Mahkemesi : Ankara 5. İş MahkemesiTarihi : 13.09.2013No : 2013/989-2013/1189Dava, muris eş üzerinden ölüm aylığı bağlanması istemine ilişkindir.Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.Hükmün, davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.13.08.1980 tarihinde vefat eden babası üzerinden 506 sayılı Kanun kapsamında ölüm aylığı bağlanan davacının; 29.11.2000 tarihinde vefat eden eşi üzerinden 08.06.2012 tarihli dilekçe ile (506 sayılı Kanun kapsamında) ölüm aylığı bağlanması istemi, davalı Kurumca reddedilmiştir.506 sayılı Yasanın 68/I-C-a maddesi aylık bağlanma koşulları yönünden "evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan, Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi bir işte çalışmayan, buralardan gelir veya aylık almayan kız çocuklarına” aylık bağlanması olanağı öngörürken; aynı maddenin (VI) numaralı bendi, kız çocuklarına bağlanan aylığın kesilme nedeni olarak “çalışma ve evlenme” halini kabul etmekteyken; 4958 sayılı Yasanın 06.08.2003 tarihi itibariyle yürürlüğe giren 35. maddesiyle, söz konusu (VI) numaralı bende “buralardan gelir veya aylık almaya” ibaresi eklenerek böylelikle “Sosyal Sigortadan, Emekli Sandıklarından aylık veya gelir almaya başlama” olgusu, hak sahibi kız çocuklarına bağlanan aylığın kesilme nedeni olarak benimsenmiştir. 68. maddenin son cümlesi "evliliğinin son bulması ile kocasından da aylık almaya hak kazanan kimseye bu aylıklardan fazla olanı ödenir." hükmünü içermektedir. Benzer düzenleme 5510 sayılı Kanunun 54. maddesinde de vardır. Ancak, 506 sayılı Yasaya 02.07.2005 tarih, 5386 sayılı Yasanın 2.maddesiyle eklenen geçici 91. madde ise, “6.8.2003 tarihinden önce hak sahibi kız çocuklarına bağlanan gelir ve aylıklar; bunların evlenmeleri, Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi çalışmaları veya kendi çalışmalarından dolayı buralardan gelir veya aylık almaları halleri hariç olmak üzere geri alınmaz.” hükmünü getirmiştir. Bu düzenleme de 506 sayılı Yasanın 68/VI maddesinin 4958 sayılı Yasa ile değiştirilen haline göre farklı düzenleme getirerek “kendi çalışmalarından dolayı buralardan gelir veya aylık almaları” halini aylık kesme nedeni olarak öngörmüş; Geçici 91. maddenin altı ve yedinci fıkrasında ise; “Bu maddenin birinci ve ikinci fıkrası gereğince, aylık veya gelirleri ödenmeye devam olunacak kız çocuklarının aylık veya gelirlerinin ödenmesine devam olunması için sahip olmaları gereken şartları, ilk kez veya yeniden 6.8.2003 tarihinden sonra haiz olan kız çocukları da aynı esas ve usûllerle aylık veya gelir hakkından yararlandırılır.” kuralı yer almaktadır. Son fıkrada ise, "Bu maddenin altıncı fıkra hükmü 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun yürürlük tarihine kadar uygulanır" düzenlemesi yer almaktadır. 5510 sayılı Kanun bazı istisnalar dışında 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir.Ayrıca belirtmek gerekir ki; muris baba ve eşin ölüm tarihlerinde yürürlükte olan 506 sayılı Yasanın Gelir ve Aylıkların Birleşmesi başlıklı 92. maddesi "Hem malullük hem de yaşlılık sigortasından aylık bağlanmasına hak kazanan sigortalıya, bu aylıklardan yüksek olanı, aylıklar eşitse yalnız yaşlılık aylığı bağlanır. Malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile iş kazalariyle meslek hastalıkları sigortasından hak kazanılan aylık ve gelirler birleşirse, sigortalıya veya hak sahibine, bu aylık ve gelirlerden yüksek olanın tümü, eksik olanın da yarısı bağlanır. Bu aylık ve gelirler eşitse, iş kazalariyle meslek hastalıkları sigortasından bağlanan gelirin tümü, malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarından bağlanan aylığın da yarısı verilir. Malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarından