Davacı, 01.10.2008 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti ile 8 aylık ücret tutarının tahsiline ve bu dönemde yersiz tahsil edilen primlerin iadesine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Hasan Özcan tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Yasanın 28. maddesidir. 09.10.2008 tarihinde Kurumca düzenlenen matbu dilekçe ile malullük aylığı talebinde bulunan davacının, bu talebinin yeterli düzeyde çalışma gücü kaybı bulunmadığı için reddedildiği, 20.05.2009 tarihli talebi ile ilk talebinin 5510 sayılı Yasanın 28. maddesi çerçevesinde değerlendirilmesine yönelik istem üzerine, Kurumca davacıya, prim borçlarını ödediği 29.07.2009 tarihini takip eden ay başından itibaren yaşlılık aylığı bağlandığı anlaşılmaktadır. Davada öncelikle çözülmesi gereken sorun, davacının 09.10.2008 tarihli dilekçesine konu talebinin, 5510 sayılı Yasanın 25. maddesi çerçevesinde malullük aylığına mı, yoksa 28. maddesi çerçevesinde yaşlılık aylığına mı yönelik olduğu hususudur. 5510 sayılı Yasanın 28. maddesinin 4. fıkrasındaki "Sigortalı olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten önce 25 inci maddenin ikinci fıkrasına göre malûl sayılmayı gerektirecek derecede hastalık veya özürü bulunan ve bu nedenle malûllük aylığından yararlanamayan sigortalılara, en az onbeş yıldan beri sigortalı bulunmak ve en az 3960 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olmak şartıyla yaşlılık aylığı bağlanır." hükmü ile, ilk defa sigortalı olarak çalışılmaya başlandığı tarihte, malul sayılmayı gerektirecek düzeyde hastalık ve özrü bulunan sigortalıların yaşlılık aylığı şartları düzenlenmiş, anılan maddenin 5. fıkrasının "Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmet sunucularının sağlık kurullarınca usûlüne uygun düzenlenecek raporlar ve dayanağı tıbbî belgelerin incelenmesi sonucu, Kurum Sağlık Kurulunca çalışma gücündeki kayıp oranının; a) % 50 ilâ % 59 arasında olduğu anlaşılan sigortalılar, en az 16 yıldan beri sigortalı olmaları ve 4320 gün, b) % 40 ilâ % 49 arasında olduğu anlaşılan sigortalılar, en az 18 yıldan beri sigortalı olmaları ve 4680 gün, malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olmak şartıyla ikinci fıkranın (a) bendindeki yaş şartları aranmaksızın yaşlılık aylığına hak kazanırlar. Bunlar 94 üncü madde hükümlerine göre kontrol muayenesine tâbi tutulabilirler." hükmü ile de, sigortalı iken çalışma gücünü kaybeden, ancak kayıp oranı 25. madde çerçevesinde malullük aylığı bağlanmasını gerektirir seviyede olmayan sigortalıların yaşlılık aylığı şartları düzenlenmiş bulunmaktadır. Davacının 09.10.2008 tarihli dilekçesi, şekli olarak, 5510 sayılı Yasanın 25. maddesi kapsamında malullük aylığı talebi niteliğinde görülse de, anılan dilekçe, Kurumca hazırlanan matbu dilekçe olup, davacının 26.10.1990 tarihli askeri hastane raporuna göre, rahatsızlığının sigortalı olarak çalışmaya başlamadan öncede mevcut olduğu gözetildiğinde ve ilk talebini açıklar nitelikteki 20.05.2009 tarihli dilekçe içeriği de nazara alındığında, davacının 09.10.2008 tarihli tahsis talebinin, anılan Yasanın 28. maddesi kapsamında yaşlılık aylığına yönelik olduğunun kabulü zorunludur. Hal böyle olunca, davacının tahsis talep tarihinde, anılan yasal düzenleme çerçevesinde, yaşlılık aylığı tahsisini gerektirecek düzeyde malul sayılmayı gerektirecek hastalık veya özrünün bulunup bulunmadığının tespiti için, öncelikle tüm tedavi evrakının davacıdan ve ilgili kurumlardan sorularak temini ile, 5510 sayılı Yasanın 95. maddesinde öngörülen prosedür çerçevesinde, Sosyal Sigortalar Yüksek Sağlık Kurulundan davacının ilk defa sigortalı olarak işe başladığı tarihteki çalışma gücü kayıp oranı ile tahsis talep tarihindeki çalışma gücü kayıp oranı ayrı ayrı belirlenmeli, anılan Kurul raporlarının Kurum açısından bağlayıcı olduğu gözetilmeli, davacının rapora itirazı halinde, Adli Tıp Kurumu ilgili ihtisas dairesinden rapor alınmalı, raporlar arası çelişkinin bulunması halinde ise, Adli Tıp Genel Kurulundan çelişkileri giderecek şekilde yeniden rapor alınarak, davacının işe başladığı tarihte maluliyetini gerektirir derecede rahatsız olup olmadığı ve oranı ile, tahsis talep tarihindeki çalışma gücü kayıp oranı tereddüde yer vermeyecek şekilde belirlenmeli, bu aşamadan sonra, davacının yukarıda zikredilen 28. maddenin 4 ve 5 fıkraları çerçevesinde ilk tahsis talep tarihinde yaşlılık aylığı şartlarına haiz olup olmadığı ayrı ayrı irdelenmeli, tahsis şartlarının varlığı halinde, tahsis talep tarihinden sonra, Kurumca tahsil edilen prim tutarı ve davacıya tahsis edilmesi gereken yaşlılık aylığı Kurumdan sorularak varılacak sonuca göre karar verilmelidir. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 13.06.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.