Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8945 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 19226 - Esas Yıl 2008





Davacılar, Kurumca yapılan icra takibine konu borçtan sorumlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi Hasan Özcan tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Dava dışı T…… Tekstil San. Tic. A.Ş.'nin 2004/1-2006/7,8 aylara ait sigorta prim borçlarının tahsiline yönelik 2007/10808 sayılı dosyadan, 506 sayılı Yasanın 80 ve 6183 sayılı Yasanın Mükerrer 35. maddesi uyarınca, şirketin yönetim kurulu üyesi olan davacılar M. A... U... ve M... E...'e ödeme emri tebliğ edilmiş; borç nedeniyle sorumlu tutulamayacakları gerekçesiyle ödeme emrinin iptali istemli eldeki dava yasal sürede açılmıştır. Mahkemece, davacılar Z... G... ve S... U...'nun, 2006 yılı 7 ve 8. aylara ait prim borçlarının tahakkuk edip ödenmesi gereken dönemde, asıl borçlu şirketi temsil ve ilzam yetkileri bulunmadığının sabit olması nedeniyle, davalı Kuruma borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesi isabetli ise de; 2004/1. döneme ait prim borcu yönünden yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli olmadığı gibi, davacılar M. A... U... ve M... E... yönünden haklı sebebin varlığı yönündeki değerlendirme isabetsizdir. Amme alacaklarının tahsilinde kanuni temsilcinin sorumluluğuna ilişkin 6183 sayılı Yasa'nın mükerrer 35. maddesindeki düzenleme genel bir düzenleme olup, prim alacaklarına ilişkin olarak 506 sayılı Yasanın 80. maddesi ile özel nitelikte yasal bir düzenleme getirilmiştir. Bu maddeye göre, sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın, birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşların tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzelkişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri kuruma karşı, işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludurlar. Bu özel düzenleme karşısında; davanın yasal dayanağı, 5510 sayılı Yasanın geçici 7'nci maddesi uyarınca uygulama alanı bulan ve uyuşmazlığa konu dönemde yürürlükte bulunan mülga 506 sayılı Yasanın 80. maddesi olup, 09.07.2004 tarihli Yönetim Kurulu kararıyla, şirketi temsil ve ilzama üç yıllığına ve münferiden yetkili kılınan davacılar M. A... U... ve M... E...'in, temsil ve ilzama yetkili olduğu döneme ait şirketin borçlarından işveren ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacağı anılan yasa gereğidir. Ancak, maddede açıkça, haklı sebepler olmaksızın deyimine de ver verilmiştir. Özel nitelikteki tüzel kişilerin üst düzey yönetici ve yetkilileri yönünden primlerin ödenememesi haklı bir neden sonucu ise, prim borcundan ötürü şahsen sorumlu tutulamazlar. Diğer bir anlatımla şirketin prim borcundan müteselsilen sorumlu olan üst düzeydeki yönetici ve yetkilileri, borcun haklı nedenle ödenemediği savunmasında bulunabilirler ve haklı nedenin varlığı halinde, prim borcundan dolayı Kuruma karşı işverenle birlikte mütesesilen sorumlu tutulamazlar. Haklı nedenlerin neler olduğu konusunda, 506 sayılı Yasada bir açıklık bulunmamaktadır. Hangi hallerin haklı sebep teşkil ettiği, her bir davadaki özel koşullar ile hukuki ve maddi olayların özelliklerine göre mahkemece belirlenecektir. Bu belirleme yapılırken; diğer yasalardaki düzenlemelerden yararlanılmalı ve bilhassa Sosyal Güvenlik ilkeleri göz önünde tutulmalıdır. Öte yandan; iflasın ertelenmesi, İcra ve İflas Yasasının 79'uncu maddesinde düzenlenmiş olup, "borca batık durumda olan (aktifi pasifini karşılamayan) bir sermaye şirketi veya kooperatif hakkında, Ticaret Mahkemesi'nce iflas kararı verilmeyerek, önerilen iyileştirme projesi çerçevesinde borca batık durumdan kurtulmalarını sağlayan ve iflaslarını önleyen bir kurum"dur. Anılan Yasanın 179/b,I maddesi uyarınca, erteleme kararı üzerine borçlu aleyhine 6183 sayılı Yasaya göre yapılan