aylık bağlanmadan önce iş kazalariyle meslek hastalıkları sigortasından bağlanan ve sermayeye çevrilen gelirler ile yaşlılık sigortasından yapılacak toptan ödemelerde bu fıkra hükmü uygulanmaz." Davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanunun 3279 sayılı Kanunla değişik 99’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında; “Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, iş kazalarıyla meslek hastalıkları ve ölüm sigortalarından hak kazanılan gelir ve aylıklar, hakkı doğuran olay tarihinden itibaren beş yıl içinde istenmezse zamanaşımına uğrar. Bu durumda olanların gelir ve aylıkları, yazılı istek tarihini takip eden aybaşından itibaren başlar” hükmü yer almaktadır. Söz konusu hüküm ile; belli bir süre (beş yıl) talep edilmeyen iş kazalarıyla meslek hastalıkları ve ölüm sigortası haklarının zamanaşımına uğrayacağı öngörülmüş, ancak yeniden bu haklara kavuşmak isteyen sigortalı için mutlaka Kuruma yazılı olarak başvuru koşulu getirilmiştir. Zamanaşımına uğrayan gelir veya aylık, artık talep tarihini takip eden aybaşından başlayacak olup, buradaki yazılı talep koşulu hem geçerlilik hem de ispat koşuludur. 2008 yılı Ekim ayı başında yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun “zamanaşımı, hakkın düşmesi ve avans” başlığını taşıyan 97’nci maddesinin ilk fıkrasıyla ise; “Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, iş kazası, meslek hastalığı, vazife malullüğü ve ölüm hallerinde bağlanması gereken gelir ve aylıkların, hakkın kazanıldığı tarihten itibaren beş yıl içinde istenmeyen kısmı zamanaşımına uğrar” düzenlemesi getirilmiştir. Kanunlar, metinlerinde belirtilen tarihte yürürlüğe girer ve buna bağlı olarak hukuksal sonuçlarını yürürlüğe girdiği tarihten sonrası için doğurmaya başlar. Kanunların yürürlüğe girmelerinden önceki olayları etkileyip etkilemeyecekleri, yani, geçmişe etkili olup olmadıkları ile ilgili mevzuatımızda genel bir hüküm yoktur. Ancak, “toplum barışının temel dayanağı olan hukuka ve özellikle Kanunlara karşı güveni sağlamak ve hatta Kanun koyucunun keyfi hareketlerine engel olmak için, öğretide Kanunların geriye yürümemesi esası kabul edilmiştir. Kanunların geriye yürümemesi kuralının istisnaları arasında; kazanılmış hakları ihlal etmemek kaydıyla Kanunun yargılama hukukunu düzenlemesi, kamu düzeni ve genel ahlaka ilişkin olması ve beklenen (ileride kazanılacağı umulan) haklar bulunmaktadır. Tamamlanmış hukuki durumları yeni Kanun veya düzenleyici kuralın etkilememesi ve onlar üzerinde hukuki sonuç doğurmaması ise, kazanılmış hakları saklı tutma amacı gütmektedir. Anılan istisnalardan olmayan 5510 sayılı Kanunun 97’inci maddesinin 1’nci fıkrasının geriye yürüyeceğine ilişkin bir düzenleme yoktur. Bu nedenle bu madde ile getirilen hükümler ancak maddenin yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden itibaren doğan ölüm aylıklarının zamanaşımı süre ve işleyişi yönünden uygulanacağının kabulü gerekir. Ancak, burada 506 sayılı Kanunun 99’uncu maddesindeki “gelir ve aylıkların yazılı talep tarihinden itibaren başlayacağı”na ilişkin hükme paralel bir düzenleme yapılmamıştır. Bu nedenle; anılan maddenin yürürlüğe girdiği tarih olan 01.10.2008 tarihi ve sonrasında doğan ölüm aylıkları yönünden, tahsis talep tarihi itibariyle beş yıllık zamanaşımı süresi dolmamış ise, 01.10.2008 tarihinden itibaren ölüm aylığı bağlanması gerekecektir. Eldeki davada; davacının eşi ve babasının ölüm tarihlerine göre uygulanması gereken 506 sayılı Yasanın geçici 91. maddesi çerçevesinde ve 506 sayılı Kanunun 92 maddesi de gözetilmek suretiyle ayrıca davacının Kurumdan yazılı talepte bulunduğu 08.06.2012 tarihinde yürürlükte bulunan ve 5510 sayılı