Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7396 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 21105 - Esas Yıl 2013





Mahkemesi :Ankara 3. İş MahkemesiTarihi :16.04.2013No :2013/267-2013/281 Davacı, Fransa sosyal güvenlik rejimine giriş tarihinin Türkiye’de sigortalılık başlangıcı olarak tespiti ile tahsis talebini takip eden ay başından itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitini ve ödenmeyen aylıkların faizi ile tahsilini istemiştir.Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde, davanın kabulüne dair karar verilmiştir.Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Eldeki davada; davacı Fransa sosyal güvenlik rejimine giriş tarihi olan 01.07.1986 tarihinin Türkiye Hizmet Başlangıcı olarak tespitini, tahsis talebini takip eden aybaşından geçerli olmak üzere yaşlılık aylığı bağlanmasının gerektiğinin tespitini istemiştir. Mahkemece, davacının ilk sigorta başlangıcının 01.07.1986 olarak tespitine yaşlılık aylığının 01.12.2012 tarihinden geçerli olarak bağlanması gerektiğinin tespitine hüküm kururak davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya kapsamından davacının yurtdışı şahsi dosyasının celbedilemediği, eldeki dava hakkında dava dilekçesi ekindeki suret belgelere göre hüküm kurulduğu, yine dosyaya ibraz edilen davacının 17.10.2011 tarihli Fransa Emeklilik Sigortasına ilişkin mesleki iş döküm çizelgesi bulunduğu, anılan mesleki iş döküm çizelgesinde davacının 1986 yılında 2 tane üç aylık dönem içerisinde tercümesi genel faal + hastalık / Analık / AT rejimi açıklamaları olan bildirimler bulunduğu görülmüştür. Türkiye Cumhuriyeti ile Fransa Cumhuriyeti arasında aktedilen Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin, konuya ilişkin 30’uncu maddesinin 1’inci bent hükmü, bir işçinin Türk mevzuatına tabi olmadan önce Fransız Sosyal Güvenlik rejimlerinden birine tabi olmuşsa Fransız mevzuatına ilk tabi olunan tarihin, Türkiye’de malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına ilk defa tabi olduğu tarih olarak kabul edileceğini öngörmüştür. Ancak, anılan sözleşme hükmünün uygulanabilmesi, usulünce yurt dışı sürelerinin borçlanılması halinde mümkündür.Uyuşmazlık tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 17.04.2008 tarihli 5754 sayılı Yasanın 79.maddesiyle değişik 3201 sayılı Yasının 3.maddesi “Bu Kanunun 1 inci maddesinde belirtilenler ile yurt dışında çalışmakta iken veya yurda kesin dönüş yaptıktan sonra ölenlerin Türk vatandaşı olan hak sahipleri sigortalının Türkiye’de hiçbir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması yoksa Sosyal Güvenlik Kurumuna, Türkiye’de çalışması varsa en son tabi olduğu sosyal güvenlik kuruluşuna müracaat etmek suretiyle bu Kanunla getirilen haklardan yararlanırlar.Sosyal güvenlik sözleşmeleri uygulanmak suretiyle kendilerine veya hak sahiplerine kısmi aylık bağlanmış olanların borçlanma işlemleri aylık aldıkları sosyal güvenlik kuruluşunca yapılır.”hükmünü içerirken; Yine aynı Yasayla 3201 sayılı Yasanın 5.maddesine 4.fıkra hükmü olarak eklenen ek fıkra ile de; “Yurtdışı hizmet borçlanmasına ait süreler 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa göre hangi sigortalılık haline göre geçmiş sayılacağının belirlenmesinde; Türkiye’de sigortalılıkları varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak kabul edilir.” Hükmü getirilmiştir. Anılan 5754 sayılı Yasa ile, 3201 sayılı Yasada yapılan değişiklikler ve getirilen ek düzenlemelere birlikte bakıldığında; başvurulacak kuruluşların belirlenmesinde, eski 3.maddede öngörülen değişik hallerden tümüyle vazgeçilmiş ve sadece; Türkiye’de sigortalılıkları varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak değerlendirileceği öngörülmüştür. Yasanın bu açık hükmü karşısında, artık borçlanılan sürelerin, mülga diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında bir sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi imkanı ortadan kalkmıştır. Yani , Türkiye’de hiçbir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması bulunmayan kişilerin, 3201 sayılı Yasaya dayalı borçlanma sürelerinin 5510 sayılı Yasanın 