takipler de dâhil olmak üzere hiçbir takip yapılamaz ve evvelce başlamış takipler de durur. Bu sonuç yasadan doğduğundan, mahkemenin kararında ayrıca belirtmesine gerek olmadan ve ilan edilmese dahi gerçekleşir. Bu bağlamda; İcra ve İflas Yasasının 179'uncu maddesi uyarınca iflasının ertelenmesine karar verilen ve malvarlığının korunması için gerekli tedbirler alınan şirketten, anılan Yasanın 179/b maddesindeki "Erteleme kararı üzerine borçlu aleyhine 6183 sayılı Kanuna göre yapılan takipler de dâhil olmak üzere hiçbir takip yapılamaz..." düzenlemesi uyarınca primler tahsil edilemeyecektir. Söz konusu tahsil imkânsızlığı, doğrudan Kanundan doğduğundan, üst düzey yönetici yönünden, 506 sayılı Yasanın 80'inci maddesinde yer alan "haklı sebep" kavramı kapsamında kabul edilebilecektir. Ancak, 506 sayılı Yasanın 80. maddesinin 1. fıkrasının "İşveren, bir ay içinde çalıştırdığı sigortalıların primlerine esas tutulacak kazançlar toplamı üzerinden bu Kanun gereğince hesaplanacak prim tutarlarını ücretlerinden kesmeye ve kendisine ait prim tutarlarını da bu miktara ekleyerek en geç ertesi ayın sonuna kadar Kuruma ödemeye mecburdur." hükmü gereği, işverenler prim borçlarını ait olduğu ayı takip eden ayın sonuna kadar ödemekle yükümlüdür. Anılan süre zarfında primlerin ödenmemesi halinde, temsil ve ilzama yetkili temsilcilerin yasaya dayalı müteselsil sorumluluklarının doğduğu açıktır. Müteselsil borçlulukta alacaklı, alacağının tamamını veya bir kısmını karşısındaki borçlulardan dilediği birinden isteyebilmek imkanına sahip bulunduğu gibi, borçlular da alacaklıya karşı borç sona erinceye kadar hep birlikte sorumlu olmakta devam ederler. Borçlulardan birinin borç ödemeden aciz haline düşmesinin veya iflas etmesinin alacaklı için her hangi bir tehlikesi yoktur; zira diğer borçlulardan her biri borcun tamamını ifa etmek yükümlülüğü altında bulunmaktadır. Müteselsil borçluluk alacaklıya, borçluların içinden ödeme gücü en yüksek olanı seçerek edimin tamamını ondan isteyebilme yetkisini tanır. Müteselsil borçlulukta borçlular, alacaklıya karşı, mutlak defi olarak adlandırılan, borcun sebebinden veya konusundan doğan def'ileri ileri sürebilecekleri gibi (örnek olarak müteselsil borçluluğu doğuran sözleşmenin imkansızlık, hukuka ve ahlaka aykırılık sebebiyle hükümsüz olduğu; alacaklının fiil ehliyetine sahip bulunmadığı; borcun bütün borçlular bakımından zaman aşımına uğramış olduğu def'ileri), her bir borçlu, alacaklı ile arasındaki şahsi ilişkiden kaynaklanan def'ileri de (örneğin alacaklının takibine uğrayan borçlunu ehliyetsizliği; iradesinin fesada uğramış bulunması; borcunun henüz muaccel olması gibi.) ileri sürebilir. Bu açıklamalar ışığında somut olay irdelendiğinde, davacılar A... U... ve M... E... yönünden prim borçları 2006/7. ay için 8. ayın sonunda, 2006/8. ay için 9. ayın sonunda muaccel hale gelmiş olup, Honaz Asliye Hukuk Mahkemesinin 04.10.2006 tarihli iflasın ertelenmesi kararı ile şirketin iflasının 1 yıl süre ile ertelenmesine ve S... A...'ın kayyım olarak atanmasına karar verilerek ve davacıların işlemleri kayyım onayına tabi tutularak şirket üzerindeki tasarruf yetkileri sınırlandırılmış ise de, prim borçlarının muaccel hale gelmesi ile, anılan borçlardan müteselsil sorumlulukları doğduğundan, iflasın ertelenmesi kararının öncesine ilişkin prim borçları yönünden, şirket hakkında verilen iflasın ertelenmesi kararı, davacılar yönünden haklı neden oluşturmayacaktır. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilerek, ayrıca, 2004 yılı 1. ayına ait prim borcu yönünden, anılan dönemde, davacıların şirketi temsil ve ilzama yetkili olup olmadıkları araştırılarak, varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve hatalı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 16.06.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.