Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 657 - Karar Yıl 2017 / Esas No : 3089 - Esas Yıl 2016





Mahkemesi :İş Mahkemesi Dava, idari para cezasının iptali istemine ilişkindir.Mahkemece, davada idari yargının görevli olması nedeniyle dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir. Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.Davalı Kurumca, davacıya ait işyerinde sigortasız işçi çalıştığı tespit edilerek hem prim borcu hem de idari para cezası tahakkuk ettirildiği eldeki davada, davacı, dava dilekçesinde, 5.542,65 TL tutarındaki idari para cezasına ilişkin borç yazısının 21.05.2015 tarihinde tebliğ edildiğini, davacının, 25.05.2015 tarihinde itiraz dilekçesi verdiğini, Kurum Komisyonu'nun 26.05.2015 tarihli istemin reddine karar verildiğini, komisyon kararının işveren vekiline 03.07.2015 tarihinde tebliğ edildiği belirterek idari para cezasının iptalinin istendiği ancak dava dilekçesinde, her ne kadar idari para cezası olarak belirtilse de, miktar, tebliğ tarihleri, Komisyon Karar tarihleri dikkate alındığı zaman bunun prim borcuna işaret ettiği kaldı ki; idari para cezalarının, gerek miktar gerekse tebliğ, itiraz, komisyon karar tarihlerinin farklı olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, ise, dava dilekçesindeki beyan?? dikkate alarak, davanın, idari para cezalarının iptaline ilişkin olduğu belirtilip yazılı şekilde hüküm tesis edilmiştir. Mahkemece, davacıya talebi açıklattırılmak suretiyle, borcun prim borcuna ilişkin olduğunun belirlenmesi halinde; Davanın yasal dayanağı olan 5510 Sayılı Yasanın 86’inci maddesi olup, "Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurlarınca, fiilen yapılan denetimler sonucunda veya işyeri kayıtlarından yapılan tespitlerden ya da kamu idarelerinin denetim elemanlarınca kendi mevzuatı gereğince yapacakları soruşturma, denetim ve incelemeler neticesinde veya kamu kurum ve kuruluşları ile bankalar ./...tarafından düzenlenen belge veya alınan bilgilerden çalıştığı anlaşılan sigortalılara ait olup, bu Kanun uyarınca Kuruma verilmesi gereken belgelerin yapılan tebligata rağmen bir ay içinde verilmemesi veya noksan verilmesi halinde, bu belgeler Kurumca re’sen düzenlenir ve muhteviyatı sigorta primleri Kurumca tespit edilerek işverene tebliğ edilir. İşveren, bu maddeye göre tebliğ edilen prim borcuna karşı tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde, ilgili Kurum ünitesine itiraz edebilir. İtiraz, takibi durdurur. İtirazın reddi halinde, işveren kararın tebliğ tarihinden itibaren bir ay içerisinde yetkili iş mahkemesine başvurabilir. Yetkili mahkemeye başvurulması, prim borcunun takip ve tahsilini durdurmaz. Mahkemenin Kurum lehine karar vermesi halinde, 88 inci ve 89 uncu maddelerin prim borcuna ilişkin hükümleri uygulanır.” hükmü öngörülmüştür. Diğer taraftan, uyuşmazlığın çözümü açısından özellikle belirtilmelidir ki, 5510 sayılı Kanunun 59 ve 100. maddeleri uyarınca Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından tutulan tutanaklar aksi kanıtlanıncaya kadar geçerlidir. Diğer bir anlatımla, yetkili kişilerce düzenlenen ve tarafların ihtirazi kayıt koymaksızın imzaladığı tutanaklar aksi kanıtlanıncaya kadar ge??erli olup, aksi ancak yazılı delille kanıtlanabilir. Ne var ki, aksi kanıtlanıncaya kadar geçerli olan "tutanaklar" ile ifade edilen; Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından belgelere dayalı olarak düzenlenmiş olanlar ile belgeye dayalı olmamakla birlikte düzenlenmesinde hazır bulunan işveren, işçi veya üçüncü kişi beyanları uyarınca düzenlenerek doğruluğu ilgili kişilerin imzaları ile tasdik edilen ve imza inkârına konu olmayan tutanaklardır.Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından yapılan incelemelere dayalı tutanakların değerlendirildiği ve varılan sonucun yazıya geçirildiği raporların, sadece memur veya müfettiş tarafından düzenlenmiş olmaları, anılan raporların 4857 sayılı İş Kanunu’nun 92/son maddesi ile 5510 sayılı Kanunun 59 ve 100. maddeleri kapsamında aksinin yazılı delille kanıtlanması gereken belgeler olarak kabulleri için yeterli değildir. Buna göre, özellikle, rapor veya ekli tutanaklarda imzası bulunmayanlar yönünden, söz konusu tutanakların aksinin yazılı delille kanıtlanması yükümünden söz etmek mümkün değildir.Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları ve iş müfettişi raporlarının, rapora dayanak alınan tutanaklar ile birlikte değerlendirilmesi ve ancak belirtilen nitelikteki ekli tutanakların anılan Kanun kapsamında aksi sabit oluncaya kadar geçerli belge olduğunun kabulü, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 92/son maddesinin açık hükmü karşısında zorunludur. Eldeki davada, davacı hakkında tutulan müfettiş raporunun aksini ispat etmek ve kurumca tahakkuk edilen prim borcu olup da iptali amacıyla eldeki davayı açıp açmadığı hususunda açıklama isteyerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik inceleme ve araştırma sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. ../...O hâlde, davacı avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 06.02.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.