Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6413 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 20305 - Esas Yıl 2014





İş Mahkemesi Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde 4davanın idari yargıda görülmesi gerektiğinden yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle HMK'nin 115. maddesi uyarınca davanın usulden reddine dair karar verilmiştir. Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun, istihdam şekillerine dair 4. maddesinin B bendinde sözleşmeli personel; kalkınma planı, yıllık program ve iş programlarında yer alan önemli projelerin hazırlanması, gerçekleştirilmesi, işletilmesi ve işlerliği için şart olan, zaruri ve istisnai hâllere münhasır olmak üzere özel bir meslek bilgisine ve ihtisasına ihtiyaç gösteren geçici işlerde, kurumun teklifi üzerine Devlet Personel Dairesi ve Maliye Bakanlığı'nın görüşleri alınarak Bakanlar Kurulunca geçici olarak sözleşme ile çalıştırılmasına karar verilen ve işçi sayılmayan kamu hizmeti görevlileridir. 657 sayılı Kanunun 4 maddenin (B) fıkrasının üçüncü paragrafında; “dış kuruluşlarda belirli bazı hizmetlerde çalıştırılacak personelin de zorunlu hallerde sözleşme ile istihdamları caizdir” denilmek suretiyle, ...’nın dış kuruluşlarında sözleşmeli personel çalıştırılabilmesi olanağı genişletilmiştir. Davacı da uzun yıllar sözleşmeli personel statüsünde görev yapmış ve bu çerçevede hak ve yetkilerini kullanmıştır. “Sözleşmeli personel” atamayla değil, işçiler gibi sözleşme ile çalıştırılmaktadır. Bağlı bulundukları sözleşme, iş hukukunda geçerli irade serbestisine dayanan iş akdinden farklı olarak, idari hizmet sözleşmesi niteliği taşımaktadır. Anılan sözleşmeler, koşulları hukuki düzenlemelerle belirlenmiş “tip sözleşmeler” niteliğinde görülmektedir. İdari (yönetsel) sözleşmeler “kamu kuruluşlarının, idare (yönetim) hukuku kurallarına dayanarak yaptıkları sözleşmeler” olup, bu sözleşmeleri, yönetimin özel hukuk kurallarına göre yaptığı sözleşmelerden ayırmak için, sözleşmenin konusunu oluşturan ilişkiye bakmak gerekir. Özel hukuk sözleşmelerinde taraflar arasında hukuksal eşitlik varken, idari sözleşmelerde, sözleşmenin taraflarından biri olan idareye, kamu yararının temsilcisi ve sorumlusu olarak, karşı tarafa göre bazı üstünlükler tanınmıştır. Özel sözleşmelerde taraflar, yasaların öngördüğü sınırlar içinde, sözleşmenin konusunu, amacını, biçimini, bağlantı kuracakları kişileri serbestçe seçebilirler. Buna karşılık, idari sözleşmelerde, çerçevesini oluşturan yasal mevzuat tarafların hareket serbestisini kısıtlamaktadır.Bu nedenledir ki; özel hukuk sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar adli yargıda , idari sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklar ise idari yargıda giderilmektedir. (Ş. Gözübüyük Yönetim Hukuku Ankara 1983 sahife 198-199) “Sözleşmeli personel” kategorisi, Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararları ile de kamu hukuku içinde “statü” niteliği kazanmıştır. (Danıştay 11. Dairesinin 27.0.2003 gün ve 2000/11381 - 003/959 karar sayılı kararı ile 25.10.2001 gün ve 2001/2335-365 sayılı kararları).Bir sözleşmenin idari sözleşme sayılabilmesi için, konusunun kamu hizmeti ve yararı olması, özel hukuku aşan koşulları içermesi, belirli bir süreyi kapsaması gerekir. Bir sözleşmenin idari sözleşme olup olmadığının belirlenebilmesi için sözleşme taraflarından birisinin idare olması ve sözleşme konusunun kamu hizmetine ilişkin bulunması koşulları her zaman yeterli olmayabilir. Bu