Yasanın 97. maddesinin, yürürlüğe girdiği 01.10.2008 tarihinin ölüm aylığının başlangıç tarihi olarak belirlenmesi gerektiği dikkate alınarak, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, Üye muhalefetine karşı; Başkan, Üyeler oylarıyla ve oyçokluğuyla, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 07.04.2014 gününde karar verildi. KARŞI OY 2.7.1973 tarihli 1753 sayılı yasanın 2. maddesi ile 506 sayılı Yasanın 68. maddesi yeniden düzenlenerek ölen sigortalının aylık bağlanmasına hak kazanan kız ve erkek çocuklarının aylık bağlama ve kesme şartları yeniden düzenlenmiştir. 68. madde C-a fıkrasına göre erkek çocuklara aylık bağlama şartları:1- 18 yaşını, ortaöğrenim yapması halinde 20 yaşını, yüksek öğrenim yapması halinde 25 yaşını doldurmamış olan2- Çalışamayacak durumda malûl bulunan3- Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almayan 4- Sigortalının ölüm tarihinde 18 veya 20 yaşını doldurmuş olup, aylığa hak kazanmamış durumda olan erkek çocuklar, sonradan öğrenim yaparlarsa aylık bağlanır68. madde C-a fıkrasına göre kız çocuklara aylık bağlama şartları:1-Yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan 2- Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi bir işte çalışmayan, buralardan gelir veya aylık almayan kız çocukların her birine ölüm aylığı bağlanır.68. madde IV. Fıkraya göre erkek çocuklarına bağlanan ölüm aylığının kesme nedenleri: 1- Çocuğun 18 yaşını, ortaöğrenim yapması halinde 20 yaşını, yüksek öğrenim yapması halinde 25 yaşını dolduracağı tarihe kadar devam eder. 2- Çalışamayacak durumda malûl olan erkek çocukların aylıkları bu yaşlara vardıktan sonra da kesilmez. Ancak aylığı kesilen erkek çocuklardan sonradan çalışamayacak durumda malûl olanlara Sosyal Sigortaya yahut Emekli Sandıklarına tabi çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almamaları şartıyla malûllük durumlarının tespitine esas teşkil eden rapor tarihini takibeden aybaşından itibaren yeniden aylık bağlanır. 101 inci madde hükmü saklıdır.68. madde VI. Fıkraya göre kız çocuklarına bağlanan ölüm aylığının kesme nedenleri:1- Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi işlerde çalışmaya başladıkları 2- Evlendikleri tarihi takibeden devre başından itibaren kesilir. 3- Aylığın kesilmesine yol açan sebebin ortadan kalkması halinde I inci bölümün (C) fıkrası hükmü saklı kalmak şartiyle, bu tarihten başlanarak yeniden aylık bağlanır. 4- Ancak evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almağa hak kazanan kimseye bu aylıklardan fazla olanı ödenir.6.8.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4958 sayılı Yasanın 35. maddesi ile 506/68. maddeye ek yapılmış, 53. maddesi ile 506 sayılı Yasaya Ek Madde 47 eklenmiştir. Buna göre, 68 inci maddesinin VI. numaralı bendindeki "çalışmaya" kelimesinden sonra gelmek üzere "buralardan gelir veya aylık almaya" ibaresi eklenmiştir, 68 inci maddenin (I) numaralı bendinin (C) alt bendinin (a) fıkrasında yer alan “erkek” ibareleri madde metninden çıkarılmıştır. EK MADDE 47 ile de, “Bu Kanuna göre gelir veya aylık almakta olan kız çocuklarının sosyal güvenlik sözleşmesi akdedilmiş ülkelerdeki sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi çalışmaya başlamaları veya bu ülkelerin sosyal güvenlik kuruluşlarından gelir veya aylık almaya başlamaları halinde, bağlanan gelir ve aylıkları kesilir” düzenlemesi ile yurt dışında çalışma veya gelir aylık alma da kesme nedeni sayılmıştır. 