Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8015 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 22230 - Esas Yıl 2013





Mahkemesi : Ankara 5. İş Mahkemesi Tarihi : 19.09.2013No : 2013/512-2013/1208Dava, 3201 sayılı Yasa kapsamında borçlanmasına istinaden 506 sayılı Yasa kapsamında yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti ve yaşlılık aylıklarının ödeneceği güne kadar geçen süre için işleyen yasal faizinin tahakkuk ettirilmesi istemlerine ilişkindir.Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Somut olayda, yurtiçi sigortalılık kayıt ve tescili bulunmayan davacı, 3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun hükümlerinden yararlanmak üzere davalı Kuruma yaptığı 08.10.2012 tarihli başvurusuna istinaden 3.600 gün üzerinden tahakkuk ettirilen borçlanma bedelinin davacı tarafından süresinde ödendiği, davacının 25.09.2012 tarihli Alman hizmet cetvelinde 01.02.1979 – 25.07.1981 tarihleri arasında Pflichbeitragszeit açıklaması olan bildirim bulunduğu, mahkemece davacının Alman R. sigortasına giriş tarihi olan 01.02.1979 tarihini Türkiye'de sigortalılık başlangıcı olarak esas alarak mahkemece, davacının yurtdışı borçlanmasının 5510 sayılı Yasanın 4/1-a maddesi kapsamında kabul edilmesi halinde 506 sayılı Yasanın Geçici 81/C bendine istinaden davacının 01.03.2013 tarihi itibariyle yaşlılık aylığına hak kazandığına ilişkin görüşü esas alınarak davanın kabulüne dair hüküm kurulmuştur. Dosyadaki bilgi ve belgelerden, davacının tahsis talebinde bulunup bulunmadığı anlaşılamamaktadır. Uyuşmazlık tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 17.04.2008 tarihli 5754 sayılı Yasanın 79’uncu maddesiyle değişik 3201 sayılı Yasanın 3’üncü maddesi “Bu Kanunun 1 inci maddesinde belirtilenler ile yurt dışında çalışmakta iken veya yurda kesin dönüş yaptıktan sonra ölenlerin Türk vatandaşı olan hak sahipleri sigortalının Türkiye’de hiçbir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması yoksa Sosyal Güvenlik Kurumuna, Türkiye’de çalışması varsa en son tabi olduğu sosyal güvenlik kuruluşuna müracaat etmek suretiyle bu Kanunla getirilen haklardan yararlanırlar. Sosyal güvenlik sözleşmeleri uygulanmak suretiyle kendilerine veya hak sahiplerine kısmi aylık bağlanmış olanların borçlanma işlemleri aylık aldıkları sosyal güvenlik kuruluşunca yapılır.”hükmünü içerirken; Yine aynı Yasayla 3201 sayılı Yasanın 5’inci maddesine 4’üncü fıkra hükmü olarak eklenen ek fıkra ile de; “Yurtdışı hizmet borçlanmasına ait süreler 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa göre hangi sigortalılık haline göre geçmiş sayılacağının belirlenmesinde; Türkiye’de sigortalılıkları varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak kabul edilir.” hükmü getirilmiştir.Anılan 5754 sayılı Yasa ile, 3201 sayılı Yasada yapılan değişiklikler ve getirilen ek düzenlemelere birlikte bakıldığında; başvurulacak kuruluşların belirlenmesinde, eski 3’üncü maddede öngörülen değişik hallerden tümüyle vazgeçilmiş ve sadece; Türkiye’de sigortalılıkları varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanunun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak değerlendirileceği öngörülmüştür. Yasanın bu açık hükmü karşısında, artık borçlanılan sürelerin, mülga diğer Sosyal Güvenlik Kanunları kapsamında bir sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi imkanı ortadan kalkmıştır. Yani, Türkiye’de hiçbir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması bulunmayan kişilerin, 3201 sayılı Yasaya dayalı borçlanma sürelerinin 5510 sayılı Yasanın 4/1-b kapsamında sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi yasal bir zorunluluk haline gelmiştir. Aylık tahsisi ve aylığın başlama tarihini düzenleyen 3201 sayılı yasanın 6. maddesinin “A” bendinde, “Bu Kanuna göre değerlendirilen sürelere istinaden aylık tahsisi yapılabilmesi için; a) Yurda kesin dönülmüş olması, b) Tahakkuk ettirilen borcunun tamamının ödenmiş olması, c) ... borcunun tamamının ödenmesinden sonra yazılı istekte bulunulması, Şarttır.Yukarıdaki şartları yerine getirenlerden tahsise hak kazananların aylıkları, yazılı istek tarihini takip eden ay başından itibaren başlatılmak üzere 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesi hükümlerine göre bağlanır.” düzenlemesine yer verilmiştir.Anılan açıklamalar karşısında, yurtiçi sigortalılık kayıt ve tescili bulunmayan davacının, Almanya’da geçen yurt dışı hizmetlerini 5510 sayılı Yasanın 4/1-b madde kapsamında öngörülen sigortalılık niteliğinde borçlanmasını yapan Kurum işlemi yerinde olup; davacının tahsis talebinde bulunup bulunmadığı araştırılarak, davacının tahsis talebinde bulunmadığının tespit edilmesi halinde, dava tarihinin tahsis talep tarihi olarak nitelendirilerek, 3201 sayılı Yasaya dayalı borçlanma süresinin, 5510 sayılı Yasanın 4/1-b madde kapsamında öngörülen sigortalılık süresi olarak değerlendirilip, 1479 sayılı Yasanın geçici 10’uncu madde kapsamında tahsis şartlarının oluşup oluşmadığı ve davacının yurda kesin dönüşünün gerçekleşip gerçekleşmediğinin irdelenerek, varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, aksini öngören mahkeme kabulü yerinde değildir.Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın, eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, 07.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.