4/I-b kapsamında sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi yasal bir zorunluluk haline gelmiştir. Öte yandan, Anayasamızın 90/son maddesi uyarınca, yöntemince yürürlüğe konulmuş Uluslararası sözleşmeler kanun hükmünde olduğu gibi, normlar hiyerarşisi yönünden uluslararası sözleşme kurallarına uygulamada yasal güç tanınmakta ve bu kuralların uygulanma önceliği haiz bulunmaktadır. Türkiye – Fransa arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesinde, Türk sosyal güvenlik mevzuatına tabi olmadan önce, Fransa sosyal güvenlik rejimine tabi olunması halinde, Fransa sosyal güvenlik rejimine tabi olunan tarihin, Türkiye’de Malullük, Yaşlılık ve Ölüm Sigortalarına ilk defa tabi olduğu tarih olarak kabul edileceği yönünde açık hüküm bulunurken; söz konusu Uluslararası sözleşmede, yurtdışında geçirilen çalışma sürelerinin, akit ülke mevzuatına göre sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirilmesi aşamasında, hangi sigortalılık niteliğine göre borçlanılabileceği konusunda açık ve özel bir düzenleme de yer almamaktadır.Uyuşmazlık tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 17.04.2008 tarihli 5754 sayılı Yasanın 79. maddesiyle değişik 3201 sayılı Yasının 3.maddesi, “Bu Kanunun 1 inci maddesinde belirtilenler ile, yurt dışında çalışmakta iken veya yurda kesin dönüş yaptıktan sonra ölenlerin Türk vatandaşı olan hak sahipleri sigortalının Türkiye’de hiçbir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması yoksa, Sosyal Güvenlik Kurumuna, Türkiye’de çalışması varsa, en son tabi olduğu sosyal güvenlik kuruluşuna müracaat etmek suretiyle bu Kanunla getirilen haklardan yararlanırlar. Sosyal güvenlik sözleşmeleri uygulanmak suretiyle kendilerine veya hak sahiplerine kısmi aylık bağlanmış olanların borçlanma işlemleri aylık aldıkları sosyal güvenlik kuruluşunca yapılır” hükmünü içermektedir. Yukarıda belirtilen açıklamalar ışığında; somut uyuşmazlıkta belirlenmesi gereken davacının talebine konu Türkiye'de sigortalılık başlangıç tarihi olarak tespitine esas tarihte Fransız sosyal güvenlik rejimine tabi çalışması bulunup bulunmadığı, 3201 sayılı Yasa kapsamında yurtdışı borçlanma talebinde bulunup bulunmadığı, bulunması halinde borç tahakukukun tebliğinden itibaren 3 aylık süre içerisinde tahakkuk ettirilen borcu ödeyip ödemediği, yurtdışı borçlanma talebinden önce Türkiye'de sigortalılık tescili bulunup bulunmadığı, bulunması halinde borçlanmanın 5510 sayılı Yasanın 4/1-(a),(b),(c) bentlerinden hangisi kapsamında yurtdışı borçlanma işleminin kabul edilip edilmeyeceği, davacının tahsis talebinde bulunup bulunmadığı, tahsis ve yurda kesin dönüş şartının gerçekleşip gerçekleşmediğinin açık ve net olarak tespit edilmesi gerekmektedir. Mahkemece yapılacak iş; davacının 3201 sayılı Yasa kapsamında yurtdışı borçlanma şahsi dosyası Kurumdan celbedilmeli, davacının en son tarihli Fransa sosyal güvenlik rejimindeki çalışmalarını gösterir mesleki iş döküm çizelgesi getirtilmeli, davacının mesleki iş döküm çizelgesindeki 1986 yılında bildirilen Genel Faal + Hastalık / Analık / AT rejimi açıklamaları dikkate alınarak belirtilen açıklamalara ilişkin bildirimlerin Fransız Sosyal Güvenlik Rejimine tabi bir çalışma olup olmadığı, yine anılan bildirimlerde sadece dönemler belirtilmesi nedeniyle Fransız sosyal güvenlik rejimine tabi çalışmanın başladığı tarihin açık ve net olarak sorulması, sonucuna göre Türkiye'de Malullük, Yaşlılık ve Ölüm Sigortalarına ilk defa tabi olduğu tarih olarak kabul edilip edilmeyeceği değerlendirilmeli, davacının yurtdışı borçlanmasına esas sigortalılığının 5510 sayılı Yasanın 4/1-(a),(b),(c) bentlerinden hangisi kapsamında olduğu tespit edilmeli, davacının, kurumca tahakkkuk ettirilen borcu süresinde ödeyip ödemediği, tahsis talebinde bulunup bulunmadığı, tahsis şartlarının oluşup oluşmadığı ile yurda kesin dönüş yapıp yapmadığı belirlenmeli ve tüm dosya kapsamından varılacak sonuca göre hüküm kurulmalıdır. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın, eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, 01.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.