4958 Sayılı Yasa ile değişiklikten sonra 506 sayılı Yasanın 68/C, IV ve VI. fıkrası şu şekildedir:[C) Çocuklardan:a) 18 yaşını, ortaöğrenim yapması halinde 20 yaşını, yüksek öğrenim yapması halinde 25 yaşını doldurmamış olan veya çalışamayacak durumda malul bulunan ve Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almayan (...) çocuklarla yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan ve Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi bir işte çalışmayan, buralardan gelir veya aylık almayan kız çocukların her birine %25'i,…IV - Sigortalının erkek çocuklarına bağlanan aylıklar, çocuğun 18 yaşını, ortaöğrenim yapması halinde 20 yaşını, yüksek öğrenim yapması halinde 25 yaşını dolduracağı tarihe kadar devam eder. Çalışamayacak durumda malul olan erkek çocukların aylıkları bu yaşlara vardıktan sonra da kesilmez. Ancak aylığı kesilen erkek çocuklardan sonradan çalışamayacak durumda malul olanlara, Sosyal Sigortaya yahut Emekli Sandıklarına tabi çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almamaları şartiyle malullük durumlarının tespitine esas teşkil eden rapor tarihini takibeden aybaşından itibaren yeniden aylık bağlanır. 101 inci madde hükmü saklıdır.…VI - Sigortalının kız çocuklarına bağlanan aylıklar, Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi işlerde çalışmaya buralardan gelir veya aylık almaya başladıkları veya evlendikleri tarihi takibeden devre başından itibaren kesilir. Aylığın kesilmesine yol açan sebebin ortadan kalkması halinde I inci bölümün (C) fıkrası hükmü saklı kalmak şartiyle, bu tarihten başlanarak yeniden aylık bağlanır. Ancak evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almağa hak kazanan kimseye bu aylıklardan fazla olanı ödenir.]Yukarıda görüldüğü gibi, erkek ve kız çocuklarına ölüm aylığı bağlama şartları farklıdır. Erkek çocuklarına aylık bağlanabilmesi için Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almama şartı arandığı halde kız çocukları için ise Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi gelir veya aylık almama şartı aranmıştır. Yani erkek çocukları, kendi çalışmaları nedeniyle Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi gelir veya aylık alırsa aylığı kesilirken, kız çocukları kendi çalışmaları yanında hak sahibi olarak da gelir veya aylık alırsa aylıkları kesilecektir. Yasanın bu şekilde kaleme alınması, ölüm aylığı bağlanacak kız çocukları aleyhine sonuçlar doğurmaktadır veya aleyhe sonuç doğuracak şekilde yorumlanabilecektir. İşte Yasa Koyucu, kız çocukları aleyhine oluşan bu yasal düzenlemedeki eksikliği gidermek için, 6.8.2003 Tarihinde 4958 sayılı Yasa ile getirilen ve ölüm aylığı kesme nedeni olan “sosyal sigortaya ve emekli sandıklarına tabi gelir veya aylık almama şartı, hak sahibinin kendi çalışmaları sonucu mu yoksa hak sahibi olarak gelir aylık almama mı olduğu hususunda karışıklık olduğundan kesme nedeninin sadece “kendi çalışmalarından” dolayı gelir veya aylık almanın bağlama engeli/kesme nedeni sayılacağı hususunu açıklığa kavuşturmak için Geçici madde 91 yürürlüğe konulmuştur.Geçici madde 91’in gerekçesi özetle şöyledir. “68. maddede yer alan “buralardan gelir veya aylık almayan” ibaresi farklı uygulamalara neden olmuştur. Bu ibarenin kız çocuklarının yalnızca kendi çalışmalarından dolayı sosyal güvenlik kurumlarından gelir ve aylık almaması mı yoksa hem kendi çalışmalarından hem de hak sahibi olarak sosyal güvenlik kuruluşlarından gelir veya aylık almaması mı olduğu yönündeki farklı yorumlar bu hükmün getirildiği 21.6.1973 tarihli 1753 sayılı kanunun yürürlüğe girmesinden sonra zaman içerisinde farklı uygulamaları neden olmuştur. Bu düzenleme ile kız çocuklarının yalnızca kendi çalışmalarından dolayı sosyal güvenlik kurumlarından gelir veya aylık alması halinde kurumdan ölüm geliri bağlanmaması, kendi çalışmaları dışında hak sahibi olarak bu kurumlardan gelir veya aylık alması durumunda kurumca ölüm geliri bağlanabilmesine imkân sağlanması amaçlanmıştır. VI. fıkrada yapılan düzenleme ile kendi çalışmaları dışında hak sahibi olarak sosyal güvenlik kuruluşlarından gelir veya aylık almaları hallinde ise ölüm gelirinin kesilememesi sağlanmıştır.”9.7.2005 Tarihinde yürürlüğe giren 506 sayılı Yasanın Geçici Madde 91/1 ile gelen:6.8.2003 tarihinden önce hak sahibi kız çocuklarına bağlanan gelir ve aylıklar; bunların evlenmeleri, Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi çalışmaları veya kendi çalışmalarından dolayı buralardan gelir veya aylık almaları halleri hariç olmak üzere geri alınmaz. 