Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6178 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 5485 - Esas Yıl 2011





Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Hükmün, davacı Kurum vekili ile davalı Ali tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı Ali'nin tüm, davacı Kurum vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.2-Davacı Kurum, 09.10.2002 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu ölen sigortalı Erdoğan'ın hak sahiplerine bağlanan gelirlerden oluşan sosyal sigorta yardımlarının 506 sayılı Kanunun 26. maddesi uyarınca davalılardan teselsül hükümlerine göre rücuan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davalı T... yönünden davada taraf sıfatı bulunmadığı, davalı Zayim yönünden ise iş kazasının meydana gelmesinde kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle haklarındaki davanın reddine karar verilmiş, davalı Ali'nin kusuru %10 kabul edilerek istem hüküm altına alınmıştır.Davalılardan T... 233 sayılı KHK.nın 3. maddesi uyarınca TEK Kurumundan ayrılarak iki ayrı İktisadi Devlet Teşekkülü olarak 15.09.1993 tarihli 21699 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan ana statü ile organlarının görev alanları belirlenmiştir. Bilahare kendisine bağlı, tüzel kişiliği haiz müesseseler olarak teşkilatlanan davalı Kuruluşun müesseselerinin ticaret unvanı alıp ticaret siciline tescil edildiği ve Limited veya çoğunlukla Anonim Şirket olarak teşkilatlandıkları ve her bir şirketin özelleştirme suretiyle dönem dönem özel sektöre devredildiği anlaşılmaktadır.İktisadi Devlet Teşekkülleri 233 sayılı KHK.'de saklı tutulan hususlar dışında "özel hukuk hükümlerine" tabidirler ve teşebbüs, müessese ve diğer birimlerin tasfiye ve devrini düzenlemiş bulunan anılan KHK de sorumluluk yönünden özel bir hüküm getirilmemiştir. Bu durum karşısında İktisadi Devlet Teşekküllerinin taraf olduğu devir, birleştirme ve diğer intikal hallerinde uyuşmazlık konusu dönemde yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 179-180. maddeleri hükmü uyarınca "devre konu pasifler yönünden" sorumluluğu doğacaktır. Borçlar Kanunu'nun anılan hükümleri buyurucu nitelikte olduğundan sorumluluk kaydı, sözleşme, devir statüsü veya idari bir tasarrufla hiçbir şekilde etkisiz ve uygulama dışı bırakılamaz. Bunun tamamen etkisiz bırakılması veya sınırlandırılması ancak bir kanunla mümkündür.Gerçekten, bir mamelekin ve işletmenin devralınmasını düzenleyen Borçlar Kanunu'nun 179. maddesine göre devir alan şirket, devir eden şirketin borçlarından ötürü sorumlu olduğu gibi iki yıl müddetle devreden borçlu dahi, devralan ile birlikte müteselsilen sorumlu olur. Borçlar Kanunu'nun müteselsil borçlara ilişkin 141. maddesine göre teselsülün kanun hükmünden doğduğu hallerde kamu düzeni söz konusu olacağından tarafların iradeleriyle teselsülün ortadan kaldırılması hükümsüzdür. Bu nedenle söz konusu müteselsil borç kanun hükmünden (Borçlar Kanunu md. 179'dan) doğduğundan, teselsülden kaynaklanan sorumluluğun dışlanması geçersizdir ve hukuki sonuç doğurmaz. Burada belirtilen sorumluluğun zamanı "devir anıdır." Devrin fiilen gerçekleştiği tarihte doğmuş ve nedeni vücut bulmuş borçlar bu sorumluluğun kapsamında kalmaktadır. İşletmenin devirden önceki borcunun naklinin kural olarak alacaklıya karşı hüküm ifade etmesi Borçlar Kanunu'nun 173 ve 174. maddeleri gereğince alacaklının kabulüne bağlı ise de, Borçlar Kanunu'nun 179. maddesi bu kurala bir istisna getirmiş, alacaklının rızasına gerek görülmeksizin borcun devir alana intikal ettiği kabul edilmiştir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 28.11.2001 gün ve E:2001/21-1030, K:2001/1077; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 17.10.2007 gün ve E:2007/21-664, K:2007/745 sayılı kararları)Açıklanan bu yasal kurallar somut olayımıza uygulandığında, sigortalı, T...'a bağlı D... İşletme Şefliği'nde çalışırken 09.10.2002 tarihinde iş kazası geçirmiştir. Davacı Kurum 23.08.2005 tarihinde açtığı dava ile T...'a husumet yöneltmek suretiyle söz konusu iş kazası nedeniyle meydana gelen Kurum zararının 506 sayılı Kanunun 26/1. maddesi kapsamında işveren sıfatıyla davalı T...'tan tahsili istemiştir. Hal böyle olunca, Mahkemece, T...'ın iş kazasının meydana geldiği işletmesinin devir tarihi belirlenmeli, bu kapsamda yukarıdaki hukuki ilkeler çerçevesinde uyuşmazlıkta Borçlar Kanunu'nun 179. maddesinin uygulama yeri bulunup bulunmadığı yöntemince araştırılarak, deliller takdir edilip sonucuna göre bir karar verilmelidir.Öte yandan; 01.11.2011 günü yürürlüğe girerek 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununu yürürlükten kaldıran 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 448. maddesinde, anılan Kanunun tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla zaman bakımından derhal uygulanacağı öngörülmüştür. Söz konusu Kanunun "Tarafta iradi değişiklik" başlıklı 124. maddesinde ise, bir davada taraf değişikliğinin, ancak karşı tarafın açık rızası ile olanaklı olduğu bildirildikten sonra, ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği isteminin, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edileceği, dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkimin karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği isteminin kabul edebileceği açıklanmıştır. Bu durumda; davada Borçlar Kanunu'nun 179. maddesinin uygulama olanağının bulunmadığının anlaşılması halinde; taraf teşkilinde husumet yönünden maddi bir yanılgı bulunduğu kabulüyle uygulama olanağı bulunan 6100 sayılı Kanunun 124. maddesindeki düzenleme gereğince taraf değişikliği isteminin karşı tarafın rızası aranmaksızın kabul edilmesi zorunluluğu nazara alınmalıdır.Mahkemece, bu maddi ve hukuki esaslar göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), 29.03.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.