Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6202 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 27507 - Esas Yıl 2014





Mahkemesi :İş Mahkemesi Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.Dava; 16.08.2010 tarihinde gelen kaza sonucunda yaralanan sigortalıya sarf edilen tedavi gideri ve geçici iş göremezlik ödemeleri nedeniyle Kurum zararının tahsili istemine ilişkin olup, mahkemece, sigortalının geçirdiği kazanın iş kazası olması ve 5510 sayılı Kanunun 21/2. maddesi uyarınca sigortalının uğradığı kazanın bildirilmemesi nedeniyle kurum zararından davalının sorumlu olduğu gerekçesine istinaden davanın kabulüne karar verilmiştir. 5510 sayılı Yasa'nın 13 maddesinin birinci fıkrasında iş kazası;“a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada, b)(Değişik bend:17.04.2008-5754 S.K./8.mad) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle, c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,d)(Değişik bend:17.04.2008-5754 S.K./8.mad) Bu Kanunun 4'üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özüre uğratan olaydır.” şeklinde tanımlanmıştır. Olayın, işkazası olarak kabul edilebilmesi için; olaya maruz kalan kişinin 5510 sayılı Kanunun 4. maddesi anlamında sigortalı olması, olayın, 5510 sayılı Kanunun 13. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak belirtilen hal ve durumlardan birinde meydana gelmesi koşuldur. Başka bir anlatımla, olayın, iş kazası sayılabilmesi için iki koşulun birlikte gerçekleşmesi zorunludur. Hukuk Genel Kurulunun 13.10.2004 tarih ve 2004/21-529 Esas, 2004/527 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere; “… yasanın iş kazasını sigortalıyı zarara uğratan olay biçiminde nitelendirmiş olması illiyet (nedensellik) bağını iş kazasının bir unsuru olarak ele almayı gerektirmiştir. Ne var ki, burada aranan “uygun illiyet (nedensellik) bağı” olup, bu da yasanın aradığı hal ve durumlardan herhangi birinde gerçekleşme olgusu ile sonucun birbiriyle örtüşmesi olarak anlaşılmalı, yasada olmadığı halde, herhangi başkaca kısıtlayıcı bir koşulun varlığı aranmamalıdır. Kısacası; anılan yasal düzenleme, sosyal güvenlik hukuku ilkeleri içinde değerlendirilmeli; maddede yer alan herhangi bir hale uygunluk varsa zararlandırıcı sigorta olayının kaynağının işçi olup olmaması ya da ortaya çıkmasındaki diğer etkenlerin değerlendirilmesinde dar bir yoruma gidilmemelidir…" .5510 sayılı Yasa’nın 13. maddesinde iş kazasının 4'ncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ile 5'nci madde kapsamında bulunan sigortalılar bakımından bunları çalıştıran işveren tarafından, o yer yetkili kolluk kuvvetlerine derhal ve Kuruma en geç kazadan sonraki üç işgünü içinde iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesi ile doğrudan ya da taahhütlü posta ile bildirilmesinin zorunlu olduğu öngörülmüştür.Anılan Kanun'un 21. maddesinin 2. fıkrasında ise; iş kazasının 13. maddenin ikinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen sürede işveren tarafından Kuruma bildirilmemesi halinde, bildirim tarihine kadar geçen süre için sigortalıya ödenecek geçici iş göremezlik ödeneğinin Kurumca işverenden tahsil edileceği hükmü yer almaktadır. 5510 sayılı Kanun'a istinaden çıkartılan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği'nin 35. maddesinde de, iş kazasının üç iş günü içinde Kuruma bildirileceği öngörülmüştür. Ayrıca 5510 sayılı Kanunun 21. maddesinin 3. fıkrasında ise; çalışma mevzuatında sağlık raporu alınması gerektiği belirtilen işlerde, böyle bir rapora dayanılmaksızın veya eldeki rapora aykırı olarak bünyece elverişli olmadığı işte çalıştırılan sigortalının, bu işe girmeden önce var olduğu tespit edilen veya bünyece elverişli olmadığı işte çalıştırılması sonucu meydana gelen hastalığı nedeniyle, Kurumca sigortalıya ödenen geçici iş göremezlik ödeneği işverene ödettirileceği, hükmü yer almaktadır. 