Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7608 - Karar Yıl 2005 / Esas No : 4888 - Esas Yıl 2005





Davacı, yaşlılık aylığına uygulanan TÜFE artışlarının her ayın başında uygulanması gerektiğinin tespitiyle; hak kayıplarının yasal faiziyle birlikte sendika üyelerine ödenmesine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteğin kabulüne karar vermiştir.Hükmün, davalı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.Davacı Emekli-Sen Tüm Emekliler Sendikası üyelerine ödenmekte olan yaşlılık aylığına uygulanan artışın her aybaşı uygulanması gerektiğinin tespitine ve Kurumun aksine uygulaması sebebiyle doğan hak kayıplarının yasal faizi ile birlikte sendika üyelerine ödenmesine karar verilmesini istemiş, Mahkeme ise talebi kabul etmiştir.Davada öncelikle çözümlenmesi gereken husus davacının, üyelerinin sübjektif hak alanını ilgilendiren yaşlılık aylığı konusunda dava açıp açamayacağı, bir başka ifade ile iş bu davada davacı sıfatına sahip olup olmadığının tespitinden ibarettir.Bir kişinin belli bir davada gerçekten davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı hususu usul hukuku değil, dava konusu hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk meselesidir. Bir davanın tarafları o davada gerçekten taraf sıfatına sahip değilse, mahkeme dava konusu hakkın esasına girip karar veremez. Davayı sıfat yokluğundan reddetmesi gerekir.Davacı olma sıfatı dava konusu hakkın sahibine aittir. Kuşkusuz bu hak sözleşmeden veya kanundan doğabilir.2821 sayılı Sendikalar Kanunu ile (Md. 32/3) işçi sendikaları işçilerin hizmet akdinden veya sigorta hukukundan doğan haklarını korumak üzere üyelerini temsilen dava açmaya ehil kılınmış ise de, davacı Emekli-Sen Tüm Emekliler Sendikası'nın bu kanuna göre kurulmuş bir sendika olmadığı, her ne kadar adında "Sendika" ibaresine yer verilmiş ise de aslında Dernekler Kanunu'na göre kurulmuş bir dernek olduğu anlaşılmaktadır.Sosyal güvenlik hakkı kişiye sıkı şekilde bağlı, devredilemez ve feragat edilemez bir haktır. (506 S.K. 6.Md.) Yasaların cevaz verdiği haller dışında bu hakkın sigortalı yerine bir başkası tarafından kullanılması mümkün değildir. Öte yandan yasal anlamda sendika niteliğini taşımayan davacı tüzel kişiliğin sosyal güvenlik hukukuna ilişkin olarak üyeleri adına dava açmasına imkan sağlayan bir yasa hükmünün de bulunmadığı tartışmasızdır.Sıfat konusu usulün 187. maddesinde yer alan ilk itirazlardan olmadığı için davanın her safhasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi mahkemece de resen incelenerek karara bağlanır.Sıfat konusu dava şartıdır. Hakimin dava dilekçesinde davacı ve davalı olarak gösterilen kişilerin taraf sıfatına sahip olup olmadıklarını resen gözetmesi ve bu konuda taraflarca ileri sürülmeyen vakıaları da araştırıp tartışması gerekir.Sıfat yokluğu halinde, dava usulden değil esastan reddedilmelidir.506 sayılı Kanun'un 134. maddesinde bu kanundan doğan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceği kurala bağlanmıştır. Dava konusu talep, yaşlılık aylığına ilişkin olduğundan mahkemenin davayı görmede kendisini görevli kabul etmesinde her hangi bir isabetsizlik bulunmamış ve davalı Kurum vekilinin bu yöne ilişkin itirazları yerinde görülmemiştir.Ancak, yukarıda açıklanan hukuki esaslar çerçevesinde davacının taraf sıfatının bulunmadığı ve bu sebeple davanın reddine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, işin esasına girilerek yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), 30.6.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.