91/6,7 fıkra ile de, 1. fıkraya göre aylığı kesilmesi önlenenlerin, 1.10.2008 tarihine kadar aylık almaya devam edecekleri düzenlenmiştir. 5510 sayılı Yasanın 34/1-b bendinde “Bu Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (e) bentleri hariç bu Kanun kapsamında veya yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında çalışmayan veya kendi sigortalılığı nedeniyle gelir veya aylık bağlanmamış çocuklardan; …” aylık bağlanır denilerek, geçici madde 91’e paralel düzenleme yapılmıştır. Yine, 54/1-a 5. Bende, “hem eşinden, hem de ana ve/veya babasından ölüm aylığına hak kazananlara, tercihine göre eşinden ya da ana ve/veya babasından bağlanacak aylığı,” 54/1-b 4. Bende “Hem eşinden, hem de ana ve/veya babasından ölüm gelirine hak kazananlara, tercihine göre eşinden ya da ana ve/veya babasından bağlanacak geliri,” bağlanacağı düzenlenerek aylık/gelir kesme nedeni korunmuştur.Daire çoğunluğu, 506 sayılı Yasanın 68. maddesi ile Geçici 91. maddesinin çeliştiği, bu nedenle sonra yürürlüğe giren Geçici 91. madde hükmüne öncelik tanınması gerektiği, burada da , “evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almağa hak kazanan kimseye bu aylıklardan fazla olanı ödenir” hükmü ayrıca bulunmadığından kız çocuklarının 506 sayılı Yasa kapsamında hem eşten hem de ana/babadan ölüm aylığının birlikte alabileceği görüşündedir. Kız çocukları için, 68. maddede sözü edilen “gelir veya aylık almama” şartının “kendi çalışmaları nedeniyle gelir veya aylık almama” olarak anlaşılması gerektiği, geçici madde 91/1 de düzenlenmiş, 6 ve 7. fıkrada ise 1. Fıkraya göre aylığı kesilmeyenlerin 1.10.2008 tarihine kadar aylıklarını, kendi çalışmaları dışında gelir veya aylık almaları halinde kesilmeden alabilecekleri düzenlenmiştir. 5510 sayılı Yasada, zaten, kendi çalışmaları dışında gelir/aylık alması halinde aylığın kesilmeyeceği ancak hem eşten hem de ana/babadan birlikte aylık alamayacağı düzenlenmiştir. Geçici 91. maddenin anlatmak istediği husus, 6.8.2003 tarihinden önce hak sahibi olan kız çocuklarının, kendi çalışmaları dışında, isteğe bağlı sigortalı olarak veya hak sahibi olarak gelir veya aylık almaları halinde önceden aldığı ölüm geliri veya aylığının kesilmesini önlemek, 5510 sayılı Yasanın düzenlemesine kadar gelir/aylık almalarını devam ettirmek ve gelir/aylık kesilmişse istirdadını önlemektir. Yoksa Yasa Koyucu tarafından 2.7.1973 tarihinde 1753 sayılı Yasa ile getirilen “Ancak evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almağa hak kazanan kimseye bu aylıklardan fazla olanı ödenir” kesme nedeni, bertaraf edilmek istenmemiştir. Bu kural daha sonra 4958 sayılı Yasa değişikliğinde de korunmuştur. Geçici Madde 91 hükmü ile “evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almağa hak kazanan kimseye bu aylıklardan fazla olanı ödenir” hükmü çelişmediği gibi yürürlükten de kaldırılmamıştır. Geçici 91. maddede ayrıca, “evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almağa hak kazanan kimseye bu aylıklardan fazla olanı ödenir” hükmünün yazılmaması bir eksiklik olmadığı gibi ayrıca yazılmasına da gerek yoktur. 