Dava, yersiz aylıkların tahsili amacıyla başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali ile takibin devamı istemine ilişkindir.Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.Hükmün, davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi Alparslan Koçak tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.1- Davalının babası H... Ş... 'in davacı Kurum'dan yaşlılık aylığı alırken 22.07.1973 tarihinde ölmesi üzerine, davalıya 01.01.1975 tarihinden itibaren ölüm aylığı bağlandığı, ancak davalının 15.11.1988 tarihinden itibaren Emekli Sandığı'ndan maaş aldığı gerekçesiyle aylığı iptal edilerek, davacı Kurum tarafından yersiz ödenen aylıkların tahsili amacıyla takip başlatıldığı, söz konusu takibe davalının süresinde itiraz ettiği ve takibin durduğu anlaşılmaktadır. Davacı Kurum, itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davalının iyiniyetli olduğu ve Borçlar Kanunu'nun 63'üncü maddesi şartları oluştuğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanun'un 68'inci maddesinin 1-C-a maddesidir. Anılan madde sigortalının "evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan, Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi bir işte çalışmayan, buralardan gelir veya aylık almayan kız çocuklarına" aylık bağlama imkânı öngörmüş, aynı maddenin (VI) numaralı bendi ise "Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi işlerde çalışmayı ve evlenmeyi" aylığın kesilmesi nedenleri olarak düzenlemiştir. Aynı konuda düzenlemeler ihtiva eden gerek 506 sayılı Kanunun 68. maddenin (VI) bendinde değişiklik yapan 4958 sayılı Kanun, gerekse aynı Kanuna geçici 91. maddeyi ekleyen 5386 sayılı Kanun ve gerekse dayanak 506 sayılı Kanunun 68. maddesini 106/1. maddesiyle yürürlükten kaldıran 5510 sayılı Kanunun 34/1-c maddesi "Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi işlerde çalışmayı" benzer şekilde aylığın kesilmesi nedenleri arasında saydığından çalışmaya başlanılan tarihi takip eden devre başından itibaren aylık kesilmektedir. Davalının Emekli Sandığı'ndan aldığı iddia edilen maaşın niteliği dosya kapsamından anlaşılamamaktadır. Bu nedenle; Emekli Sandığından davalıya bağlanan aylığa ilişkin tahsis dosyasının onaylı sureti celbedilerek, aldığı iddia edilen gelir veya aylığın kendi çalışmasından kaynaklanıp kaynaklanmadığı, hangi tarihler arasında çalıştığı ve aylık aldığı hususlarının tespit edilmelidir.2- Yersiz ödenen aylıkların tahsiline ilişkin - 506 sayılı Kanun'un mahsubu düzenleyen 121/2'nci maddesi dışında- özel bir düzenleme bulunmadığından davanın yasal dayanağını Borçlar Kanun'un 61 ve devamı maddeleri oluşturmaktadır. Anılan Kanun'un 61'inci madde haksız yere aylık alma şeklinde gerçekleşen paraları geri vermesi uyarınca, ilke olarak, sebepsiz zenginleşenin haksız yere aylık alma şeklinde gerçekleşen paraları, geri vermesi icabeder. Ne var ki, bu geri verme borcunun kapsamı, 63'üncü madde ile belirlenmiş olup, sebepsiz zenginleşen kötü niyetli ise, iadeye ilişkin ilke çevresinde işlem yapılacak ve zenginleşmenin azaldığını savunamayacaktır. Şayet, iyi niyetli ise, iade zamanında elinde kalanla sorumlu olacak, kendisinden iade talep olunduğu andaki fazlalığı geri vermekle yetinecektir. Mahkemece, yaşam deneyleri ve günümüzün ekonomik koşullarına göre davalının, kendisine ödenen dava konusu ölüm aylıklarını tüketerek elden çıkarmak zorunda kalan, günü gününe ve kıtı kıtına geçinen kimselerden olduğu kabul edilmiş ise de; bu yönde dosya kapsamında hiçbir delil bulunmamaktadır. Bu nedenle; gerekli inceleme ve araştırma yapılarak davalının sosyal ve ekonomik durumu bir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak şekilde belirlenmelidir.3-Öte yandan; 5510 sayılı Kanun'un 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 96'ncı maddesindeki, "Kurumca işverenlere, sigortalılara, isteğe bağlı sigortalılara gelir veya aylık almakta olanlara ve bunların hak sahiplerine, genel sağlık sigortalılarına ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilere, fazla veya yersiz olarak yapıldığı tespit edilen bu Kanun kapsamındaki her türlü ödemeler;a) Kasıtlı veya kusurlu davranışlarından doğmuşsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla on yıllık sürede yapılan ödemeler, bu ödemelerin yapıldığı tarihlerden,b) Kurumun hatalı işlemlerinden kaynaklanmışsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla beş yıllık sürede yapılan ödemeler toplamı, ilgiliye tebliğ edildiği tarihten itibaren üç ay içinde yapılacak ödemelerde faizsiz, üç aylık sürenin dolduğu tarihten sonra yapılacak ödemelerde ise bu süre sonundan, itibaren hesaplanacak olan kanunî faizi ile birlikte, ilgililerin Kurumdan alacağı varsa bu alacaklarından mahsup edilir, alacakları yoksa genel hükümlere göre geri alınır……" düzenlemesi üzerinde durulması gerekir.5510 sayılı Kanun'un 96'ncı maddesi ile 506 sayılı Kanun'da yer almayan yeni bir düzenleme getirilmiş, sebepsiz zenginleşmenin iyi niyetle veya kötü niyetle gerçekleşmesine bağlı olarak istirdadı mümkün ödeme miktarları belirlenmiştir. Kapsam belirlendikten sonra, ilgilinin Kurumdan alacağı yoksa, geri alma işleminin genel hükümlere göre yapılacağı öngörülmüştür. 5510 sayılı Kanun'un geçici maddelerin de ise, yersiz ödemelerin tahsili konusunda önceki hükümlerin uygulanması gereğini öngören herhangi bir kuralda yer almamaktadır.Kurumun istirdadını isteyeceği yersiz ödemenin kapsamını belirlemedeki irade serbestisi de, 5510 sayı Kanun'un 96'ncı maddesi hükmünün, Kurumun yersiz ödemeden kaynaklanan alacakları konusunda uygulanması gereğini doğurduğuna ilişkin hukuksal gerçeklik de, bozma üzerine yürütülecek yargılama sürecinde, göz önünde bulundurulmalıdır.Açıklanan maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.O hâlde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 25.05.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.