17.04.2008 tarihli 5754 sayılı Kanunun 46. maddesi ile değişik 5510 sayılı Kanunun 76. maddesinin 3. fıkrasında ise, İlgili kanunları gereğince sağlık raporu alınması gerektiği halde sağlık raporuna dayanmaksızın veya alınan raporlarda söz konusu işte çalışması tıbbî yönden elverişli olmadığı belirtildiği halde genel sağlık sigortalısını çalıştıran işverenlere, bu nedenle Kurumca yapılan sağlık hizmeti giderleri tazmin ettirileceği, Sağlık kurulu raporu ile belli bir işte çalışamayacağı belgelenen 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki kişiler bu işte çalıştırılamayacağı, bu kişileri çalıştıran işverenler, genel sağlık sigortalısının aynı hastalık sebebiyle Kurumca yapılan masraflarını ödemekle yükümlü oldukları, tedavinin sona erdiğine ve çalışılabilir durumda olduğuna dair Kurumca yetkilendirilen hekim veya sağlık kurullarından belge almaksızın başka işte çalışan genel sağlık sigortalısının aynı hastalığı sebebiyle yapılan tedavi masrafları ise kendisinden alınacağı, hükmü yer almaktadır. 5510 sayılı Kanunun 76. maddesinin 4. fıkrasında ise; iş kazası ile meslek hastalığı, işverenin kastı veya genel sağlık sigortalısının iş sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi sonucu olmuşsa, Kurumca yapılan sağlık hizmeti giderleri işverene tazmin ettirileceği, işverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınacağı, hükmü yer almaktadır. Somut olayda; Kurumun sigortalısının 16.08.2010 tarihinde meydana gelen kazada yaralanması nedeniyle sigortalıya sarf edilen tedavi giderleri ile ödenen geçici iş göremezlik ödemeleri nedeniyle uğranılan Kurum zararının tahsili istendiği,, mahkemece, kazanın iş kazası olup olmadığı, sigortalının işe girmeden öncesinden veyahut kaza tarihinden öncesinden devam eden rahatsızlığı bulunup bulunmadığı hususları yeterli araştırılmadan, 5510 sayılı Kanunun 21/2 ve 2113. maddeleri ile anılan Kanunun 76/3 ve 76/4. maddeleri irdelenmeden, yazılı şekilde karar verilmesi, eksik araştırma ve incelemeye dayalıdır. Yukarıda yapılan açıklamalar kapsamında; sigortalının zarar gördüğü kazanın mesai saatleri içerisinde olup olmadığı, işverenin işyeri sınırlarında olup olmadığı, işveren tarafından yürütülmekte olan bir iş nedeniyle kazanın meydana gelip gelmediği, işveren tarafından bir görevlendirme yapılıp yapılmadığı, sigortalının işyerindeki görevi araştırılıp, gerektiğinde keşif yapılıp, irdelenerek, öncelikle meydana gelen kazanın iş kazası olup olmadığı kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespit edilmeli, dosya kapsamındaki bir kısım tanık beyanlarında Kurum sigortalısında cam kemik rahatsızlığı bulunduğu beyanı gözetilerek, sigortalının kaza tarihinden önce devam eden bir rahatsızlığı bulunup bulunmadığı, bu rahatsızlığı ile ilgili olarak tedavi evrakları celbedilmeli, işyeri şahsi dosyasında sağlık raporu olup olmadığı araştırılmalı, sigortalının 5510 sayılı Kanunun 21/3. maddesi kapsamında bünyesine uygun bir işte çalıştırılıp çalıştırılmadığı irdelenmeli, gerektiğinde uzman bilirkişiden rapor alınmalı, davalı işveren tarafından süresinde bildirim yapılıp yapılmadığı gözetilerek, geçici iş göremezlik ödemeleri yönünden; iş kazası olup olmadığı tespitine göre, Kurum zararı 5510 sayılı Kanunun 21/2 ve 21/3. maddelerine göre irdelenmeli, tedavi giderleri yönünden ise; iş kazası olup olmadığına ilişkin tespitine göre, 5510 sayılı Kanunun 76/4. maddesi kapsamında kazanın meydana geldiği iş kolunda, iş güvenliği ve işçi sağlığı konularında uzman bilirkişilerden oluşacak kuruldan kusur raporu alınması gerektiği, 5510 sayılı Kanunun 76/3. maddesinin irdelenmesi gerektiği gözetilerek, tüm dosya kapsamında varılacak sonuca göre karar verilmelidir. Mahkemece; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki ilkeler uyarınca karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.O hâlde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, istek halinde temyiz harcının davalıya iadesine, 21.04.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.