yıl 2012





....Davacı, davalı işveren nezdinde ...-3.3.2006 tarihleri arasında çalışmasına rağmen sigortasının 1.700 gün kadar eksik gösterildiğinin tespitine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme, ilâmda belirtildiği şekilde davacının davalı işveren nezdinde ..... dönemden 2006/3. aya kadar 1.602 gün çalıştığının tespitine, fazla istemin reddine demek suretiyle, davanın kısmen kabulüne karar vermiştir.Hükmün davalılar avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. 5510 sayılı .... Geçici 7. maddesi uyarınca davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesidir. Anılan Kanunun 6. maddesinde ifade edildiği üzere, “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez.” Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. Ayrıca, 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi yada çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. ./..-2-Yukarıda belirtilen ilkeler ışığında, davacının, 1998 yılından 2006 yılına kadar kesintisiz olduğunu iddia ettiği çalışmalarının gerçekliği, işin ve işyerinin kapsam ve niteliğiyle süresinin belirlenebilmesi amacıyla; toplanması gereken bütün delillerin toplanmadığı ve re’sen delil toplama yoluna gidilmediği, davalıya ait işyerinde ne tür işlerin görüldüğü ve görülen bu işlerden hangilerinin sürekli, hangilerinin mevsimlik işler olduğunun tam olarak saptanmadığı, bu kapsamda davacının çalışmaların hangi bölümde hangi tarihlerde geçtiği hususunun da netleştirilmediği, karar verilirken de davacının talebinin aşıldığı görülmüştür. Bu nedenle, tarafların bildirdiği tanıkların anlatımı ile yetinilmeyerek, davacının çalıştığını iddia fabrikada ne tür işlerin yapıldığı, bu işlerin mevsimlik olarak mı, yoksa yılın tamamında mı yapıldığı, yine, dava edilen dönemde davacı tarafından yıllara göre bu işlerin hangilerinde ve hangi dönemlerde çalışıldığının açıkça saptanması hususunda, davacının çalışmaları hakkında bilgi sahibi olabilecek, kuruma bildirim yapılmayan dava konusu dönemde işveren tarafından dönem bordrolarında isimleri bildirilen veya aynı yörede komşu veya benzeri işleri yapan başka işverenler ve bu işverenlerin çalıştırdığı bordrolara geçmiş kişiler re’sen saptanarak, bu kişilerin beyanlarına başvurulmalı, bu şekilde davacının gerçek çalışma süreleri tespit edilmeli, böylece bu konuda gerekli tüm soruşturma yapılarak uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip; deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek varılacak sonuç uyarınca taleple bağlı kalınarak bir karar verilmelidir.Mahkemenin, yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda araştırma yaparak, elde edilecek sonuca göre bir karar vermesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O halde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalı şirkete iadesine, 24.01.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.