Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6273 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 27952 - Esas Yıl 2014





İş Mahkemesi Dava, ölüm aylığına hak kazanıldığının tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Hükmün davalı ... avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.1972 – 09.09.2006, 18.01.2007 - 01.02.2007 dönemlerinde toplam 869 günlük 506 sayılı Kanuna tabi zorunlu sigortalılığı, 01.11.2006 – 17.01.2007, 01.10.2008 – 03.07.2010, 02.09.2010 - 13.03.2011 dönemlerinde toplam 901 günlük 2926 sayılı Kanun ve 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendi kapsamında Tarım Bağ-Kur sigortalılığı ve buna dayalı prim borcu bulunan, 13.03.2011 tarihinde yaşamını yitiren murisin ayrıca 04.07.2010 – 01.09.2010 dönemindeki 30 günlük 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendine tabi sigortalılığı ile 58 günlük söz konusu (b) bendinin (4) numaralı alt bendi kapsamındaki sigortalılığının çakıştığı anlaşılmakta olup hak sahibi eş konumundaki davacının 26.01.2012 tarihli ölüm aylığı tahsis başvurusunun davalı Kurumca reddedilmesi üzerine açılan işbu davada mahkemece, 899 günlük 506 sayılı Kanuna ve 5510 sayılı Kanunun 4/1(a) maddesine tabi sigortalılığı üzerinden istem kabul edilmiştir. Hak sahiplerine ölüm aylığı bağlanmasında esas alınması gereken ve ölüm tarihi itibarıyla yürürlükte olan 5510 sayılı Kanunun 32/2. maddesinde ölüm aylığının, en az 1800 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş veya 4/1(a) maddesi kapsamında sigortalı sayılanlar için, her türlü borçlanma süreleri hariç en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup, toplam 900 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş durumda iken ölen sigortalının hak sahiplerine, yazılı istekte bulunmaları halinde bağlanacağı, ancak, 4/1(b) maddesine göre sigortalı sayılanların hak sahiplerine aylık bağlanabilmesi için ölen sigortalının genel sağlık sigortası primi dahil kendi sigortalılığından dolayı prim ve prime ilişkin her türlü borcunun olmaması veya ödenmesinin şart olduğu belirtilmiş olmakla maddede yer alan “her türlü borçlanma süreleri hariç” ibarelerinin, sigortalılık süresi ile birlikte prim ödeme gün sayısını da içerdiği, başka anlatımla, 4/1(a) maddesi kapsamındaki sigortalıların hak sahipleri yönünden ölüm aylığı tahsis koşulları irdelenirken borçlanılan sürelerin, 5 yıllık sigortalılık süresi ve 900 prim ödeme gün sayısının hesabında dikkate alınmaması gerektiği belirgindir. Diğer taraftan anılan Kanunun “Sigortalılık hallerinin birleşmesi” başlığını taşıyan 53. maddesinin 1. fıkrasında, sigortalının, 4. maddenin 1. fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan sigortalılık hallerinden birden fazlasına aynı anda tabi olmasını gerektirecek şekilde çalışması halinde; öncelikle aynı maddenin 1. fıkrasının (c) bendi kapsamında, (c) bendi kapsamında çalışması yoksa ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alınarak sigortalı sayılacağı öngörülmüş, anılan fıkra daha sonra 6111 sayılı Kanunun 33. maddesi ile değişikliğe uğramıştır. 01.03.2011 günü yürürlüğe giren bu maddede, sigortalının 4. maddenin 1. fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statüleri ile (c) bendinde yer alan sigortalılık statüsüne aynı anda tabi olacak şekilde Kanun kapsamına girmesi halinde öncelikle aynı maddenin 1. fıkrasının (c) bendi kapsamında, (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statülerine tabi olacak şekilde Kanun kapsamına girmesi durumunda ise aynı maddenin 1. fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılacağı açıklanmış, 5510 sayılı Kanuna 6111 sayılı Kanunla eklenen geçici 33. maddede de, Kanunun 53. maddesinin 1. fıkrasında bu maddenin yürürlük tarihi itibarıyla yapılan değişikliklerin, bu değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihten öncesi için uygulanmayacağı, belirtilmiştir. Buna göre 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin 1. fıkrasının (a) ve (b) bentleri çerçevesinde birleşen (çakışan) zorunlu sigortalılık olgusuna ilişkin olarak, 01.10.2008 – 01.03.2011 dönemi yönünden 53. madde gereğince ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alınmalı, 01.03.2011 tarihinden itibaren ise anılan maddede 6111 sayılı Kanunla yapılan değişiklik gözetilerek hizmet akdine dayalı çalışmaya değer verilmelidir.Yukarıdaki yasal düzenleme ve açıklamalar ışığında dava değerlendirildiğinde, öncelikle belirtilmelidir ki sosyal güvenlik hukukunda aylık tahsisleri bakımından yasama organınca yapılan düzenlemelerle kabul edilip yürürlüğe giren kanunlarda yer alan sigortalılık süresi veya prim ödeme gün sayısına ilişkin rakamsal olarak belirtilen koşullar yargı organlarınca yoruma tabi tutularak farklı şekilde uygulanamayacağından 506 sayılı Kanun ile 5510 sayılı Kanunun 4/1(a) maddesi kapsamında 899 prim ödeme gün sayısı olduğu benimsenen sigortalı yönünden anılan 32/2. maddede yazılı 900 güne ilişkin aylık bağlama şartının gerçekleşmediği belirgindir.Ayrıca, 01.10.2008 günü itibarıyla 5510 sayılı Kanunun 4/1(b)-(4) maddesine tabi sigortalılığı başlatılan murisin ilk önce başlayan anılan sigortalılığı nedeniyle, 04.07.2010 – 01.09.2010 tarihleri arasındaki çakışan dönemde 4/1(a) maddesi kapsamındaki hizmet akdine tabi çalışmalarına geçerlilik tanınamayacağı, giderek söz konusu 30 günlük çakışan sürenin dışlanması sonucunda 506 sayılı Kanuna tabi zorunlu sigortalılığın 869 gün olarak benimsenmesi gerektiği açıktır. Şu durumda, 4/1(b)-(4) maddesi kapsamında 959, 4/1(a) maddeye tabi 869 olmak üzere toplam 1.828 günlük sigortalılığı bulunan muris yönünden, prim borcunun gecikme zammıyla birlikte ödenmesi amacıyla davacı tarafa süre verilerek elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalı, kuşkusuz aylık bağlama koşullarının yargılama aşamasında gerçekleşmesi durumunda Kurumun dava açılmasına sebep olan herhangi bir haksız işleminin söz konusu bulunmadığı gözetilerek yargılama giderleri buna göre değerlendirilmelidir.Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece yanılgılı değerlendirmeler sonucu istemin aynen karar altına alınması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 02.04.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.