21. Hukuk Dairesi de, 25.03.2013 tarih, 2011/6787 Esas, 2013/3264 Karar sayılı dosyasında benzer görüşlere yer vermiştir. Bu karara göre: “506 Sayılı Yasaya 02.07.2005 tarih ve 5386 sayılı Yasayla eklenen geçici 91. madde hükmü, kız çocuklarına 06.08.2003 tarihinden önce bağlanan gelir ve aylıkların kendi çalışmaları dışında sosyal güvenlik kuruluşlarından gelir veya aylık almaları halinde kesilmeyeceği yönündedir. 506 sayılı Yasaya eklenen geçici 91. maddesi 506 sayılı Yasa'nın 68. maddesini yürürlükten kaldırmamıştır. 06.08.2003 tarihinden önce de yasal engel nedeniyle kız çocuklarına her iki aylığın bağlanması mümkün değildir. Geçici 91. maddede sözü edilen gelir ve aylıklar daha önce yasal engel bulunmaması nedeniyle iki ayrı sosyal güvenlik yasası kapsamında bağlanan aylıklardır.Daire çoğunluğu görüşü kabul edilecek olursa, SSK sigortalılarının kız çocukları hem eşinden hem de ana/babasından aylık alacak iken, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı sigortalılarının kız çocuklarına ise bu aylıklardan sadece yüksek olanı ödenecek ve kız çocukları arasında büyük bir eşitsizlik yaratılacaktır. Ayrıca, 5510 sayılı Yasa döneminde, sadece yüksek olan aylık alınabildiği için, 5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 1.10.2008 öncesine göre de kız çocuklarının ölüm aylıklarında farklılıklar ortaya çıkacaktır. Sonuç olarak, 2.7.1973 tarihinde 1753 sayılı Yasa ile getirilen “evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almağa hak kazanan kimseye bu aylıklardan fazla olanı ödenir” hükmü yürürlükten kalkmamıştır. Belki, bu tarihten önce hak kazanılan gelir veya aylıklar kazanılmış hak sayılabilir. 2.7.1973 tarihinden sonra hem eşten hem de ana/babadan gelir veya aylığın ikisi bir arada alınamayacaktır. Bu anlamda 5510 sayılı Yasanın Geçici 1. Madde kapsamında korunacak kazınılmış hak da olmadığı, yerel mahkeme kararının ONANMASI görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.
Bilmeniz halinde fark yaratacak kararlar
İş kazası nedeniyle açılan davada ihtiayati haciz kararı verilebilir mi?
DAVA VE KARAR:
Davacı, dava sonuçlanıncaya kadar tazminat alacağının teminat altına alınması
için davalıya ait taşınmazlar ile trafik siciline kayıtlı araçların kaydına
ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında
belirtildiği şekilde
İcra mahkemesi kararlarından istinaf yolu açık olan kararlar
Taraflar arasındaki “şikayet” isteminden dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 5. İcra Hukuk Mahkemesince şikayetin kısmen kabulüne dair verilen 14.02.2012 gün ve 2011/1530 E. - 2012/366 K. sayılı kararın incelenmesi şikayetçi borçlu vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dai
Şirket hisselerinin haczi, yönetim yetkisi verir mi?
MAHKEMESİ : İzmir 1. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ : 17/11/2011NUMARASI : 2011/999-2011/990Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının onanmasını mutazammın 11.06.2012 tarih ve 2012/3091-19898 Karar sayılı daire ilamının müddeti içinde tashihen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işl
Yargıtay
Yargıtay Karar Arama
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır ?
Yargıtay Daire Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Yerel Mahkeme Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Kanunu
Yargıtay İş Bölümü
Yargıtay Haberleri
Karar Arama
Yargıtay Kararları
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları
BAM Kararları
Danıştay Kararları
Anayasa Mahkemesi Kararları
Uyuşmazlık MAhkemesi Kararları
Karar Arama Nasıl Yapılır?
Emsal Karar ve Emsal Karar Arama Nedir?
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır?
BAM Karar Arama Nasıl Yapılır?
Danıştay Karar Arama Nasıl Yapılır?
Anayasa Mahkemesi Karar Arama Nasıl Yapılır?