taktirde idare ile karşı taraf arasında akdedilen sözleşmenin tüm hükümlerinin incelenerek, tarafların, idareye kamu gücünden doğan üstün yetkiler tanımak suretiyle sözleşmeye idari sözleşme niteliği vermek amacında olup olmadıklarının araştırılması gerekmektedir. Özel hukuk sözleşmelerinde söz konusu olmayan bazı üstün yetkilerin tanınması, idari sözleşmelerin en belirgin özelliğidir.Bu hükümler, özel hukuku aşan şartlar olarak nitelendirilir. Bu durum idarenin kamusal yetkisini kullanarak yaptığı sözleşmede, idareye üstünlük ve otorite tanınması şeklinde kendini gösterir. İdareye üstünlük ve otorite tanınması ona, gözetim ve denetim yapma, emir verme ve ceza uygulama, sözleşmeyi tek taraflı olarak değiştirme ve fesih etme, resen hareket etme gibi hak ve yetkilerin verilmesi yolundaki sözleşme hükümleri ile belli olur. İdarenin üstünlüğünün ve otoritesinin tanınması, yani sözleşmede idarenin tek taraflı hareket yetkisinin kabul edilmesi ve sözleşmenin bir tarafını oluşturan idarenin, diğer tarafa karşı kamu gücüne dayanan yetkiler kullanabilmesi durumlarında sözleşmede özel hukuku aşan koşulların varlığı kabul edilmelidir. İdari sözleşmeleri belirleyici bir başka kriter ise, sözleşme konusunun kamu hizmeti olmasıdır. Ancak hemen belirtilmelidir ki, her kamu hizmetine yönelik sözleşmenin idari sözleşme olduğu söylenemez. Çünkü idareler kamu hizmetini, yaptıkları özel hukuk sözleşmeleri ile de yerine getirebilirler.Somut olayda; davacı, davalı Bakanlığın, ... Büyükelçiliğinde 1986 yılının 4. ayından 2010 yılına kadar sekreter olarak çalışmalarında 1986 yılının 4. ayından 31.12.2004 yılına kadar ödenmeyen sigorta primlerinin ödenmesi gerektiğinin tespitini istemiş, mahkemece, 01.07.1992 ve 01.01.2004 tarihleri arasında davacı ile davalı Bakanlığın ... Büyükelçiliği arasında düzenlenen Tip Hizmet Sözleşmeleri'nin hükümlerinin niteliğinin davacı ile davalı Bakanlık arasındaki ilişkisinin hizmet akdine değil, 657 sayılı Kanunun 4/b maddesi kapsamında davalı Bakanlığın önemli ve nitelikli bir işinin yapılmasına ilişkin olduğundan bahisle görevli yargı yerinin idari yargı yeri olduğu kabul edilmiştir. Dosya kapsamından davacı ile davalı Bakanlığın ... Büyükelçiliği arasında 14.07.1992, 01.01.2004, 01.01.2005, 14.12.2006, 01.01.2010 tarihli tip sözleşmelerinin bulunduğu, davacının, davalı işyerinden 01.01.2005 – 30.04.2010 tarihleri arasında kesintisiz SSK (5510 SY. 4/1-a maddesi) kapsamında bildirimleri bulunduğu anlaşılmaktadır. Yukarıda belirtilen maddi ve yasal olgular gözetildiğinde; davacı ile davalı Bakanlığın ... Büyükelçiliği arasında düzenlenen, davacının gerek, istem, gerek ise istem sonrasi dönemdeki tüm sözleşmeler celbedilmeli, davacının sekreter olarak çalışması ve 01.01.2005 – 30.04.2010 tarihleri arasındaki bildirimleri de gözetilerek, dava konusu dönemdeki sözleşmelerin idari sözleşme, ya da, hizmet akdine ilişkin sözleşmeler olup olmadığı irdelenmeli, varılacak sonuca göre karar verilmelidir. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.Kabule göre ise; idari yargı yolunun caiz olmaması nedeniye, davanın usulden reddine karar verildiğinden, yargılama giderleri ve vekalet ücreti yönünden hüküm kurulması gerekirken, yargılama gideri ve vekalet ücretinin görevli mahkemece değerlendirilmesine dair hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O hâlde; davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz harcının davacıya iadesine, 02.04.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.